Baekhyun arkasını dönmüş Danbi'nin onu süzdüğünün farkında değil, kendini içkiye boğuyordu. Kapı çarparak kapandığında onun gittiğini anlaması için bunu duymaya ihtiyacı olmadığını biliyordu.Kalbinin dengesiz ritmini duymaz olmuştu çoktan. Elinde ki bardağı Danbi'nin duvarına çarparken tıpkı bardak gibi parçalanmış duygularının acısıyla olduğu yere çöktü.
Ağladı...
Yoora ölümden döndüğü günden beri ağlamadığı kadar ağladı. Bir erkek için ağlamak zordur. Hele ki bu adamın içinde bir iblis varsa imkânsızdır. Ama bu adam... Ne erkekliğinden utanıyor, ne duygularından korkuyordu. İçindeki iblise inat kaybettikleri için ağlıyordu.
Ne kadar o halde, dizlerinin üzerine çökmüş ağladığını bilmiyorken, saatler geçmişti. Güneşin doğuşuna bir saatten az bir süre kalmıştı. Danbi'nin kapısını hızla açarak kendini dışarı attı. Vampir duyuları güneşin kokusunu burun deliklerinden içeri durdururken o tek bir kokuya odaklanmıştı. Son bir kez görmek istediği kadının kokusuna... Sonun da aradığını bulmuş, koşarak motoruna atladı.
Rüzgâr yüzünü yalıyorken, o zamana karşı yarışıyordu. Sadece onun mutluluğundan emin olabilmek için ölmeyi göze alıyordu. Motoru hızla sağa yatarken soğuk tenini okşuyordu. Oysa hiçbir şey hissetmiyordu rüzgârdan daha soğuk bedeninde.
Sessiz sokaklarda motorun çıkardığı ses birden bire kesildi. Baekhyun motordan inerek usulca ilerledi.
Orda olduklarını hissediyordu. Gülüşmelerini fısıldaşmalarını duymaya ihtiyacı yoktu. Olduğu yerde kalarak sırtını duvara verdi.
Chanyeol onun varlığını hissetmişti. Hafifçe gülümseyerek Yoora'nın belinden yakalayıp kendine doğru çekti.
İki aşığın dudakları buluşmadan hemen önce Chanyeol'un ağzında çarpık bir gülümseme oluşmuştu. Yoora kıkırdarken dudakları memnuniyetle karşılamış, içini huzurla dolduran bu öpücük için yeryüzündeki tüm tanrılara teşekkür etmişti. Genç adamın boynuna dolanmış kolları gevşemeden önce dudaklarını çekip fısıldadı.
"Bir an önce eve gitmeliyiz. Yoksa balayına toz yığınıyla birlikte çıkmak zorunda kalırım" dedikten sonra kıkırdadı.
Az ilerisinde yüreği duyduğu fısıltıyla dağlanan Baekhyun'un varlığından habersizdi. İkisi kol kola eve doğru ilerlerken Baekhyun başını duvara dayamış, vampir kulaklarına ve onu buraya getiren ayaklarına lanetler okuyordu. Gözlerinden süzülen bir damla yaşın sıcaklığı buz gibi tenine değerken hırsla damlayı sildi.
Motoru bıraktığı yere giderek üzerine atlayıp çalıştırdı. Motor bir ok misali öne fırlarken gözyaşları rüzgâra karışmıştı bile.
Aynı gün geceye kavuşurken, Baekhyun yerinde duramıyordu. Gün boyunca dakikaları saymış, fakat onlarsa ona hiç yardımcı olmamış, saniyeler sanki ayaklarına pranga bağlanmış gibi ilerlemişti. Baekhyun artık güneşin son pırıltılarının da dağların ardında kaybolmak üzere olduğunda farkında bekleyemiyordu. İkinci avcısını öldürdüğü gün kendisine ganimet olarak aldığı ve sonrasında asla bırakmadığı deri ceketi hızla sırtına geçirerek kapıyı açtı.
Motoruna atladığı gibi arkasına dahi bakmadan ilerledi. Nereye gideceğini bilmiyordu. Fakat gitmeliydi. Belki çok uzaklara... Onun olmayan bir şey için acı çekmeyi bırakmalı, kendine yaşamaya değer bir şeyler bulmalıydı. Kendine işkence etmek ona bir yarar sağlamıyordu.
İki üç saat süren yolculuk ve hız onu bir nebze gevşetmiş rahatlatmıştı. Seul caddelerinde ilerlerken gözüne kestirdiği bir barın önünde durdu. Motordan inerken tüm bakışların üzerinde olduğunun bilince, fakat umursamaz bir tavır içindeydi. Barın önünde ki korumanın yanından geçip girecekken adam onu ceketinin kolundan yakaladı.
"Yavaş ol. Girebileceğini söylediğimi sanmıyorum."
Baekhyun önce kolundaki ele baktı, ardından kolunu bir hamlede adamın elinden kurtarırken, bakışları yüzüne dönmüştü."
"Bende izin istediğimi sanmıyorum" baştan aşağıya süzdü;" ufaklık"
Adam kendisinin yarısı kadar olan, bu sarışın yeni yetmenin ona bu şekilde hitap etmesine sinirlenmiş dayandığı duvardan doğrulmuştu. Baekhyun'un yakasına giden eli genç adam tarafından daha dokunmadan havada yakalanmış ve bükülmüştü.
"Bak sorun istemiyorum... Sadece bir iki içki içip çıkacağım."
Koruma haykırmamak için kendini sıkıyor gösteriyi izleyenlere küçük düştüğünün farkında başını sallayıp içeri geçmesi için izin verdi. Lanet ufaklık umduğundan çok güçlüydü. Olay büyümese iyi olacaktı.
Baekhyun gülümseyerek başını sallayıp içeri girdi. Arkasından gelen fısıldaşmaları umursamadan gürültülü barın sigara, alkol ve diğer bilumum kokuyla sarmalanmış ortamına karıştı. Bara oturup bir içki söyleyip etrafını seyretmeye başladı.
Pistte eğlencenin ritmine kapılmış gençler çılgınca bir tempoyla dans ediyordu. Barmen içkisini uzatırken ilgiyle onu süzmüştü. Az ötede onu süzen kızları fark ederek, içkisini kaldırıp selamladı.
Yoora onu istemiyor olabilirdi. Elbette ki bu başkasının onu istemediği anlamına gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucky One |Baekhyun|✓
Fanfiction⚠LUCKY ONE⚠ ⇶BYUN BAEKHYUN 2.SERİ "Bitti!" Yılların yıpratamadığı, yüzünde tek bir kırışıklık, tek bir kusur oluşturamadığı, yüzyılı aşkın süredir, bu dünyada yürüyen Baekhyun gülümsedi. Belki yüzlerce kez karşısına böyle dikilmiş, yüzlerce kez on...