O DEĞİL DE N'OLDU BİZİM İŞ?

1 0 0
                                    

Bu anlattığım oyunculuk macerası biz üniversitede okurken oldu tabi. Önceki konumuza geri dönersek: ben üç ay tatilimi yaptım canım. Sonra baktım tatil bitti herkes çalışıyor ben kaldım mı yapayalnız? İş bul kızım, iş bul kızım. BULDUM! Tercümanlık bürosunun birinde asgari ücretle çalışmaya başladım. Onları da buradan ihbar ediyorum beni sigortasız çalıştırdılar. Gerçi ben işe girmek için girmiştim. Yeri de çok güzeldi. Sabahları vapurla gidiyordum. Büro tam Starbucks'ın üstü, şehrin göbeği. Öğle arasında işlerini halledebiliyorsun. Ama kazancımı sorarsan evet azcıktı fakat ben yetinemem demedim, burnu büyüklük yapmadım paşa paşa çalıştım, kovulana kadar...

"İş işteyken bulunur" sözü çok doğrudur. Evde otur iş ara bulunmaz ama gir bir yere çalış hemen bulursun. Ben işten deneme süremde kovuldum. Benim için sıcak bir yuva değildi. Kendimi tedirgin hissediyordum. Bir hata yapsam başıma kalacak da süründürülecekmişim gibi. Patron da beni bir eposta ile işten çıkardı. Düşünmüşler taşınmışlar Cuma günü yapılan toplantıda bütün çalışanlar, yani patronla bir topu topu 4 kişi, benimle çalışmaya gerek olmadığına karar vermişler. Halbuki o Cuma herkes benden önce terk etmişti ofisi. Hangi ara toplandılarsa? Sorun bende değil bence. Zaten patronu da sevmemiştim. Sonra da adam kayıplara karıştı. Büro falan şimdi eski yerinde değil, kapanmış bildiğin. Hayırdır inşallah.

Neyse ki kovulmadan önce geleceğimi planlamışım. Farkında değildim yani. 2011 yazında zorunlu staj yapmam gerekiyordu. Bölümdeki bir arkadaşımın muhabbet ederken laf arasında daha önce gönüllü staj yaptığını söylemesiyle şu an halen çalıştığım firmanın ismini ilk kez duymuştum. Daha doğrusu ilk kez duymuştum denemez çünkü herkesin bildiği bir firmada çalışıyorum. Halkla iç içeyiz diyebilirim. Sadece yönetim ofislerinin İzmir'de olduğunu bilmiyordum. Duyduğum gün dedim ki "ne kadar da güzel bir sektör, aslında denenesi", ve sonra aklımın bir köşesine yazdım.

Zorunlu staj için bir firmayla anlaşmamız için okulun baskıları arttığında ilk burayı denemeliyim diyerek başvurumu yaptım. Daha doğrusu, öncesinde babamın isteği üzerine, adından oldukça söz edilen bir holdinge başvuru yaptım da, beni CEO yapacakmış gibi testlere tabii tuttukları ve de fazla kasvetli ortamın üstümde yarattığı negatif enerjiyi tamamıyla onlara geri yansıttığım için orası olmadı anlayacağınız. İyi ki de olmamış.

Arkadaşım sayesinde adını duyduğum veçok da istediğim canım firma, sağ olsun bizim okulla pek bir haşır neşir. Başvurumu dikkate aldılar. Telefonla küçük bir mülakattan sonra firmanın stajyerlik başvurularının son gününden yakaladım fırsatı. İremcim canım arkadaşım şimdi kim bilir nerede ne yapıyorsun ama sana buradan teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Firmada işe başladım, stajyerliğimi layıkıyla yerine getirdim. Çok tatlı insanlarla tanıştım. İzmir'de çalışılabilecek en iyi yerlerden biri diyebilirim. Hatta zorunlu staj sürem bana dar geldi, süremi de uzattım. Ailem Çeşme'de, Mordoğan'da tatillerdeyken ben her gün sabahın köründe kalkıp seve seve işe gidiyordum. 1 saat de yolu çekerek. Hem de yazın ortasında. Servis vardı çok şükür. Staj bitti, bir sene geçti okul da bitti.

