Bölüm 8 - Sonun Başlangıcı

487 46 22
                                    


"Korkma." dedim sessizce kız kardeşime. "Çıkıcaz buradan."

Konuşamıyordu Selin. Öylece durmuş, bana bakıyordu. Birden kollarındaki sembolleri gördüm. Benim kolumdaki sembollerden farklıydı onun kolundakiler. Bendekiler siyah, ondakiler beyazdı.

Yaklaştım kardeşime yavaşça. O sıcacık elinden tutar tutmaz ellerimin arasına düşüverdi kardeşim. Hızlıca nefes almaya ve ağlamaya başladı. 

"Tamam artık, sorun yok." dedim sakin bir şekilde.

"YA SEN NASIL BU KADAR SAKİN OLABİLİYORSUN?! DELİNİN BİRİ BİZİ TAKİP EDİYOR, ARKADAŞLARINI ÖLDÜRÜYOR VE BİZİ KONTROL EDEBİLİYOR! HALA SORUN YOK DİYORSUN!"

"Hayatta kalmak için sakin olmaya çalışıyorum Selin. Eğer çıldırırsak, sonumuz yakındır. Sakinleş."

Gözündeki yaşı sildim ve ayağa kaldırdım Selin'i.

"Çıkıyoruz buradan."

Önümdeki demir kapıya doğru yöneldim. Kapıya gelince sertçe bir yumruk attım ve kapı aniden açıldı. İşin garip kısmı, kapının açılması benim yumruğum sayesinde değildi. Kilidi dışarıdan açılmıştı. Acaba, Ceren mi açmıştı? 

"Ceren? Orada mısın?"

Kardeşimin korku dolu nefesinden başka bir ses duyamıyordum. İçime bir şüphe dolmuştu. Ceren, kontrol ediliyordu. Son anda kapıyı açmaya çalışırken birden sesi kesilmişti, bedeni yok olmuştu. Nerede bilmiyordum. Fakat o açmadıysa, kim açtı?

Selin'in elinden tuttum.

"Nasıl geldin sen buraya?" dedim Selin'e.

"Ha.. hatırlamıyorum." 

"Bir çıkış yolu olmak zorunda." dedim kendi kendime. Odadan çıktık. Artık önümüzde uzun, soğuk bir koridor duruyordu. Yavaşça ilerliyorduk karanlığın içinde. Koridorun sonuna geldiğimizde önümüzde yukarı uzanan uzun bir merdiven vardı. Merdiven bir kapağa doğru gidiyordu. Çıkışın bu olduğunu anlamıştım. Önden kardeşim, arkadan da ben olmak üzere çıktık merdivenden. Kapağı açtık ve değişik bir bahçede bulduk kendimizi. Etraf çok sessizdi. Gecenin uğultusu yok olmuştu. Selin elimi daha da sıkı tutuyordu artık. Resmen bir boşluğun içindeydik. 

"Abi, şuradaki bizim ev değil mi?" dedi Selin.

Gösterdiği yere baktım ve gerçekten bu bizim evimizdi. Fakat ben evimizin yanında hiç böyle bir bahçe hatırlamıyordum. Çatık kaşlarla bir Selin'e baktım, bir de eve.

"Yürü gidiyoruz." dedim Selin'e.

Hiç itiraz etmedi. Evimize doğru yöneldik. Kapıya geldiğimizde kapının açık olduğunu farkettik. Acaba dışarı çıkarken Önder unutmuş muydu kapıyı kapamayı? Neyse. Umurumda değil kapının kapalı olup olmadığı.

İçeri girdik yavaşça. Etrafta çok pis bir koku vardı. Salona doğru yöneldik ve önceki gördüğümden daha da pis bir görüntüyle karşılaştık. Kaybolan arkadaşlarım dahil, herkes buradaydı. Ceren, Onur, Barış, Berke, kısacası hepsi. Hepsi ölü bir şekilde masanın üstünde duruyordu. Hepsinin gözleri açık ve hepsi eliyle bir yeri işaret ediyordu. İşaret ettikleri yere, tavana baktım ve arkadaşlarımın kanıyla yazılmış o yazıyı gördüm.

"KAÇ"

Selin çığlık atarak mutfağa kaçtı. Benimse başım dönmeye başladı. Artık daha fazlasına dayanamıyordum. Bu, bana çok fazlaydı. Tek istediğim, arkadaşıma bir doğum günü partisi hazırlamaktı. Kendimi toparladım ve mutfağa gittim. Kapı kapalıydı. Açmaya çalıştım fakat kapı kilitliydi. Bağırmaya başladım.

"SELİN?! AÇ ŞU KAPIYI!"

Ses yoktu. Kapıya sertçe bir tekme attım ve kapıyı kırarak açtım. Selin ayakta duruyordu ve arkasında siyah bir silüet vardı. Sadece bir silüet ve bir çift göz. Gözleri bembeyazdı. Göz bebekleri yoktu. Bana bakıyordu ve kardeşimi boynundan tutuyordu.

"BIRAK KARDEŞİMİ!" diye bağırdım silüete.

Küçük bir gülme sesi geldi. Fakat ses silüetten değil, her bir yanımdan geliyordu. Sanki oda, bu silüetle çevriliydi.

"Tabii." dedi ve bıraktı kız kardeşimi.

"Sen istedin." 

Kız kardeşim yerde gerilmeye ve çığlık atmaya başladı. Donakalmıştım. Hareket edemiyordum. Kontrol ediliyordum.

Mutfakta ne kadar bıçak varsa hepsi kardeşimin üstünde belirdi birden. Hala çığlık atıyordu kardeşim.

"HAAYIIIR!" diye bağırdım.

Birden çığlığı kesildi kız kardeşimin. Üzerinde duran tüm bıçaklar kız kardeşime saplandı. Titriyordum, gözlerimden yaşlar akıyordu. Hiç bir şey diyemiyordum. Kız kardeşim gözlerimin önünde canice öldürülmüştü. Aniden vücudumu tekrar hissettim, kontrol bendeydi. Bir an için kız kardeşime koşmaya çalışsam da silüet bana yaklaşıyordu. Afallayarak, duvarlara çarparak kaçmaya çalışıyordum. Tuvalet'e girdim ve kendimi oraya kilitledim. Yere çöktüm. Ağlıyordum. İnanılmaz sesli bir derecede ağlıyordum. Ailem ve arkadaşlarım öldürülmüştü bir gecede. Sona ben kalmıştım. Hissediyordum, sıra bendeydi.

Biri kapıyı açmaya çalışıyordu. Kim olduğunu biliyordum. Herkesi öldüren o silüet.

Saçlarımı yolarak önüme gelen her şeye yumruk atıyordum. Kapı aralandı. Tek gördüğüm karanlıktı. Vücudumu tekrar hissedememeye başladım. Kapıdan çıktım, mutfağa doğru yöneldim yavaşça. Kontrol bende değildi. Kontrol edebildiğim tek şey, gözlerimdi. Kız kardeşimin yanına geldim ve üstünden bir bıçak aldım. Tam o sırada önümde tekrardan o silüet belirdi. Bıçağı aldım, gerildim ve kalbime sapladım. Her şey bitmişti artık. Geri dönüş yoktu buradan. Ölüyordum. Gözlerim yavaşça kapandı.

--------------------------------------

Bağırarak uyandım birden yatakta. Nefesimin hızını kontrol edemiyordum. Çok terliydim. Kapı açıldı ve annem girdi koşarak odama.

"Noldu?! İyi misin?!"

Etrafıma baktım, odamdaydım. Kollarıma baktım, hiç bir sembol yoktu. Yavaşça yataktan kalktım ve koşarak anneme sarıldım. Annem şaşırmış bir halde bana bakıyordu. Anneme sarılmayı bırakıp hemen kardeşimin odasına koştum. Kapıyı açtım ve uyuyan kardeşime sarıldım. Uyandı o sırada.

"Noldu ya?" dedi uykulu bir halde.

"Yok bişey canım benim, seni çok sevdiğimi bil sadece." dedim sessizce.

Çok mutlu olmuştum. Her şey bir rüyaydı. Kelebekler uçuşuyordu içimde.

Annem kardeşimin odasına daldı.

"Şşt bana bak, Onur'a parti yapıcam dedin tamam dedim. E hani oğlum? Öğlen oldu anca uyandın. Hadi yapacaksan hazırlan artık şu partiye." dedi annem.

Telefonumu aldım ve güne baktım. Bugün, Onur'un doğum günüydü. Üstelik partiye yapmam gereken büyük hazırlıklar için de çok geç kalkmıştım. Hemen odama koştum ve balonları almaya gittim. Balonlar yoktu hiç bir yerde. Asmam gereken tüm balonların burada olması lazımdı.

"Anne! Nerede bu balonlar!?"

"Ne bileyim be ben salak balonlarını!" diye bağırdı annem.

Bir saniye. Yoksa... Bu anı hatırlıyorum. NOLUYOR LAN?!



FİNAL

Okuyan herkese çok teşekkür ederim. Önce arkadaşlarımla okuruz diye dalga geçerek başladığım bir hikaye serisiydi fakat 1.5K + okunmaya ulaştı. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Başka bir hikayede görüşmek üzere!

ATABERK PALACIOĞLU


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 07, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Parti GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin