Yaşlı adam fırçasını boya kavanozuna batırdı.fırçadaki fazla boyayı kavanozun kenarına sıyırdı. Hızlı ama sakin hareketlerle fırçayı diğer elinin işaret parmağına vurmaya başladı. Bir,iki,üç... işte ilk damla suyun üstüne düştü. Düşen boya damlası suyun üzerinde salınarak açıldı. Adam hareketlerindeki ahengi hiç bozmadan elini teknenin üzerinde gezdiriyordu. Düşen her damla büyük bir edayla suyun yüzeyindeki yerini alıyordu. Kısa süre içinde teknenin yüzeyi sitah bulutlarla kaplanmıştı sanki. Sonra eline başka bir kavanoz aldı. Fırçasını bu kez kırmızı boyaya batırdı. Yine kavanozun kenarına sıyırıp başladı tekneye boyayı atmaya. Tekneye düşen kırmızı boya damlacıkları küstah bir tavırla siyah boyayı iterek kendikerine yer açıyorlardı. Siyah boyalar bir anda neye uğradıklarını şaşırmış gibi kenara çekiliverdiler. Ama sonra onlar da kırmızıları itmeye başladılar. Kırmızılar toparlanmak zorunda kaldı. Teknedeki kısa süreli mücadele bitmiş gibiydi. Şimdi siyah boya, kırmızı damlaların etrafını kuşatıyordu.kavgayla başlayan bir arkadaşlığın resmi vardı sanki teknede. Mükemmel bir ikili! -Bunun üstüne Lahor çividi iyi gider, dedi yaşlı adam. Elini gece mavisi bir kavanoza uzattı. Lahor damlacıkları düşmeye başlayınca teknedeki sükûnet de bozuldu. Boyalar hareketlendi. Suyun yüzeyinde bir savaş mı vardı, yoksa boylar dans mı ediyordu? -İşte bu, dedi yaşlı adam kendi kendine. Sadece bu anı görmek için yapıyorum bu işi.