"Lanet olsun!" dedi yataktan fırlayarak.Okula geç kalmıştı. Hayatın sürprizlerle dolu olduğunu söylerken bunu kastetmediğini düşündü sinirli sinirli.Bir yandan da üstünü giyinmeye çalışıyordu.Ne diye hüzünlü bir gecenin ardından bu karmaşayı yaşamak zorundaydı ki.Sakin kalmayı istediği hayatında bir kere de şu koşuşturmacadan olmasa olmuyordu sanki.Bir yandan sövüyor bir yandan da koşuyordu. Sonraki derslere bari yetişeyim dedi kendi kendine. Uykusunu da alamamıştı.Gerçi en son ne zaman güzelce uyandım ki diye düşündü. İçi burkuldu. Bir zamanlar evet,çok büyük bir huzurla uyanmıştı. Öyle olmayı özlediğini farketti.Koşmayı bıraktığını farkedememişti bile.Telefonundan gelen kısık müzik sesi yavaş adımlarında eşlik ediyordu kendisine. Tamamen kaybolmuş gibiydi ses ama hüzünlü birşeyler olduğunu sezebiliyordu. Birden durağa yaklaşan otobüsü farketti ve içinden bir küfür daha savurdu. Koşarak otobüse yetişti. Şöyle uzaklara dalıp kalması kötü oluyordu işte. Kendine boş bir yer bulup oturdu. İçindeki üşengeçlik sızlanıp duruyordu çünkü bir saatlik yolu vardı önünde. Çantasından çıkarttığı kitabı etrafa dikkat etmeksizin okumaya başladı. Sadece arada dışarıya bakıyordu o kadar. Kimin binip indiği pek de umrunda değildi açıkçası. Kitabının sürükleyiciliği vakti kısaltmış gibi geldi ona birden. İneceği durağa geldiğinde yavaş adımlarla terketti otobüsü. Evet indim demekten çok terkettim demeyi tercih ediyordu nedensiz. Belki de kafasında kurduğu minik hikayelerde genelde otobüslerin terk edilmiş kulübe olmasından kaynaklıydı. Birden delirmiş olmalıyım diye geçirdi aklından. Sonra bunun bir öneminin olmadığını farketti. Hergün herkes bir yerlerde bir sebepten delirmiyor muydu zaten? Kendisinin deli olup olamaması önemli değildi. Hem olsa bile kim ne yapabilirdi ki bu konuda. Çatlaktı işte kafadan. Tek yapması gereken hızlıca derse yetişmek olmasına rağmen bunca düşünceye dalabiliyordu. "Aferin!" dedi kendi kendine. Kafayı yediği için aptal kafasına kızıyordu bir nevi. Sıradaki derse yetiştiğinde neden evde kalıp uyumadım ki diye düşündü. Hep aptallıktan başka birşey yapmadığını düşündü birden. Belki de şu uykusuzluk başına vurmuştu iyice. Günün çoğunu dinlemediği derslerle geçirdikten sonra eve bitkin bir şekilde döndü. Kendini duşa atmak istiyordu ama suyun altında uyuyup kalması da muhtemel bir durumdu. Yatağı daha cazip olmasına karşın içindeki o tembel sesi susturarak kendini sıcak suyun kollarına bıraktı. Düşünmeden edemiyordu. "Ben bunu hak edicek ne yaptım?" diye düşünüp duruyordu. Şu lanet soru sürekli aklına geliyordu işte. Saçları kısacıktı. Beline uzanan saçlarına hiç düşünmeden kıymıştı.Hani yakışmıyor da değildi. Sıska kolları ve zayıf vücuduyla kendisini oldukça aciz hissediyordu. Ne kadardı ki bedeni şu dünyada? Sıcak bir duşun ve sıradan bir günün ardından kitabını okumaya devam etti. Onu kedisine öyle çekiyordu ki normalin dışında bir haz alıyordu bu kitaptan. Bir süre sonra uykusu bastırınca, göz kapaklarının bu kadar çabuk ihanet etmesine içerledi. Ne de olsa gecenin üçlerine (ya da sabah mı demeliydi) kadar oturuyordu sürekli. Arada kendisinin de uykuya ihtiyacı olabileceği gerçeğini aklından çıkartmış gibiydi. Zaten aklınızı birşeyler kurcalarken bunları düşünmeniz pek olası olmuyordu. O hatırlamaktan kendini alıkoyamadığı anılar kendisine acı veriyor olsa da güzellerdi. Bir zamanlar yüzünü güldüren şeylerdi ne de olsa. İçini buruyor, yakıyor olsa da güzeldiler işte. Belki de herşeyi baştan düşünüp son bir kez hatırlaması ve sonra da o kül olmuş anılara bir şekilde veda etmesi gerekiyordu. Önünde resim çizdiği ya da saçma sapan karalanmış da denilenebilecek kağıda bakarken istemsiz göz yaşları süzülüyordu kağıdın üzerine. Ne zaman başladığını bile hatırlamıyordu çizmeye. Çizdiğim şeyi de mahvettim diye düşündü. Zaten neyi düzgün beceriyordu ki?Neyi mahvetmeden durabiliyordu? Dünya için sıradan biri olmaktan çok, sıradan görmedikleri tarafından sıradan görüldüğü için yorulmuştu. Sevdikleri elinden tutsa zaten dünyaya kafa tutacak cesareti kendinde her zaman bulabilirdi. Şöyle birşey de vardı ki o kişiler elinizden tutmasa bile bir kere avuç içlerini öptüğünüz birine düşman olamıyordunuz. Olamazdınız işte. Açıklaması olmaksızın olamazdınız. İnsanlar "iyileşmek" derlerdi geçince bazı acılar ama iyileşmek de neyin nesi oluyordu? İyileşmek mi? Bir kere hasta kişiler iyileşirdi, kırık dökükler değil. Bu boşuna geçirdiği günün sıkıcılığına biran önce son vermek adına yatağına uzandı ve kısık sesli müziğinin sesini biraz açarak güne zorla gözlerini yumdu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçtim Yana Yana
Teen FictionKalbimin ara sokaklara dağılmasıyla olaylar sona erdi.