0.3 "Kulübe"

176 14 9
                                    

"Benim adım da Madison, Dylan"...

Yaklaşık kaç dakikadır burada oturuyorduk bilmiyorum ama nefesim düzelmişti ve kalbim normal ritmine kavuşmuştu. Arabada kalmak belki daha güvenli gelsede dönüp kulübeye bakmayı gerçekten istiyordum. Kafamı yasladığım torpidodan kaldırıp etrafıma baktım. Her yer sessizdi ve gördüğüm kadarıyla etrafta hiç zombi yoktu. Aklıma patlayan benzin istasyonu gelince alayla gülümsedim, böyle birşey yapabileceğim aklımın ucundan geçmezdi. Dylan'a baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Kahverengi gözleri, aynı renkte dağınık saçları, şekilli bir burnu ve güzel dudakları vardı.

" Sence kulübeye gidip bir bakmalı mıyız ?" diye sorduğumda oda "Bende onu söyleyecektim" dedi. Ardından "Dikkatli olmalıyız, içeride o şeylerden olabilir" diye ekledi.

Arabayı yavaşça kulübenin yanına sürdü ve önüne geldiğimizde durdu. Arabanın kapısını yavaşça açtığımda duyulan tek ses cırcır böcekleri ve birkaç tıkırtıdan ibaretti. Arabadan çıkıp kapıyı kapattım, Dylan arabayı kapatıp yanıma geldiğinde yavaşça yürüdük. Kulübe boş gözüküyordu ve önünde tahtalardan yığınlar vardı. Dylan tahtaların arasındaki küreği alıp silah gibi tuttuğunda bende ucu sivri bir tahtayı aldım. Eskimiş kapının yanına geldiğimizde kapının iki yanında durduk, bir süre sesleri dinledik. İçeriden seslerin geldiğini düşünsemde, bunun uydurmam olduğunu anladım. Sadece korkuyordum.

Dylan, kapının kolunu kavradı ve bana baktı. Onaylama anlamında kafamı aşağı yukarı salladım. Kapının gıcırtı eşliğinde açılmasıyla sanki bunu bekliyorlarmış gibi içeriden iki zombinin fırlaması bir oldu. Biri Dylan'ın üzerine gelirken diğeri bana saldırmıştı. Elimdeki tahtayı gelişigüzel salladığımda zombinin karnına saplandı. Bu onu durdurmaktan çok dahada kızdırmıştı. O bana doğru koşarken ayağım takılıp yere düşmüştüm. Kalçamın ağrısını düşünmemeye çalışarak yanımda duran uzun bir tahta parçasını aldım. Zombi üstüme atlamak üzereyken hızla ayağa kalktım. Zombi bana doğru hamle yaptığında elimdeki tahta parçasıyla hızla zombinin kafasına vurdum. Tahta ortadan ikiye kırılmışken sivri yeriyle zombinin kafasına tekrar vurduğumda zombi kanlar içinde yere düşmüştü. Dylan'a baktığımda elindeki kürekle zombinin kafasını eziyordu. Yüzüm buruşurken o da alnında birikmiş olan terleri sildi. Ben ona korkuyla bakarken cevap verdi.

"Ne ? Filmlerde böyle yapıyorlardı (!)"

Açılmış kapıdan içeriye bakmaya çalışıyordum. "Sence içeri de daha fazla var mıdır" diye sorduğumda "Muhtemelen hayır" diyerek kulübeye bir adım attı. Bende arkamı kontrol ettikten sonra Dylan'ın arkasından ilerledim. Şuan bizi aydınlatan tek şey zayıf ay ışığıydı ve Dylan ışık düğmesini arıyordu. Bir 'tık' sesi geldikten sonra tek odalı küçük kulübenin tavanındaki ampul cızırtılar eşliğinde yandı ve tüm odayı aydınlattı. Burası daha çok bir oduncunun evine benziyordu. Ben etrafı incelerken Dylan kapıyı ve pencereleri örtüyordu. Tek kişilik alçak bir yatak, şömine, komodin, masa, iki sandalye ve uzun bir tezgahtan oluşan tek odalı kulübe gayet güvenli gözüküyordu. Yatağın bir köşesine oturup yanımdaki komodinin ilk çekmecisini açtığımda burada bir fener ve kutunun içinde piller bulunuyordu. Feneri ve pilleri alıp çekmeceyi kapattım. Dylan odanın bir köşesinde duran birbirine bağlanmış tahtaları ayırıyordu.

"Bunları pencereye çivileyeceğim...Daha güvenli olmalı"

"Haklısın sana yardım edeyim"

Elimdeki uzun tahta parçalarını çekmecelerden bulduğum çivilerle pencerenin kenarlarına çaktım. Zaten küçük olan pencerelere üç tahta yetmişti. Dylan da işini tamamladığında ellerini birbirine vurdu ve iki sandalyeyi de alarak kapıya yasladı. Tekrar yatağa oturduğumda kısmen daha güvenli hissediyordum. Sırtımı yatağın başlığına yaslayıp bağdaş kurdum. Dylan da gelip yatağın diğer ucuna oturdu. Bir an gerçekten çok yorgun hissettim. Şuan ölmek üzere olan kim bilir kaç insan vardı ? Kaç insan yardım için haykırıyordu ? Kafamda cevaplanması gereken o kadar çok soru vardı ki...

"Bunların olduğuna inanamıyorum" Dylan düşüncelerimi böldüğünde kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

"Bugün neredeyse ailemdeki herkesi kaybettim" İşte sesimdeki bu çatallaşmayı sevmiyordum. Bu ağlamamın habercisiydi. Deri ceketimin koluyla gözlerimi sildim. Birkaç saniye gözlerimi kapatıp bekledim ve içimdeki bu kötü hissin geçmesini diledim. Gözlerimi açtığımda Dylan dirseklerini dizlerine dayamış ellerini kafasının iki yanına koymuş duruyordu. O da düşünüyor olmalıydı. Geride bıraktığı birileri olmalıydı...

"Sen...İyi misin Dylan ?" diye sorduğumda pozisyonunu bozmadan kafasını bana çevirdi.

"Şehirde kurtarılması gereken insanlar olmalı" İlk duyduğumda kendimizi zor kurtardık demek geldi içimden. Fakat sinirli olduğumu farkettim. Şuan tek arkadaşım olan bu oğlanla iyi geçinmeliydim. Sadece daha neyin sebep olduğunu bilmediğim bu virüs tüm ailemi elimden almıştı. Bu katlanılamazdı. Acı çok tazeydi. Herşey o kadar ani gerçekleşmişti ki... Şuan sabaha kadar sağ çıkacağımız bile kesin değildi. Dylan'la daha fazla konuşmadım. Bu gece az kelime ve çok fazla düşünce vardı. Yarın konuşabilirdim. Ne yapacağımızı konuşabilirdim. Ama şuan uyumak istiyordum. Sabah uyanıp gözlerimi açtığımda gri yatak odası tavanımı görmeyi ve kahvaltıya inip bu ilginç kabusu aileme anlatmayı gerçekten çok istiyordum. Gıcırdayan yataktan kalktım ve ince yıpranmış örtü altından yastığı çıkardım. Tahtadan duvara olabildiğince yaklaşarak gözlerimi kapattım. Dylan olduğu yerde duruyor olmalıydı. Kısık çıkan sesimle gözlerim kapalı konuştum

"Dylan uyumalısın. Yarın ne yapacağımızı konuşuruz" Ardından yataktan gelen sesle kalktığını anladım. Muhtemelen ayağı kalkıp pencereleri ve kapıyı kontrol etti. Işığı kapattı. Ardından yatakta bir ağırlık hissettim, sonrada sırtımda bir baskı. Sırtı olmalıydı. Duvara biraz daha yaklaşıp yatakta ona yer açtım. Zor da olsa sığabilmiştik.

Bugün az kalsın ölüyor olmasak, yakışıklı bir çocukla aynı yatakta yattığım için heyecanlana bilirdim. Yaşıtım olan kızlar böyle yapardı yani. Hatta sabah olunca arkadaşlarımı arar ve onlarla bunun dedikodusunu da yapardık...Gerçekten tüm arkadaşlarımı kaybetmiştim. Ve şimdi yaklaşık üç saattir tanıştığım bir yabancıyla aynı yataktaydım. Şehir ne haldeydi ? Kokumuzu alan zombiler kapı yada pencerelerimizi kırabilirler miydi ? Rahatsızca kıpırdandım.

"Merak etme. Bu gecelik güvendeyiz"

Sanki aklımı okumuştu. Ceketimi biraz daha kendime çektim ve gözlerimi kapadım. Yarın neler olacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Tüm bu düşünceleri kafamdan uzaklaştırmam gerekiyordu yoksa uyuyamayacaktım. O sırada aklıma bir şarkı geldi. Şarkının sözlerini üçüncü kez tekrar ediyordum ki...uyumuşum.

Ben hiç bir uykuya ölüm korkusuyla dalmamıştım. En azından yalnız olmamak güzeldi. Hala nefes alabilmemiz değerli birşeydi.

-

0.3 Bölümün sonu

-

Herkese selam. Aradan gerçekten çok uzun zaman geçti birçoğunuz hikayeyi bile unuttu. Bu arada gerçekten çok şey oldu fakat sonunda kendimi hazır hissetiğimde kendimi bu bölümü yazıyorken buldum. Ve artık ara vermeye niyetim yok. Haftada en az bir bölüm yayınlayacağım. Hikaye 385 okuma olmuş teşekkürler. Vote ve yorumlarınız benim için çok önemli :*

*
Multimedya Madison

BAŞLANGIÇ Z #zombiserisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin