Bölüm 3

252 24 2
                                    

Peçeteyi açıp okuduğumda şunlar yazıyordu;

' Mavi gibisin, her tonun güzel. +905********* '

Yazıyı okumamla afallamam bir oldu. Ne diyordu bu aptal. Ne yapmaya çalışıyordu.

Biraz daha peçeteyle bakıştıktan sonra gözlerim benden izin almadan özgürlüğünü ilan etmiş, kapanmak için her şeyi yapıyorlardı. Ben de engel olmak istemedim ve uyumam gerektiğine karar verdim. Tavşan figürlü pijamalarımı giyip kendimi uykunun kollarına teslim ettim...

'Canım acıyordu. Nefes alamıyordum, sanki bir el boğazıma yapışmış ölmeden bırakmam seni diyordu. Ağlıyordum... Fazlasıyla içten. Feryat ediyordum, çığlık atıyordum. Anne diyordum.. Gitme. Baba diyordum... Sahipsiz bırakma beni. Kardeşim diye ağlıyordum... Yanlız bırakma beni. Ama hepsi el ele tutuşup uçsuz bucaksız beyazlığın içinde kayboluyordu. Sonra birden alevlerin ortasında buluyordum kendimi. Çaresiz, bitap, ne yapacağını bilmez halde. Fazlasıyla yorgun, nefes almaktan dahi aciz. Yine çığlık atıyorum. Sonra kendimi uzaktan görüyorum. Alevlerin ortasında.. Yanımda 4 kız.. Hiçbir şey yapmadan duruyoruz. Yine duyulmuyor çığlıklarımız. Yanlız, soğuk, sessiz çığlıklarımız...'

Alarmın sesiyle yine yataktan fırladım. Bu fazlaydı işte ! Annem, babam, kardeşim... Onlar olmazsa ben de olamazdım, yapamazdım. Yarım kalırdı hep bir yanım, eksik kalırdı. Bu gördüğüm lanet kabusları artık kızlara anlatmalıydım. Banyoya gittim, yüzümü yıkayıp rutin işlerimi hallettikten sonra üzerimi giyinip kızların yanına indim. Kahvaltı masasında şen şakrak koyu sohbetlerine dalmışken masaya baktım. Anlaşılan Derin ve İz yine döktürmüşlerdi. Saçma kabusu anlatıp günlerinin içine sıçma planımı biraz erteleyebilirdim. Bu yüzden yüzüme sahte bir gülüş yerleştirip masadaki yerimi aldım. Bir anda tüm kızlar bana odaklandı. Çağıl 'Günaydın prenses.' dedi. Tam karşılık verecekken İz konuşmaya başladı. 'Dün o çocuğun sana verdiği peçetede ne yazıyordu prenses?' diye sordu. Sanırım kızarmıştım. Neden mi? Kızların bakışları artık imalı olmaya başlamıştı. Bir an söyleyip söylememek arasında gidip gelsem de söylemeye karar verdim.

'Mavi gibisin, her tonun güzel yazıyordu, abartılacak birşey yok yani.' dediğimde hepsi ağızları bir karış açık bana bakmaya başladılar. Ben de sakin sakin kahvaltımı yapıyordum. Aslında ben de ilk okuduğumda aynı tepkiyi verdiğim için pek yabancılık çekmiyordum. Sonunda kendilerini toparlayıp konuşmaya başladılar

Duha "Ne diyor lan bu piç" diye atıldı.

Derin " Resmen sana yürümüş kızım"

İz "Lan o değilde bu devirde kaldımı peçeteyle yürüyen "

Son olarakta

Çağıl " Bence çok takmayın alt tarafı bir yemek yiyecekler sonra o sağ bu selamet." deyince beynimde şimşekler çaktı ben buna yemek sözü vermiştim dimi ah bir de yanına yakışacak mıymışım bak bak laflara bak. Göreceğiz kim kimin yanına yakışmayacak..

Haftasonu kızlarla birlikte geçirdikten sonra pazar günü hep birlikte pikniğe gittik.Bugün pazartesi ,lanet bir gün. Evden çıktım okula vardığımda bizim kızlardan Duha ve Derin hariç oradaydılar. Yanlarına gittiğimde karşıdan Mert,Kerem,Yağız,Poyraz,Çınar geliyordu. Kızların yanına oturup, ' Sanırım boktan bir gün bizi bekliyor.' diyip arkama yaslandım.Anlamaz bakışlarla önce bana baktılar bende gelenleri gösterdim, ofladılar. Allahtan Duha ve Derin yok,yoksa bu çocuklar yüzünden olay çıkardı.-Size bunları tanıtayım. Bunlar bizim okulun popileri ama bizim kadar değiller. Akılları sıra bizle sevgili olup daha popüler olacaklar ama bizde o göz yok. O sırada Çağıl'ın 'Kızlar geldi'demesiyle bakışlarımız gürültülü bir egzoz sesinin geldiği okul kapısına yöneldi . Bu sırada bizim yavşaklar çoktan yanımıza kurulmuşlardı. Derin ve Duha aynı anda arabalarından inip birbirlerine kısa bir bakış attıktan sonra gözlüklerini takıp yanımıza doğru yürümeye başladılar. Bunu hergün nasıl yaptıklarını anlamasamda bu orospular gerçekten de çok cooldu. Poyraz ve Yağız'ın ağzının suyu akmaya başlamış, bizim kızlara bakmaya başladıklarını gören Çağıl,

Sessiz ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin