1.Bölüm -Düet

409 18 5
                                    

Hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

"Uyanmadı mı hâlâ?"

"Hayır, saatlerdir uyuyor."

"Ne yapacağız inan bilmiyorum, hastalığı iyice kötüye gidiyor."

"Böyle devam ederse bizim iznimizi almaya gerek bile duymadan, onu hastaneye yatıracaklar."

"Hayır Sinan. Asla! Kızımı o deli hastanesine yatırmayacağım. Onu kaybedemem. Bu sefer olmaz."

"Tamam canım sakin ol. Bulacağız bir çaresini. Gel çıkalım, her an uyanabilir. Bizi duymasın."
●●●

Ölmekle bayılmak arasındaki o ince çizgide kaybolmuş gibi hissediyordum. Gözümü açsam berbat hayatımla karşı karşıya gelecektim, biliyordum. Açılan gözlerim sonsuzluğa kapansa, huzur bulacak gibi hissediyordum. Ahh kimi kandırıyorsam, bana hiçbir yerde huzur yoktu.

Beynimin içinde kol gezen ağrı, sanki derime işliyordu. İnleyerek başımı ellerimin arasına aldım. Gözlerim hala kapalı olduğu için gördüğüm tek şey karanlıktı ve gözlerimi açmazsam beni yutacak gibi duruyordu. Adeta derime işleyen ağrıya meydan okuyarak gözlerimi yavaş yavaş açtım. Görüşüm netleşene kadar öylece bekledim ve sonunda pes ederek yorganı üzerimden kaldırdım. Kendimi çok yorgun hissediyordum ve yanağım ıslaktı. Sanırım gece boyu ağlamıştım. Hatırlayamıyordum!
Lanet olası titreme nöbetlerimden sonra hiçbir şeyi hatırlayamıyordum!

Küçük bir kız çocuğu gibi sarsak ve bitkin adımlarla odamın kapısını açıp kendimi dışarıya attım. Kolidor sessiz görünüyordu. Annem ve babam görünürde yoktu. Etrafa göz atarak merdivenleri inmeye başladım ve salon görüş alanıma girdi. Babam beni farkettiğinde ayaklandı ve bana doğru yürüyerek koluma girdi, annem ise istifini bozmadan bizi izliyordu. Asil görüntüsünden bir şey kaybetmemişti, gerçekten anneme gıpte ediyordum. Duruşundan bile asalet akan kadınlar olur ya, işte annem onlardan biriydi. Ne olursa olsun güçlü kalıyor ve etrafındakilere destek oluyordu.
Derin bir nefes alarak babamın beni koltuğa oturtmasına yardımcı oldum. Babam hemen yanıma oturdu, annem ise karşımda oturuyordu. Gözlerimi onlardan kaçırarak halının desenlerini izleyemeye başladım. "Bu sefer kaç gün?" diye sordum, sesim titremişti. "Bu seferki farklıydı Miray. Sürekli birini sayıkladın, hele titreme nöbeti geçirmeden önce haykırıyordun resmen. Üç gündür bilincin tam olarak yerinde değildi." Gözlerimi halıdan çekmeden derin bir nefes aldım. Bu seferki gerçekten tuhaftı, yani normalde sayıklamazdım ve en fazla bir kaç saat sürerdi. Acaba bu sefer ne yaşamıştım. Beynimin lobları kocaman bir boşlukla dolmuştu sanki. "Tedavisi yok mu? Tükendim anne. Dayanamıyorum artık." Konuşurken ağzımdan ufak bir hıçkırık kaçtı ama önemsemedim. "Artık baban ve bende araştırmaya başladık. Gerekirse yurtdışına gidip daha kapsamlı bir araştırma yapacağız. Bir tedavisi olmalı." Gözlerimi anneme çevirip onun ela gözlerini hapse aldım. Yorgun ve üzgün bakıyordu. Başımı sağ tarafıma çevirip hiç konuşmayan babama baktığımda ise kalbimin acıyla kasıldığını hissettim. Gerçekten tükenmiş duruyorlardı. Onların bu hali bana daha da kötü hissettiriyordu.
Gözlerimi tekrar anneme çevirip boğazımı temizledim. "Bence hemen harekete geçmelisiniz. Yurtdışına gidin, gerçekten. Hem çok bunaldınız farkındayım ve sizi böyle görmek beni daha çok üzüyor. Lütfen gidin ve biraz uzaklaşın. Küçük kızınız sizi bekleyecek." Annem pür dikkat beni dinliyordu ve gözlerinde kayda değer bir kızarma mevcuttu. Bu onun ağlamaya yakın olan haliydi. Muhtemelen kendini şu an çok zor tutuyordu. Babam elimi kavradı ve hafifçe sıktı. Derin bir nefes alıp nihayet konuşmaya başladı. "Kızım henüz erken. Hem seni böylece bırakamayız. İnternet üzerinden de bir şeyler araştırabiliriz." Ahh vefakar babam benim. Sırf beni düşündüğünden fedakarlık yapıyordu. Ama buna izin vermeyecektim.
"Lütfen baba hemen olumsuz bakma. Hem ben yalnız olmayacağım. İklim benimle kalır. Beni merak etmeyin. Biraz da kendinizi düşünün artık rica ediyorum." Gitmelerini istiyordum ama kendim için değil sırf onlar için. Zaten hayata tutunma sebebimde ailemdi. Onlar olmasa çoktan hayatıma son vermiş olurdum. Ama artık çok yıpranmışlardı ve dinlenmeleri gerekiyordu.
Annemle babamın arasında geçen asırlık bakışma bitti ve sonunda karar verebildiler. "Devamsızlık yapmak yok. Gece geç saatlerde dışarda takılmak yok. Aradığımda telefonuna ulaşamazsam hemen dönerim, biliyorsun." Annemin şartlarına gülümseyerek başımı salladım ve oturduğum koltuktan kalktım. "Anlaştık, ben İklim'e haber vereyim." İkisi de onaylayan sesler çıkarınca onlara arkamı dönüp odama doğru yürüdüm.

ANAFORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin