Şimdi tıpkı kendisi gibi karanlığın içinde yürüyorken, hala düşüncelerini işgal eden Yoora'ya değil kendisine öfkeleniyordu. Küçük bir kızın kokusunu aldığında olduğu yerde durdu. Kucağında tuttuğu, içinde kasaptan aldığı domuz kanları bulunan kese kâğıdını dikkatlice diğer koluna aktardı. Çok uzun zamandır insan kanı tatmamış olması duyularını güçlendirirken bakire kanının cezbedici kokusunu önemsememeye çalıştı.
"Hmm. Leziz.."
Onun kim olduğunu anlamıştı.
Neredeyse birbirine tıpatıp benzeyen iki kişiden biriyle uzun zamandır hayatını paylaşıyordu. Diğerinin, yani şuan mezarlıkta olanın kalp atışlarında en ufak değişiklik olmamış, korkmadığının üzerine basarcasına saklandığı karanlık köşeden ortaya çıkmıştı.
"İkimiz de bana zarar vermeyeceğini biliyoruz. Peki, hala neden bu korku oyununu oynuyorsun?" Baekhyun, Danbi'nin umursamadığını belirtircesine yoluna devam etti.
"Eğer çipim olmasaydı şuanda altımızda yatan yüzlerce cesetten farksızdın güvercin."
"İkimiz de biliyoruz ki Baekhyun, çipin olmasa bile bana zarar vermezsin."
Danbi, Baekhyun'a yetişmek için neredeyse koşuyorken, Baekhyun onun söylediklerini duyunca aniden durup topukları üzerinde geri döndü.
"Aslında ikimizin de bildiği tek şey şu an burada olmaman gerektiği ufaklık. Neden suratsız ablan ve biricik aşkı peşine düşmeden yakamdan düşmüyorsun?"
"Demek Chanyeol'un geldiğini duydun. O geldikten sonra senin için yapılan davetlerin iptal edildiğini biliyor musun?"
Baekhyun bilmiyordu. Fakat tahmin etmeliydi. Dik saçlı aptal şey ona ait olan her şeyi söküp almak onun izlerini yok etmek isteyecekti. Arkasını dönüp Danbi'ye doğru ilerlerken alayla konuştu.
"Ablanı ziyaret etmeyi aklımın ucundan bile geçirmediğime göre bu benim için neden bu kadar önemli olsun?"
Danbi girişine geldiğinde bir an olduğu yerde donup kalmış, Yoora'nın defalarca o kapıdan girişi gözlerinin önüne gelmişti. Elini kapının üstüne koyduğunda bir anlığına onu hissetmişti. Sadece birkaç ay önce, Yoora da tıpkı şuan onun kapıya dokunduğu gibi dokunmuş ve onu hissetmişti. Yoora ne kadar inkâr ederse etsin aralarında bir çekim vardı... Baekhyun'un onu takip ediyor olmasından rahatsız genç kıza döndü.
"Ufaklık, ablan ve çevresinde yaşananlarla ilgilenmiyorum. Buna sen de dâhilsin. Şimdi GİT." İçeri girdiğinde genç kızın da arkasından içeri girdiğini görerek sinirlendi.
"Sana istenmediğini anlatmamın başka bir yolu var mı acaba? Farklı birkaç dilde söylesem yararı olur mu?"
"Sinirinin bana olmadığını ikimizde biliyoruz. Ben... Ben sadece... Sana ihtiyacım var Baekhyun" Genç adam inanamıyordu. Küçük bir kızın saplantılı aşkıyla uğraşamayacak kadar uzun yıllar yürümüştü yeryüzünde.
"Lanet olsun"
"Yo, Yoo hayır dur Baekhyun. Yanlış anlıyorsun. Söylemek istediğim sadece şuydu. Güvenebileceğim, beni anlayan tek insan sensin. Sadece seninle konuşurken kendimi rahat hissediyorum. Çünkü diğerleri benimle konuşurken hep küçük bir çocukmuşum gibi davranıyorlar. Büyüdüğümü gören bir tek sen varsın Baekhyun. Bu dostluğa katlanmak zorundasın."
Danbi bir çırpıda hızla konuşurken her kelimesi Baekhyun'un içine işliyordu. Küçük kızın durumunu ondan başka gören yok muydu? Yalnızlığını anlayan ve onun yalnızlığını paylaşan...
"Teknik olarak ben bir insan değilim. O yüzden seni insanca anlamamı bekleme velet. Seninle oyun oynayamayacak kadar meşgul biriyim ben." Danbi inatla başını dikleştirdi. Oradan hiçbir yere gitmeyeceği belliydi.
"Sözlerinin sadece beni yaralamak ve kaçırmak için biliyorum. Senin de bir dosta ihtiyacın var. Bana sadece ölülerin fısıldanmalarını dinlemekten zevk aldığını söyleme Baekhyun. İkimizde biliyoruz ki sen yaşama sımsıkı tutunmak istiyorsun."
"Terapi bitti mi? Gerçekten yalnız kalmak istiyorum. GİT ARTIK"
"ARTIK BİRLİKTE YAŞIYORLAR!"
Baekhyun atmayan kalbine bir kazık saplamış olsaydı, bu kadar canı yanmazdı herhâlde. Danbi'nin başı öne düşerken sesi az önceki kuvvetini yitirmiş neredeyse fısıldıyordu.
"Ona güvenmiyorum Baekhyun. Belki bu Yoora için iyi olacak ama ben ona güvenemiyorum. Yoora yine acı çekecek ve elimden bunu engellemek için hiçbir şey gelmiyor."
Baekhyun eline aldığı şişeden bir bardak viski doldurarak soluksuz içti. İçki boğazından kayarak ilerlerken ciğerlerini yakıyor, kavuruyor, yine de kalbinin sızısını bastırmıyordu.
"Bak ufaklık. Biz bitirdik. Ablan için daha iyi olacağını bildiğim için buna razı oldum. Zamanla ikimizde iyi olacağız. Eğer Chanyeol ile yaşamak istiyorsa bırak yaşasın."
"Anlamıyorsun. Ablama zarar verecek. O... O farklı... Fakat bunu bir tek ben görebiliyorum sanırım."
Baekhyun küçük kıza doğru bir adım atarken içinden taşan endişe gözlerine yansıyordu. Danbi, karşısındaki adamın artık parıldamayan gözlerine bakarken sanki olmayan ruhunu okuyor, ablasının onda açtığı yaraları görüyordu.
"Chanyeol mu?"
"Hayır, o Chanyeol... Biliyorum... Gerekli araştırmaları yaptım... Ama onda bir şey var. İsimlendiremediğim bir şey. Beni korkutuyor Baekhyun... "
"Eğer o Chanyeol ise korkman için bir sebep yok güvercin. Seninki sadece ablanı kaybetme korkusu.Şimdi lütfen onlar peşine düşmeden git buradan."
Danbi tatmin olmamıştı. Ama Baekhyun'un yaralı halini görmek onun kalbini parçalıyorken, orada daha fazla kalamayacağını biliyordu. Kendi kendine söz verdi. Daha fazla şey öğrenip geri gelecekti. Çünkü ablasına gerçekten değer veren ve seven, arkasını dönmeyecek olan Baekhyun'du. Bunu içinde bir yerlerde hissediyordu... Biliyordu.
"Pekâlâ, şimdi gidiyorum. Fakat geri geleceğimden emin olabilirsin."
"Lanet olsun çocuk, git artık."
Baekhyun arkasını dönmüş Danbi'nin onu süzdüğünün farkında değil, kendini içkiye boğuyordu. Kapı çarparak kapandığında onun gittiğini anlaması için bunu duymaya ihtiyacı olmadığını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucky One |Baekhyun|✓
Fanfic⚠LUCKY ONE⚠ ⇶BYUN BAEKHYUN 2.SERİ "Bitti!" Yılların yıpratamadığı, yüzünde tek bir kırışıklık, tek bir kusur oluşturamadığı, yüzyılı aşkın süredir, bu dünyada yürüyen Baekhyun gülümsedi. Belki yüzlerce kez karşısına böyle dikilmiş, yüzlerce kez on...