Part-3 Bölüm 10✴

112K 3.6K 444
                                    

Sanki biraz evvel,ağlamış gibisin.

Kelimeler düğüm düğüm boğazıma yer edinmiş ve bir türlü gitmemişti. Soluk borum acı ile yanıyordu. Birkaç kez yutkunmam bile olduğum, olduğumuz durumdan taviz vermiyordu.

Birine gerçekten önemsediğin insana nasıl moral verebilirsin ki? Yada bitmiş bir şeylerin yükünü nasıl onun elinden alabilirsin? Ona acımıyordum tabiki. Acınası kıvranası halde olan kişi bendim. Nasıl hareket edeceğini bilmeyen olarak.

Buğra hocanın bu yaşadıklarına rağmen bunları tek bir göz yaşı dökmeden anlatması bile onu gözümde olduğundan daha üst mevkiye taşıyordu. Azra, bugüne kadar onun hakkındaki bütün, bütün olmasa da çoğu düşüncelerinde yanılmışsın,diye fısıldadım kendime.

O çözülmez biriydi. Benim kafamda ki yapboz parçaları onda işlemiyordu bile. Dengesiz birimiydi bilmiyorum. Fakat,kimse onu çözecek hareketlerini anlayacak olamazdı.

Hâlâ kaportaya yaslanmış bir şekilde önündeki birkaç ağaca bakıyordu. Eski günleri bana anlatarak tazelemişti. Ve tekrar aklına o anları düşürmüştü. Yada ben düşürmüştüm. Belkide hassastı annesi konusunda.

Ben o cümleleri hayatına girmiş ve çıkmış bir kadına armağan etti sanmıştım. En kötüsü Buğra hocaya ihanet ettiğini,öldüğünü. Annesi aklıma bile gelmemişti.

Fakat,annesine olan samimi ve gerçek sevgisini şuan burada bana belli etmesede gözlerindeki o derin perdeler çoğu şeyi gün ışığına çıkarıyordu. O karanlık değildi belki,sadece geçmişteki izleri siyahtı. Ve Buğra hoca geçmişindeki siyahlarla kocaman bir adam olmuştu.

Eğer annesini kaybetmiş bir çocuk olmasaydı şuan yüzünden gülücükler eksik olmayan bir adam olurdu. Cümlelerim hep varsayımdan oluşuyordu oysa ki. Buğra hoca ile ilgili kesin konuşamıyordum. Olabilir,belki,olmuştur.

Ben ona moral vermek istiyorum,birilerinin olmaması başka kişilerinde hayata girmeyeceği anlamını taşımadığını göstermek istiyorum. Sarılmak istiyorum sonra,gözlerine bakmak. Saatlerce konuşmak istiyorum. Ben onunla bana iyi gelecek herşeyi istiyordum.

İzin verseydi,kendisine sığınmamı birbirimizi uçuk bir liman olarak görmemizi izin verseydi... Engeller ulaşılmaz değil,aşılmaz da değil. İnsanlar kilometrelerce ötede birbirine nefes olurken biz onunla bir adım kadar yakındık.

Ona aşık değilim bunu biliyorum. Belkide onun karakterine hayran olan bir kızım. Benimle konuşmasına ilgi duyan bir aptalım. Hiç olmadı birkaç günlük yasağı tatmak isteyen günahkârım.

Buğra hocayı yandan izlemeleirimi kesip başımı ona döndürdüm. Bitmiş sigara izmaritini büyük boy ayakları ile acasızca eziyordu. Elleri arabanın kaportasında yumruk şeklinde duruyordu.

"İyi misiniz hocam?" sorduğum soru ile hiçbir şey söylememişti. Yada küçük bir baş hareketi bile yapmamıştı bana. Ayakları altında yere yapışmış izmarite bakıp kahve gözlerini bana çevirmişti.

"Fark etmiyor," diye fısıldadı hüsran bir sesle. "Belli bir süre sonra hisler fark edilmiyor."

"Annenizi 13 yaşında kaybetmiştiniz değil mi?" hafifçe kafasını sallayıp onaylamıştı. "İnsanlar,bazen çok sevdiği kişiler ile sınanıyor. Bu çok acı verici." "Anlayabiliyorum." gözleri benden hiç ayrılmıyordu. "Bazen anlayabilmek yetmiyor,hissetmen gerek." Gözleri açık dalga saçlarımı buldu belimden yukarıya doğru hafif esen rüzgarda hareketini izledi. "Umarım anlamak ile kalırsın,hissetmek için çok küçüksün."

"Sizde küçüktünüz,13 yaş çok büyük bir rakam değil?"

Dudaklarının sol tarafı asi bir şekilde yukarı kıvrılmıştı,gözlerindeki ateş ise hâlâ yerini koruyordu. "Bende büyük olduğumu söylemedim. Küçüktüm." kaşları bilinmeyen bir sebeple çatıldı. "Deli yaşlarımda, fırlama bir ergen olacağıma mezar taşında sabahlayan biri oldum."

Aşk-ı Yasak  |Öğretmenime Aşığım|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin