Yine lanet günlerden birine başlıyordum.Bugün annemin ölümünden 5 yıl geçmişti ve yine o adam gelmişti aklıma ne olduysa onun yüzünden gelmişti başımıza. Hem bizi hemde annemi çıkmaza sürükleyen pezevenk oydu annem onun yüzünden kendini asmıştı.Daha ben 12 yaşındaydım kardeşlerim ise daha 11 yaşındaydılar.Onlar ikiz olamalarına rağmen birbirlerine benzemezler çünkü çift yumurta ikiziydiler biri Mira diğeri Hira. Mira hiraya göre daha sakin ve içine kapanık bi kızdır. Hira ise tam aksine hiçbir zamn sakin değildir hırçın ve bi okadarda dobradır ama bi işe başlarken derinden düşünür ayrıntıya girer kısacası dikkatli davranır sanırım Mirayla az olan ortak özelliklerinden biridir.Ben ise bir işe başlarken önce kardeşlerimi sonra kendimi düşünürüm çünkü annemden kalan tek emanet onlardı. Bana ölmeden önce yazdığı mektubundada bundan bahsediyodu annem kardeşlerimi bana emanet etmişti.Sanırım annemden kalan tek hatıra kardeşlerim onlar yoksa bende yoktum ben kardeşlerim için yaşıyodum.Ve o gün tekrardan gözümün önünden geçti o gün üvey babam gerçi baba denilirmi o herife bilmiyorum annemi dövüp saçlarını tek tek makasla kesmişti.Annemin surati yaradan başka bişeyle gözükmüyordu.Ah zavallı annem ne yaptıysa bizden sebep çekmişti.Annem o it herifle boşanacaktı ama o it herif anneme gün yüzü göstermedi.Annemi sürekli sıkıştırıp tehditler ediyodu.
Işte o gün annem anlamıştı daha çekemeyeceğini annemin o ipek gibi up uzun sarı saçlarını kesmisti yüzüne baktığımızda tanıncak halde değildi.Annem o sabah zaten bi tuhaf davranıyodu böyle vedalaşır gibiydi biz okuldan dönüyorduk eve yaklaştığımızda kapının önünde bi topluluk vardı ve ambulans falan ben çantamı fırlatıp koşmaya başlamıştım.Vardığımda ise evimizin içinden bi sedye üzerinde üstü kapalı bi beden yatıyodu o an aklıma annem gelmişti Hatice teyzeyi görmüştü. Gözlerim hatice teyzeye yaklaştım ağlıyodu "Hatice teyze?" dedim
"Deniz"dedi ve duraksadı sanki bisey söyliyecekmis ama beceremiyormuş gibiydi ve devam etti "Deniz kızım annen intihar etmiş" ve işte o an beynim durmuştu.Insanların sesleri beynimde yankılanıyodu içimdeki kız çocuğu haykıra haykıra ağlamak istiyodu o an kendime sahip çıkamadım.Ayaklarım istemsizce ayakta durmakta zorlanıyordu, ellerim titriyodu ve gözlerim kararıyodu.Sanki biri hem bedenimi hemde ruhumu ele geçirmişti yıkılmıştım.Hayatıma tek ışık olan insanda gitmişti ben ne yapardım ki annemsiz.Annem bana ışıktı o gecemi gündüze çeviren tek kişiydi ve artık o yoktu,benim karanlığım hiçbir zaman aydınlık olmayacaktı.Annemi taşıyan adamlara "durun" diye bağırdım ve koşarak yanlarına ulaştım o ayakta zor duran bedenimle "lütfen yüzünü açın" dedigimde adam halimden anlamıştı ve kafasına aşağı yukarı sallayarak acmisti fermuarı...
Annemin o bembeyaz buz gibi olan suratını gördüğümde öyle bir bağırdımki " anneeeemm bizi bıraktın. annne biz sensiz nasıl ayakta dururuz şu simsiyah hayatımızda bize ışık olan mum eridi anne o mum yok artık o ışığımız yok" diye hıçkırıkla hem bağırp ağlamaya başladığımda hatice teyze yanıma geldi "Deniz kızım nolur güçlü ol kardeşlerin var onlar annenin emanetleri sana kızım" diyerek bana sarıldı.Hatice teyze hem ağlıyor hemde şevkatçe sarılıyordu " "Hatice teyze ben annemsiz yaşayamam o benim her şeyimdi" diyerek bende ağlamaya devam ettim. Ayrıldığımızda ise kardeşlerim gözüme çarptı ikiside birbirine sarılmış yavru kedi gibi köşede ağlıyordular.Yanlarına gittiğimde hemen bana sarıldılar hep beraber ağlamaya başlamıştık onlardan ayrıldıktan sonra bu olanların bize fazla olduğunu farketmiştim bu küçücük bedenimize her seferinde dahada ağır yük koyuluyordu.Artık gözlerim kararmaya başlamıştı ayakta kalamayacağımı anladığımda kendimi bırakmıştım.1 hafta sonra;
Annemin ölümünden sonra bir hafta sonra öz babam çıkmıştı karşımıza bunca zaman nerelerdeydi? ne yapıyodu?
kardeşlerim doğumuna iki ay kala niye siktir olup gitmişti? Ve niye geri dönmüştü? babam geri döndüğünde yine o karanlık sefalet içinde yaşadığımız hayatımız devam ediyordu.Gerçi hala öyle ben annemin ölümünden sonra herşeye herkeze küsmüştüm. Kardeşlerim hariç.Renklere bile tek giydiğim renk siyahtı.Annemin bizi bıraktı o gün anlamıştım büyüdüğümü...
İçimdeki kız çocuğu yok olmuştu,herkeze kalın duvarlar örmüştüm.Kimse ama kimse annemin ölümünden sonra o duvarları kırmayı beceremedi. Babam bizi almaya gelmişti aslında ben tek olsaydım onu asla ama asla affetmem ki affetmedim de ama kardeşlerim için mecburdum bunu her ne kadar istemesemde.
Babam meğersem zengin iş adamlarından Adnan Yılmazermiş annemle evlendikten sonra ben doğmuşum sonra ise kardeşlerim...
Babam meğersem annem kardeşlerime hamile iken annemi aldatmış ve kardeşlerimin doğumuna 2 ay kala buralardan gitmişti. Annem sadece çaresizce sessizce hayatın onu bir yerden başka bi yere vurmasını seyretmisti, tek suçuda belki buydu annemin o adama hiç aşık olmamalıydı.Annem kardeşlerim doğduktan sonra tek başına bakamıcağını anlamış ve Şevket denilen üvey babamla evlenmiş ki daha da dibe batmış.
BÖLÜM SONUMerhaba arkadaşlar sizi çok seviyoruz yorumlarınızı bekleriz😊😍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Sırrı (Askıda)
Teen Fiction+Ben ne beyaz kadar temiz, nede mavi kadar duruyum, ben siyahım zifiri siyah -Sen siyahın içindeki mavisin karanlıkta olduğun için göremiyosun kendini, sen SİYAHIN SIRRI'sın.! +Umutlarım tükendiğinden beri siyahım bu yüzden SİYAHIN SIRRI'yım..!