Yukarıda bahsettiğim tercüme bürosunda çalışırken, stajyerlik döneminde benden sorumlu olan firma personeliyle büroda karşılaşmıştık. Ben aslında mezun olduğumda internetteki ilanlarına çok kez başvurmuştum ama dönmemişlerdi. O Sarışın'ı bana resmen Allah gönderdi. Biraz hoşbeş ettik. Hemen laf arasında sıkıştırdım oraya geri dönmeyi çok istediğimi. Canım benim nasıl da aklına yazmış beni. İyi ki de yazmış. Kim ne derse desin onun yeri farklıdır bende. Birkaç kişi var, bu süreçte hep onların onayıyla işe alındım. O kişiler pek bir özel benim için. Halbuki işlerini yapıyorlardı ama sanki büyük bir eksiğim varmış da, örtbas etmişler de benim lehime olmuş gibi minnettarım onlara. Böyle de değer bilen bir insanım bak.

O boş kaldığım günler evde otururken bir gün telefonum çaldı. Evde ciddi konuşmaları yaptığım klasik köşeme geçtim. Ciddi görüşmeleri yaptığım köşe de balkonumuza açılan cam kapı önü. Staj görüşmemi ve mülakatımı da orada yapmıştım. Uğurlu mudur nedir? Telefonun öbür ucunda staj zamanımdan tanıdığım Bayan Güleryüz vardı. Dönemsel bir iş varmış "ister misin bilmem" dedi. İstemez miyim atladım. "Olsun olsun olur mu öyle şey, isterim tabii" dedim. İlk görüşmeye gittim. O da ayrı bir mesele zaten. Görüşmeye gideceğim diye resmi kıyafet arayışları, kumaş pantolon, gömlek, hayatımda hiç giymediğim günlük topuklu ayakkabılar. Bir şekilde hallettik ve görüşmeye gittim. Ailem bu konularda (aslında hayatta her konuda) hep destekçimdir. Her iş görüşmesine beni kendi elleriyle götürdüler, çıkmamı da beklediler aldılar. Hayat sponsorum onlar diyebilirim.

Görüşmeye gittiğimde Bayan Güleryüz ve çalışacağım departmanda müdür olan bir Beyefendi ile birlikte görüşmeye girdik. İş tanımımı anlattılar, dönemsel bir iş olduğunu devamının garantisi olmadığını defalarca söylediler. Ben de bir o kadar dönemsel oluşunu duymazdan gelmeye devam ettim. Artık orada senelerce çalışacağıma ne kadar inandıysam, dönemselmiş, bitebilirmiş umurumda değil. Bu Beyefendi bana işimizde gizliliğin önemini ve yapmam gerekenleri anlattı. Sanki işe alınmışım gibi konuşuyordu ama ben bu işi çok istediğim için iyi kötü her şeye hazırlıklıydım, dereyi görmeden paçaları sıvayamadım tabii. Herhalde benim gireceğim pozisyona olan arayış aceleye gelmişti ki, ben orada ayaklarımı masaya da uzatsam beni işe alacak gibilerdi. Belki de daha önceden tanınıp sevildiğim için olabilir. Görüşme bitti ve "direktörümüzle ikinci görüşmeyi ayarlayıp size bilgi vereceğiz." sözünü duyarak oradan ayrıldım. Şirketten çıkıp kendimi arabaya attığım gibi ayakkabılarımı çıkardım. Nasıl dayanmışım bilmiyorum. İkinci görüşmeden beri o ayakkabılar giyilmedi, hala olduğu gibi kenarda durur. Kenar bile değil, nerede derseniz bilmiyorum. Annem şu an bunu okusaydı "nerede kız onlar sahiden?" derdi.

Sonraki birkaç gün gayet kendimden emindim ve ikinci görüşme günü geldi çattı. Gidip ilgili direktör ile görüştüm. Nereden bilebilirdim uzun yıllarımı bu adam ile dipdibe geçireceğimi, tc kimlik nosunu çocuklarının doğum tarihlerini ezbere bileceğimi. Kendisinin görüşmede sarf ettiği "zaten arkadaşlar kararını vermiş, ben de bir tanışmak istedim" cümlesine rağmen ben görüşmeden çıktığımda bile "belli olmaz hemen sevinmeyeyim" diyordum. İnsanoğlu hayatta kaybetmeye ne kadar alışıksa demek, hep aynı psikoloji. Görüşmeden çıktığımda yine sağ olsun annemle abim almıştı sanırım beni. İlkinde annem babamla, ikincisinde annem ve abimle gitmiştim görüşmeye diye hatırlıyorum. Dedim ya her imdatta yanımda olmuşlardır. Aile bambaşka bir şey ya. Bugünden değerlerini bilin, yarın kimsenin ne olacağı belli değil.

Bakalım daha neler olacak?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 11, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bi Sade Filtre KahveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin