Herkez avluda kahvaltı sofrasını hazırlıyordu. Yiğit'in teyzesinin kızı Dilan'da oradaydı. Sanki nefret dolu gözlerle bana bakıyordu. Ta ki Yiğit'i görene kadar. Neden öyle bakmıştı Dilan bana aramızda bir husumet var gibi? Ben bunu düşünürken Seyit Ağa'nın sesiyle kahvaltı sofrasına çağrılmıştım. Masaya oturdum tabi ki karşımda da Yiğit vardı. Onun yüzünü bile görmeye tahammül edemiyordum. Hayallerimi çalmıştı o benden geleceğimi almıştı elimden.
(Yiğit'in ağzından.)
Kahvaltı sofrasında oturuyorduk ilk defa bu kadar uzun görmüştüm Adya'nın yüzünü. Nasıl bir durumun içine düşmüştüm ben? Karşımda evli olduğum kadın diğer yanımda ise sevdalı olduğum Dilan oturuyordu. Tam bir uçurumun kenarındaydım. Ya evli olduğum kadın Adya, Ya da sevdalım Dilan. Dün akşam Adya'nın yanına bile çıkmamıştım. Nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Herkez kahvaltısını bitirmiş masada sadece ben ve Adya kalmıştı. Tam Adya'yla konuşmak isterken ilk defa onun sesini duydum.
(Adya)
- Birşey sorucam sana?
-Söyle.
-Dilan'la aranızda birşey mi var. Dilan gözlerini senden alamıyorum?
(Yiğit telaşlanarak)
-Hayır öyle bir şey yok bunu da nerden çıkardın?
-Bir yerden çıkardığım yok ne biliyim bana çok yakın geldiniz de. Sonuçta senin dediğin gibi bizim yapmış olduğumuz bu evlilik zorunluluktan dolayı. Benden saklamana gerek yok. Bana herşeyi anlatabilirsin.
-Dediğim gibi öyle bir şey yok.
(Adya)
Yiğit'le konuşmamızdan sonra masadan kalkmıştım. Bana telaşlanarak cevap vermişti. İçime bir kuşku düştü eğer böyle bir şey varsa belkide buşey benim burdan kurtuluşum olabilirdi...