✯8.Bölüm✯

563 86 16
                                    

Elinde tuttuğu kutuyu değerli bir şeymiş gibi, kırılmasından korkarak sütunun üzerine yerleştirdi.

Zaman gelmişti. Sonunda amacına kavuşacak, her şey yoluna girecekti. Ailesi ilk kez bir araya gelebilecekti. Bedellerin önemi yoktu gözünde. Sonuca değer miydi? Değerdi...

"Artık sürprizinin ne olduğunu açıklayacak mısın?" Chanyeol elini omzuna sararken genç kızı yanıtladı.

"Artık sürprizinin ne olduğunu açıklayacak mısın?" Chanyeol elini omzuna sararken genç kızı yanıtladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sen sürpriz kelimesinin anlamını biliyor musun? Söylersem hiçbir anlamı kalmaz. Az kaldı merak etme." Genç kız ezbere bildiği Seul sokaklarında, yanında sevdiği adamla yürüyordu. İçindeki merak onu kavuruyor, mutluluğuyla harmanlayıp kalp atışlarını hızlandırıyordu. İçinden bir ses nereye gittiklerini konusunda fikirlerini söylüyordu. Soğuk havada Chanyeol'a biraz daha sokularak ılık nefesini dışarı saldı.

Gecenin sessizliği mahzenin içine adeta çökmüştü. Baekhyun ise kafese kapatılmış bir kaplan misali taş zeminin üzerinde bir oraya bir buraya yürüyordu. Kalbinden yükselen fısıltılar kulaklarını sağır edercesine artarken, o dışarıda bir şeyler döndüğünün farkındaydı.

Kötü bir şeyler içindeki iblisi davet ediyordu. O bu daveti umursamamaya çalışıyordu. Kanı damarlarından fışkırmak istiyormuş gibi adeta kaynıyordu.

Hemen dışarıda bir hareketlilik sezdiğinde kapıya doğru atıldı. O daha kapıyı açamadan Dawn kapıda belirdi. Endişesi yüzünden taşıyordu. Baekhyun'un Danbi'nin söyleyeceği kelimelere ihtiyacı yoktu. Genç kızın konuşmasına fırsat vermeden onu kolundan çekerek içeri savurdu.

"Sakın buradan bir yere ayrılma! Gerekirse aşağı in!"

"Ama!"

"Dediğimi yap!"

"Sen nereye gidiyorsun?"

Genç kıza cevap bile vermeden mahzenin kapısını arkasından çarparak kapattı. Kanını takip etmesinin zamanı gelmişti. İçindeki iblis biraz kavga etme imkânı bulacağı umuduyla heyecana kapılıyordu.

Tahmin ettiği gibi Seul'un önüne gelip durduklarında, Yoora heyecandan titriyordu. Chanyeol tam arkasında durmuş, ellerini genç kızın omuzları üzerine koymuştu.

Seul her zamankinin aksine sessiz ve karanlıktı. Yoora, Seul'e ilk yerleştiği günden beri, gecelerini geçirdiği mekânın bu ürkütücü görünümüyle sadece birkaç kez karşılaşmıştı.

Seul'un etrafında yığın oluşturmuş çöplerin yanından defalarca geçmiş fakat hiçbir zaman dikkatini bu kadar çekmemişti. Chanyeol kapıyı açıp ona geçmesi için yol verdi.

Yoora kapıdan içeri girerken, gözleri içerinin karanlığına henüz alışamamıştı. Havasızlıktan rutubet kokan mekân eskisi kadar güzel görünmüyordu artık. Karanlığa alışırken, bir kenarda toplanmış masalar gözüne çarptı.

Chanyeol bir düğmeye dokununca ortalık biraz olsun aydınlanmıştı. Yoora, hızla arkasına dönerken tedirgince genç adama baktı. Kafası karışmıştı. Chanyeol onu buraya neden getirmişti?

"Chanyeol?!" Sözü arka tarafında bir yerlerden gelen alkış sesiyle kesilmişti. Sesin geldiğin yöne döndüğünde daha önce hiç görmediğine rahatlıkla yemin edebileceği, on sekiz yaşlarında görünen birisi duruyordu. Genç adam Chanyeol'a hitaben konuşurken Yoora'nın yeşil gözleri gittikçe açılıyordu.

"Tebrik ederim baba. Bunu başarabileceğini düşünmüyordum." Yoora;

"Ne!" diye neredeyse bağırırken hızla Chanyeol'a döndü.

"Chanyeol? Neler oluyor?" Chanyeol yüzünde hafif bir gülümseme ile oğluna bakıyordu. Gözlerini bir an bile genç adamdan ayırmadan Yoora'ya;

"Seni oğlumla tanıştırmaya getirdim Yoora. Chinsu..." Yoora'nın yanakları öfkeden kıpkırmızı olurken, genç kız Chanyeol'un onunla dalga geçtiğini düşünüyordu.

"Chanyeol şaka kaldıracak durumda değilim. Neler saçmalıyorsun?"

Chanyeol genç kıza doğru birkaç adım atarken, Yoora tedirgince elini ceketinin cebine atmış, kazığını kavramıştı. Chinsu, Yoora'nın etrafında yürüyerek babası olduğunu iddia ettiği adama doğru ilerliyordu.

"Şaka değil Yoora... Chinsu benim oğlum."

"Nasıl? Ne zaman? Benim neden haberim yok!"

Baba oğul yan yana durduğunda Yoora onların arasında bir benzerlik görmeyi umarak bir ona bir diğerine bakıyordu. Bir vampirin nasıl çocuğu olabileceğini düşünürken, onun da vampir olabileceği bile aklından geçmişti.

"Bir vampirin nasıl çocuğu olabilir? Benden bu yüzden ayrılmadın mı? Geleceğimizde tombul torunlar olamayacağından?"

"İstersen sana ben açıklıyım Yoora." Genç kız bakışlarını hızla Chinsu'ya yöneltirken açıklamayı duymak için can atıyor olduğunu fark etti.

"Babam Seul'u terk ettikten sonra Hard isimli bir avukatlık şirketinin dünya üzerinde oynadığı oyunlara müdahale etti. Şirket babamı yollarından çekmek için daha önce burada ölmüş olan annemi yeniden dünyaya getirdi."

Elini kaldırıp çevresini gösteren delikanlıdansa, Chanyeol'un onu kurtarmak için Darla'yı öldürmüş olduğu yere odaklanmıştı. Bu dünyada neden hiç kimse olması gerektiği gibi ölü kalmıyordu?

Lucky One |Baekhyun|✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin