HÜZNÜN KENDİSİ

17 3 0
                                    

Evim kalabalıktı bugün günlerden taburcu oluşumdu, 2 gün kaldım hastanede sebepsiz yere. Aşkın yorgunluğu olsa gerek, 2 yılın hasretin acısıydı bu. İyi dayanmışım gerçekten. Herkes hoş geldin etti ben sadece susmayı tercih edip kafamı salladım, - hoş buldum diye. Yüzümde gülümseme maskesi vardı, mecburiyetten maske kullanıyordum, herkes neden dolmuştu eve, neyim olabilirdi? sadece bayılmıştım ve üşütmüştüm. Her neyse bir şeyim yoktu insanların telaşıydı, sağ olsunlar severler beni. Rol yapamıyordum artık herkes ten müsaade isteyip odama çıktım, hastanın ziyaretin kısası maruz değimlidir zaten. Yatağın üzerine bıraktım kendimi ve öylece uykuya dalmışım. Annem üzerime battaniyeyi getirip örtmüş sağ olsun. Murat çıkıp geldi beni uyandırmak için fakat çok derindeydim uykunun, keşke bir süre daha uyuyabilsem böyle. Akşam yemeği için mecbur inmeliydim. Masa eskilerden daha kalabalık, neşe doluydu. Yeğenlerim de gelmişler. Biri 2 yaşında, biri de 3 Öyle tatlılar ki bilemezsiniz. Enişteye benziyordu Ayşe. Pınarda ağabeyime benziyordu. Büyük olan pınardı. Kuzularım benim ne de güzel teselli oldular bana ufacık bedenleriyle. Yeğenlerimin sayesinde bir ufaktan gülümseyebilmişti yüreğim. Ardından muhabbetler, müzik eşliğinde sıcak kahve. Adım, adım anılara yoğunlaşmıştık. Küçükken bir uyun oynardım, tiyatro eşliğinde. '' Hayat bayram olsa, insanlar el ele olsa '' Diye bir şarkıyı dans etmiştik grup halinde. Onu anlatıp kahkaha atmıştı ağabeyim ve ablam. Annem ne güzel de seyretmişti öyle. Mahalle çocukları bana hayalet derdi, çok hızlı saklambaç oynardım, bir taraftan bir tara geçerdim hızlıca, görünmeden sobelerdim. Ah çocukluğum ne tatlı günlerdi, ablam hayalet kardeşim diye seslenirken aklıma gelmişti. Anılarda mutlu edermiş insanı. Ailem yanımdaydı çok şükür ama buse neredeydi, ne yapıyor bilmiyorum. İyi ol buse iyi ol.

Ayaklanmaya başladılar büyüklerim, ağabeyim ablama yakın yere taşınmıştı. Beraber kalkıp gittiler hoşça kal denmişti arkalarından. Şurada 4 hafta kaldı istikbalime, toparlanmalıydım. Buse gitti artık ne etsem geri gelmez; - '' Sustur gönlündeki isyanı, merhem olmaz sana feryadın, hey gidi insanoğlu sığın Mevla ya, Mevla'm neylerse güzel eyler, Mevla'm neylerse güzel eyler. '' Diye mırıldandım bir an.

Silmedim onu sadece istikbale adım attım, ne çare ki giden geri gelmiyordu, gidişine bıraktım sevdamı, bahtına güzel eyler, neylerse Mevla'm eyler.

3Haftadır öylece sınava çalıştım, epey sorular çözmüş olduğum onca konular, yeterli değildi bir hafta daha emeğin en iyisini vermeliydim. Evimin sakinleriyle bile görüşemiyordum.
Sınava kaldı 3 gün fakat kötü bir haber hayatımı sarstı. Kapının arkasından zile basan memurlar. Ne oluyor demeden memur üzgün bir halle zoraki konuşmaya başladı.

- Kemal TULUM beyin evi mi? Dedi.

Annem;
+ Ben eşiyim Sultan TULUM. Dedi telaş içinde.

Şöyle bir baktım memurların arka tarafında hemşirelerde vardı. Anlaşıldı kötü bir haber vereceklerdi hallerine bakılırsa.

''Kemal TULUM İsmet İnönü bulvarında saldırıya uğradı, olay yerinde hayatını kaybetti, başınız sağ olsun.''

Karanlığın dibine batmıştım, nasıl bir acıydı bu? Evin içi haykırıştaydı, tavan üzerimize çöküyordu adeta ve defalarca. Bir depremin enkazı gibiydi, annem yıkılmıştı doğrulup ayağa yanına gittim hemen. Kollarıma bayıldı.

Anne... Anne... Anne... Dedim defalarca, hemşireler hemen sedyeye koyup annemi ambulansa götürdüler.

'' Mersin Devlet Hastanesi. Aracın içindeydim şoför koltuğunda oturan murattı. Benim kadar ne acılıydı, ne üzgündü, ne şoktaydı planlı davranıyordu. Vardığımızda hastaneye ayaklarım kesilip kendimi yerde bulmuştum. Hastane güvenlikleri ve personelleri yardıma koşup beni bir odaya aldılar. Uyandığımda burnum kanıyordu birkaç seferde. Perdeler çekiliydi göz bebeklerimin önünde. Annemi sordum çığlıklar gibi; - Annem... Annem... Annem nerede hemşire hanım?

KAYIPWhere stories live. Discover now