"B-ben sadece bağırışları duydum ve birinin yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüm." cevabını verdim. Gözlerinin irisleri sinirden alev alev yanıyordu sanki. Aslında bana zarar verebilirdi, şuan burada durmam kesinlikle yanlıştı. Ama nedense kendime engel olamadığım gibi burada neler olup bittiğini öğrenmek için can atıyordum.
"Eğer biraz daha burada durursan senin yardıma ihtiyacın olacak." Sesi
gayet ciddi ve tok çıkmıştı. Cümlesinde daha çok 'eğer biraz daha burada durursan şu çocuğa yaptıklarımın aynısı sana da yaparım' gibiydi. Yüz hatlarımı incelemeye başladı. Korkmuştum. Ondan korkuyordum. Okula ilk geldiği günden beri sayısız kavgaya karışmış, hocaları kendinden nefret ettirmişti. Gözleriyle vücudumu 10 saniye süzdükten sonra "Konuşmayı biliyor musun?" sorusunu yöneltti alay ederek. Tamam, Hazal sakin ol dedim kendi kendime. Derin derin nefes al. "Heyy, sana diyorum. Dilin mi tutuldu beni görünce? Yada benim gibi birini mi demeliyim?" Eh, ama yeter. Bu çocuk benim kat sinir sayımı arttıyordu. Yüzündeki o pişkin pişkin gülümsemesi zaten insanın aklını başından almasına yeterdi. Ama bu durum benimle alay ederek konuşmasına izin veremezdi. Dayanamayıp "Sen ne tür bir manyaksın?" diye bağırdım. Benden bu tepkiyi beklemiyor gibiydi. Az önce benimle alay ederken ki eğlendiği yüz hatları şimdi sinirden tekrar kasılmış, boynundaki damarlar iyice belirginleşmişti. Aramızdaki mesafeyi daha da kapatarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve "Ne dedin sen?" dedi kulağıma fısıltıyla. Fırtına öncesi sessizlik gibiydi. Yada okyanusun ortasında sıkışmış bir tekne gibi. Tekne her ne kadar okyanusun derin sularından korksa da yine de onun o eşsiz güzelliklerini keşfetmek istiyordu. Ama okyanus hırçın ve bir o kadar da derindi. Daha önce kimsenin onun sularında yüzmesine izin vermemiş gibiydi. Bu yüzden teknenin o cesur halleri okyanusa komik geliyordu. Emir de o misaliydi. Bir okyanus gibiydi. Sularını merak ediyordum. Belki de onun bu hırçın dalgalarında yok olacağımı bilsem de bu ölümün Emir'den gelmesini istiyordum.Kulağımdaki sıcak nefesi içimi gıdıklarken içimdeki ses bu konuşmanın kötü yerlere gideceğini söylüyordu. Kurduğu cümleyi tane tane söyleyişi üstümdeki baskısını daha da arttırırken "B-ben h-hiç bir şey demedim." Gülümsemesi yüzünde daha da yayılırken keyfi yerine gelmiş gibiydi. Bense onun yanında kendimi daha nasıl rezil edebileceğimi düşünüyordum. Lanet olsun neden kekelemiştim ki şimdi. Herkese kafa tutan Hazal; nereden geldiği belli olmayan bir serserinin yanında kekeliyordu. Tüm bu düşüncelerimi "Ben de öyle sanmıştım." diyip göz kırpan Emir bozmuştu. Sesinde sanki istediğini duymuş gibi bir ses tonu vardı. Beni sinir etmek hoşuna gitmiş gibi görünüyordu. Tanrım! Cidden şuan sinirden bayılıp gidebilirim. Bu çocuk tam bir egoistti.
Hiçbir şey demeden ayaklarımın üstünde dönüp sinirle giderken "Bu gece gördüklerini unutman gerektiğini bilecek kadar zeki bir kıza benziyorsun" dedi gülerek. Ama sen bak öyle gülme. Sen öyle gülersen; dur ya ben ne diyorum öyle. Kendine gel Hazal. Sorunlunun, maynağın teki o. Az önce gözlerinin önünde çocuğun kolunda sigara söndürdü. "Tabi" dedim sadece onun duyabileceği bir şekilde. Arkamı dönerek eve doğru yürümeye başlamıştım ki arkamdan tekrar sesini duydum.
"Sana da iyi geceler Hazal."
Dur bir dakika. O bana iyi geceler Hazal mı demişti? İyi de biz tanışmıyoruz ki. Bu benim adımı nereden biliyordu ki? Allahım Allahım sana geliyorum.
Ben bu düşüncelerle boğuşurken eve geldiğimde annemin kızgın suratıyla karşılaşmam bir oldu. "Hazal çöp konteynırını belediye çöplüğüne boşalttın sanırım. Neredesin kızım sen? Yarım saat oldu" sesinde hem endişe hem de kızgınlık vardı. Ne diyebilirdim ki? Bizim okulun sorunlu serserisi gördüm anne, çocuğun tekinin kolunda sigara söndürüyordu; bende meraktan gittim baktım mı diyecektim yani. Yoo yoo. Hayır. Eğer bu gerçeği söylersem anneme önce terlik atışı daha sonra da bitmeyen söylenme programına başlardık. En sonu zaten belli. Nutuk. Bu yüzden ne yapıyoruz Hazal'cım anneye tatlı küçük beyaz bir yalan söylüyoruz.
"Ya gelirken Elif'i gördüm yolda. Halasına gidiyormuş, yolda öylesine konuşmaya başlayınca muhabbet baya uzamış."
"Elif'le konuşmadığını zannediyordum Hazal?" cümleme pek inanmamış gibiydi. Ki haklıydı. Elif'le konuşmuyorduk. Elif karşı komşumuzun kızıydı. Geçen sene aynı sınıftaydık. Geçen sene ki matematik sınavında benden kopya çekmiş bu da yetmezmiş gibi hoca kopya çektiğini anlayınca suçu benim üstüme atmıştı. Hocaya ne kadar benim çekmediğimi anlatmaya çalışsam da bana inanmamış üstüne beni disipline yollamaya kalkışmıştı. En sonunda Elif dayanamamış gerçeği söylemiş benim disipline gitmeme engel olmuştu. Daha sonra hoca onu disipline göndermiş; disiplinden 5 gün uzaklaştırma cezası almıştı. Cezası bittikten sonra okulunu değiştirmişti zaten. O günden beri konuşmuyordum Elif'le. Aslında o benden birçok kez özür dilemiş ama ben kabul etmemiştim. Normalde çok iyi kızdı. Beyza'nın yokluğunu bana aratmamıştı. Ama beni çok kırmıştı. O sınavda benden yardım isteseydi zaten ederdim. Benden kopya çekmesi üstüne suçu benim üstüme atması beni çok kırmıştı.
"Sanırım ona bir şans daha vermeye karar verdim anne. Zaten bu sene sene son senem değil mi? Bu yüzden kimseyle küs ayrılmak istemiyorum."
"Gözlerimi yaşartıyorsun Hazal." dedi annem gülümseyerek.
"Sana layık bir evlat oluyorum anne." dedim ona göz kırparak. Evet, kabul ediyorum. Benden beklenmedik bir hareketti. Ben birine kızdığımda yada kırıldığımda tam anlamıyla soğuyorum ve tamamen ilişkimi bitiriyorum. Ama bu durumda anneme Emir'i anlatmam için biraz yürek yemem lazımdı. Biraz mı? Dedi iç sesim kahkaha atarak. Pekala, baya bir yürek yemek lazımdı. Ve ben bu yüreği yemek için daha çok gençtim.
Anneme içeride olduğumu söyleyerek oturma odasına geçtim. Televizyon açıp bir müzik kanalında durdum. Elime telefonu alıp whatsappta Beyza'nın mesajlarına cevap verdim. Gece olanlarını şuan Beyza'ya anlatsam hiç şüphesiz meraktan atlar taksiye gelirdi. Beni ahiret soruları gibi soru yağmuruna tutar beni iyice sinir ederdi. Bu yüzden bu olayı daha sonra anlatmaya karar verdim. Telefonumu tekrar koltuğun üstüne attıktan sonra izleyecek birkaç film aradım ama nedense bulamadım.
Canım iyice sıkılmaya başlamıştı. Gecenin ilerleyen saatlerinde annemle muhabbet etmiş, Beyza'ya dadanarak onu sinir etmiş ve kapanışı Emir'i düşünerek yapmıştım. Aklıma hala arsadaki hali geliyordu. Beyaz tişörtü, sigarayı içişi, o çocuğu dövüşü, kolunda sigarayı söndürüşü ve en sonda da bana "İyi geceler Hazal" deyişi. Hala adımı nereden bildiğini düşünürken odama geçtim. Telefonumu tekrar elime alarak müzik listemden rastgele bir şarkı açarak kulaklıklarımı kulağıma taktım. Karanlıkta huzur bulmaya çalıştım. Penceremden dışarı bakarak hala yağmur yağdığını fark ettim. Bir an huzursuzlandım. Pikemi daha da üstüme çektim. Yağmuru izlemeye devam ettim. O an şarkının durmasıyla kendime geldim. Mesaj gelmişti. "Off Beyza!" içimden söylenmeye başladım ve mesaj kutuma bastım. Rehberimde kayıtlı olmayan bir numaraydı. Ve tek bir cümleydi.
"İyi geceler Hazal, rüyanda beni gör..."
-E.Durduğum yerde kaldım. Tanrım, düşündüğüm kişi miydi yani?
EMİR!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN VAKTİ
Roman pour AdolescentsAteşle rüzgar bir araya gelirse ne olur? Ateş daha fazla mı yakar yoksa rüzgar ateşi daha fazla mı yayar? Bir sonbahar vakti tanıdım seni. Ve bir sonbaharda kayıp gidiyorsun ellerimden. Ne zaman sevdin beni bu kadar dediğimde ' Sen yokken ' cevabını...