Nefesimi hızla vererek önümdeki kum torbasına bir hamle daha yaptım.
"Sanırım çok sinirlisin?" dedi pek aşina olmadığım bir ses. Arkamı döndüm ve kim olduğuna baktım.
Areldi.
Her yerde karşıma çıkmak zorunda mıydı?
Sağ elini ensesine koyup ovalamaya başladığında aklıma dün gece geldi. Dün onu gördükten sonra kimseye bakmadan odama çıkmış ve gece boyu ağlamıştım. Onu bu kadar önemsememeliydim. Arel'i takmayıp tekrar kum torbasına döndüm ve daha hızlı vurmaya başladım.
Bir tekme.
Bir yumruk.
Ve daha niceleri.
Esila'nın ördüğu elektiriklenmiş saçlarımı geriye yatırarak süngerin üzerinde bulunan suyumu aldım ve tek dikişte bitirdim.
"Baban seni çağırıyor." Başımı sallayıp üzerime hırkamı aldım ve Arel' i takip etmeye başladım.Az önce antırenman yaptığım spor salonundan çıkmıştık ve bir kat aşağı inmiştik. Etraf karanlık ve tozluydu korkuyordum. Bir an Areli gözden kaybetmem ile korkum kat be kat arttı.Elimi duvara koyup ilerlemeye başladım.
Her yer karanlıktı.Bir bedene çarpmamla çığlık atmam bir oldu.
Karşımdaki kişi elini ağzıma kapattığında kalbimin atışının sesi etrafı doldurmuştu.
"Benim Arel." dediğinde ise kalbimde bir rahatlama oldu. Elimden tutup beni ilerletmeye devam etti.
En sonunda bir kapıya vardığımızda Arel kapıyı açtı ve içeri girdik. Içeride 4 bir duvarı kitaplarla olan bir kütüphane vardı. Ortada bir masa ve masanın sandalyesinde oturan babam. Ona gülümseyip yanındaki sandalyeye oturdum.
"Adının anlamını biliyormusun tatlım?" babamın bu sorusuna kafamı iki yana sallayarak cevap verdim. Neden bilmiyorum ama ismimin anlamını hiç merak etmemiştim. Şimdiyse bir merak basmıştı.
"Urasın anlamı şanslı demektir."
Neden bana böyle bir isim konulduğunu merak etmiştim.
" Şanslısın çünkü sen 100 yılda bir denk gelen yıldız kaymasının olduğu gün doğdun." babamın dediklerine anlam verememistim. Yıldız kaymasının olduğu gün bir tek ben doğmamıştım ya?
"Ve o gün senin haricinde birisi daha o yıldız kaymasının olduğu gün doğdu."
"Bak tatlım seni bu krallığa yanlızca beni tanı diye getirmedim. Ben seni , ben öldükten sonra bu ülkenin başında kal ve kostis ırkının sonunu getir diye getirdim. Ve kehanete göre o ırkın sonunu sen getireceksin." o an şaka yaptıklarına inanmak istedim. Yaşadıklarım rüya olsun istedim. Ama hepsi gerçekti. Bir karıncayı bile öldürmeyen ben bir ırkın sonunu getirecektim.
.
.
.
"Neden onları öldürmek zorundayım?" dedim sinirli bir sesle.
"Çünkü..." sanırım söyleyecek kelime bulamamıştı. "Öyle gerekiyor." dedi dudaklarını büzerek.
"Bence bir barış yöntemi bulabiliriz." göz devirerek söylediğim bu cümle karşısında bana bakışları şaşkınlık içeriyordu.
"Kralın sana her şeyi anlattığını mı düşünüyorsun?" ne demekti bu?
"Sana geçmişte olanlardan bahsetmedi bile"çatık kaşlarından ve hızlı mimiklerinden sinirli olduğu anlaşılıyordu.
"Bak eğer kostisleri yok etmezsen sen yok olacaksın. Biz yok olacağız. Ateş krallığı hiç var olmamış olacak." dediklerinden hiç bir şey anlamamıştım.
"100 yıl önce Uras tam 100 yıl önce kostisler ve Ateş krallığının arasında çıkan savaştan dolayı bir antlaşma yapıldı. Ve o antlaşmanın tek bir maddesi vardı. 100 yıl boyunca savaş çıkmayacaktı. Ve 100 yıl sonra ülkenin başındaki genç veliahtlar kendi aralarında savaşacaklardı. Ve Ateş krallığının varisi sensin." sözünü bitirdiğinde odamdan çıkıp gitmişti. Bu olanlar çok fazlaydı. Benim gibi güçsüz bir kıza bütün bu yükü taşıtamazlardı.
Penceremden dışarı doğru baktım. Ben o savaşı kazanamazsam bütün bu güzellikler yok olacaktı ve benim böyle bir niyetim yoktu.
Ve yeni bir bölüm lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ OYUNLARI (Düzenleniyor)
FantasyNE ATEŞ SÖNDÜ, NE SU BUHAR OLDU.ONLARIN AŞKI HERYERİ YAKTI!