"Hadi ama Lara" diyordu Müge ciyaklayarak. "Naz etme."
Ela rengi gözleri ve neredeyse kusursuz denebilecek kadar güzel dalgalı, açık kahve tonu saçlarıyla bana masumca bir bakış fırlattı. Fazlasıyla tatlıydı."Bunun benim için olan önemini
sende biliyorsun." Biliyordum."Ya Müge ısrar etme." Dedim ciddi olmaya çalışarak. Doğal sarı saçlarım ve arkadaşlarımdan gelen söyleyişe göre de doğal koyu çilek anımsatan, güzel dudaklarım, ve benimde gerçekten hoşuma giden mavi gözlerim vardı. Tatlı ve güzel olduğumu söylüyorlardı. Maddi durumumuz iyi, hatta fazlasıyla çok iyiydi. Müge için de aynı şey geçerliydi. Kardeş gibi arkadaşlardık. Bu haziran 19' uma basacaktım. Moda sektöründe tasarımcı olmak en büyük hayalimdi. Bunun için zaten uğraşıyordum.
Müge oturduğu banktan doğrularak ellerimi tuttu. Izmir sahilinin nefis deniz kokusunu içime çektim.
"Lütfen."
"Müge inan bana çok isterim ancak sunumumu yetiş-"
"Lara senden küçücük bir iyilik istiyorum."
Müge'yi seviyordum. Hatta böyle tatlı olunca hiç dayanamıyordum."Peki." Dedim en sonunda.
"Istediğin gibi olsun."
Boynuma atılıp " Teşekkür ederim" diye ciyaklıyordu.
"Tamam Müge bişey değil" dedim isteksizce.Önüme düşen bir saç buklesini kulaklarımın arkasına attı.
"Göreceksin bende hep senin yanında olacağım." Dedi. "Ne olursa olsun.""Söz mü" dedim.
" Lara, tabiki güveneceksin bana"
"Güveniyorum elbette."
Banktan kalkıp yürümeye başladık. Evet Mügeyle birlikte akşam partisine gidecektim. Bu akşamki sunum randevumu yarına erteyebilirdim. Müge' nin yakın zaman önce tanıştığı erkek arkadaşı da orda olacaktı. Zaten bu yüzden isteksizdim. Ama olsun. Ne olabilirdi ki?***************************
Akşam partisi için toz pembesi bir mini elbise, parıltılı bir topuklu ayakkabı ve aksesuar kombini ayarlamış, saçlarımı da maşa ile dalgalandırmıştım. Müge de fuşya elbisesine kombinlediği krem topuklu ayakkabıları ile gayet şık gözüküyordu.Bizi alan taksi de ilerlerken hiçbirşey hissetmiyordum, evet birçok kez partiye gitmiş hatta çıkma teklifi bile almıştım. Tabiki kendimi hazır hissetmediğimden kabul etmemiştim. Şu ana kadar gerçekten sevdiğim biri olmamıştı. Müge de bahsettiği çocukla birkaç gündür görüşüyordu.
Parti yerine varıp taksiden indiğimizde ses kulaklarımı çınlatmıştı. Renklerin yansıdığı camlardan, içerinin fazla canlı olduğunu görebiliyordum. Oraya doğru yürümeye başladığımızda birisi bizi kapıda karşıladı. Saçlarına fazlasıyla jöle kullanmış, üstündeki t-shirt ayrı bir hava katmıştı. Kot pantolonu yırtık modeldi. Hazel renkli gözleri ve gergin diyebileceğim bir yüzü vardı. Ancak bakışları hiç hoşuma gitmemişti.
"Hoşgeldin canım" dedi Müge ye yanaşarak.
"Hoşbulduk tatlım. Bak bu arkadaşım Lara"Daha doğrusu bunu beklemiyordum.
"Ah selam!"
"Selam" dedim elimden geldiğince soğuk bir tavırla. Of Müge beni niye sürükledin buralara? Gerçi Müge de benim için birçok şey yapmıştı. Moda sektöründe hep yanımda olmuş, sunumlara başlamadan beni cesaretlendirmişti. Hatta bir keresinde kavgaya bile karıştığımız olmuştu.
Müge aşk konusunda çok hassastı. 'Umarım üzülmez' dedim içimden.Içeri girdik. İçeceği çok olan bir masaya yöneldik. Daha doğrusu ben tek başıma başka bir masaya geçtim.
Müge gerçek aşkı arıyordu. Ancak bu çocuğu gözüm hiç tutmamıştı. Üzüleceğinden korkuyordum. Çok geçmeden dans etmeye başladılar. Müge yanıma yaklaşarak;
"Hadi Lara, boşuna mı geldin? Katılsana bize""Ya sen beni boşver. Eğlencenize bakın."
Israrcı gözlerle baksa da ben halimden memnundum.Saat 9.30 u geçerken artık gerçekten gitmek istiyordum.
Kulağına eğildim:
"Müge hadi artık gidelim. Daha sunumuma çalışmam gerek. "
Bu arada da moda sektörü yönetmenim Burçin Hanım a mesaj atmıştım. O da biraz sinirlensede uydurmuş olduğum
" Acil şehir dışına çıkmamız gerekiyor" bahanesine anlayış göstermeye çalışmıştı.Müge yi kolundan sürükleyerek çıkardım. Sarhoştu. Mert denen sıfatsız:
"Iyi geceler sevgilim" diyene kadar Müge ayakta durmakta zorlanıyordu.
"Iyi geceler canım"Buse kondurma faslı bittikten sonra Mert pis pis sırıtarak gitti.
Mügeyi kolundan tuttum."Ya Lara napıyosun!"
"Anlamıyorum kızım neden içiyorsun bu kadar!"
Müge cevap vermedi. Kendimizi taksiye zor attık. Müge yi eve bıraktıktan sonra bende eve gittim.Anahtarla eve girdim. Derya abla kapıda karşıladı beni.
"Hoşgeldin canım."
"Hoş bulduk. Annemler yok mu?" "Içerideler"
Ev yeni temizlenmiş olacak ki mis gibi kokuyordu. Mutfaktan salona geçen koridora yönelirken, zeytin yeşili fırından yükselen nefis böğürtlenli kek kokusu beni benden almıştı. Masalar gösterişli, halı yavruağzı ve krem renginin uyumuyla kendini belli ediyordu.Salona geçen koridorun simli gri duvar rengi üstünde duran tablolara gözüm takıldı. Ilk defa dikkat etmiştim. "Isabelle Washinto"
Kabiliyetli ressammış dedim içimden. Ufuk çizgisi mor ve mavinin dansıyla birleşmiş turuncu renk dağların eteklerine vurmuştu. Uçan kuşlar sonsuzluğa uçuyor, yaprakları dökülen ağaçlar dallarında kalan diğer kırmızı, turuncu yapraklarla uyum içindeydi.Evimiz 3 katlıydı. Bu evi seviyordum.
Salona gittim.
"Hoşgeldin kızım." Annemle babam da iyi insanlardı. Babamın şirketi vardı. Annem ise iç mimardı. Genellikle benle fazla ilgilenemiyorlardı yoğunluktan.
"Hoşbulduuk" annemle babama sarıldıktan sonra babam:
"Derya sen bize bi kahve ve şu kokusunun baydığı kekten getir, kaç gündür şöyle bi akşam geçiremedik.
"Peki Murat Bey. "Annem ev dekorlarına baktığı tabletten başını kaldırdı:
"Günün nasıl geçti?"
"Güzeldi."Kekler geldikten sonra sohbetin ardından odama çıktım. Üzerime pijamalarımı geçirdikten sonra saçımı topladım ve çizimlerimi yapmaya başladım.
Sırtı harika dekolteli bir toz pembe elbisenin altına lacivert bot. Ve daha birçok çizim...
Beynimden cızırtılar gelene kadar sunuma çalıştım.Yatağa kendimi attığımda aklım Mügedeydi. Kendini çok kaptırmıştı. Neyse dedim içimden 'Sorun olmaz'
Umarım ki öyle olurdu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIM SENSİN
RomansaEn çokta ne zaman pişman olacaksın biliyor musun? Senin yarım bıraktığını başkası tamamladığında...