2. BÖLÜM
~Elif~
Sanki şu an bir filmin içindeydim ve filmin pause tuşuna basmışlardı. Hadi ben şaşkınlığımdan donup kalmıştım anneme, babama ve daha da önemlisi bu İstenmeyen Koca neden öylece bana bakıyordu.
Aman Allahım... bir dakika... bana kurulmuş bir tuzaktı. Ah! Bu babam ne yapmaya çalışıyor!?
Tamam küçükken kalbimi komşu oğlu Turgut abiye kaptırmış ve bir gafletle bunu babamla paylaşmış olabilirdim ama... bakmayın öyle henüz beş yaşındaki bir kız çocuğu babasıyla neyi konuşup konuşmayacağını kestiremezdi öyle değil mi?
Gözlerimi, pardon ateş saçan gözlerimi babama çevirince yüzünde pis bir tebessüm olduğunu farkettim. 'Hadi ama baba sadece beş yaşındaydım' diye haykırdı gözlerim. Ama sanırım gözlerimin içinde alt yazı geçmediği ve babamın içimi okuma gibi doğa üstü bir yeteneği olmadığı için ne söylemek istediğimi anlamamıştı. Zira şu an hâlâ az önceki ifadesiyle bakıyordu yüzüme.Şu an resmen Seksenlerdeki Nazlı'nın durumuna dönmüştüm. Turgut abi yüzüme 'abi deme lazım olur' sırıtışıyla bakarken yerin dibine girmek için dizlerimi kırmıştım ki babamın gür sesi odayı doldurdu.
"Hanım, biz gençleri yanlız bırakalım. Konuşacakları olur şimdi."
Ne genci baba ya, bu adamın yaşı kaç Allah bilir. İşte benim babam yolu yarılamış bir adam için bile genç diyecek kadar kibardır.
Kendi kendime saydırırken onların odayı çoktan terkettiğini, beni düşman saflarında bir başıma bıraktıklarını farketmemiştim bile. Sinirden kulaklarından duman çıkan çizgifilm karakterinden farkım yoktu şu an buna emindim.
Gözlerimi kısıp bana hâlâ pişkin pişkin bakan Turgut beyden ayırmadan salonun diğer köşesindeki tekli koltuğa oturdum. O ise büyük patron edasıyla bana dönüp karşımdaki koltuğa oturdu.
Şu adamdaki rahatlığa bakın ki beni delirtip tımarhaneden yatak beğendirmeye zorluyordu. Kemanıma tutunup söyleyeceği saçmalıkları dinlemeye koyuldum.
~Turgut~
Kalbimdeki heyecanı bastırmaya çalışarak arabayı apartmanın önüne parkettim. Evlenmeyi kabul ettiğini duyar duymaz kendimi kapı dışında bulmuştum. Ah, anne tüm bunları senin bakla ıslanmayan ağzın yüzünden yaşıyorum. Kaç yıldır evlenmem için baskı yapan anneme hâlâ kalbimde yaşayan prensesimden bahsetmek büyük bir hataydı zaten. Anında Kemal amcanın yanına gitmiş ve kızını benden habersiz bana istemişti. Ve şimdiki halim malumunuz,tüm cesaretimi toplayarak onunla konuşmaya gelmiştim.
Kapıyı Yasemin teyze açmıştı. Yüzündeki manidar gülümsemenin nedenini anlamamıştım ama önemsemedim. Şu an tek düşündüğüm şey küçük sevdiğimi görmekti.
Kemal amca beni çok güzel karşıladı. Bizim aileye karşı çok iyi olmuştu her zaman. Babam ve Kemal amca da çocukluktan arkadaşlardı ve aynı zamanda ikiside askerdi. Babamı bir çatışmada kaybedince, İstanbul'da kalmamız için çok ısrar etsede annem Bursa'ya dönmeye karar vermişti bir defa. Ben sınavda İstanbul'u kazanınca oda gelmişti ve böylece tekrar yerleşmiştik buraya.
Bu mahalleyi sevmeme rağmen bir tane bile ev bulamamıştım. Ama neyse ki yeni evim arabayla on dakikalık mesafedeydi buraya. Kemal amca ben oturunca konuşmaya başladı. Daha doğrusu kurduğum tüm hayalleri teker teker yıkmaya...
Elif'i nasıl ikna ettiğini anlatınca gerçekten şaşırmış ve üzülmüştüm. Sanırım kızını başka bir meslek içinde hayal etmesinden olsa gerek onu müzik okuluna göndermek istemiyordu. Kurduğum hayal bu değildi. Söylediğine göre damat adayının ben olduğumdan haberi bile yoktu. Olsun dedim içimden. Onu kendime aşık edecek ve öyle evlenecektim.
Nihayet Yasemin teyze Elif'i de alıp salona geldi. Arkama dönüp, o komik halini görünce gülmemek için zor tutum kendimi. Kemanına yapışmış, sanırım yeni vermişlerdi, şaşkın ve büyüyen gözleriyle bana bakıyordu.İçimdeki hain ses sırıtmama neden oldu. 'Tanıdı' dedim... beni bunca yıl sonra tanıyabiliyorsa hâlâ umut var demekti. Ancak sonra kaşlarını çattı ve yavaşça yere doğru eğilmeye başladı.
Sanırım Yasemin teyze tişörtünden tutup kaldırmasaydı sahiden deve kuşu gibi oraya saklanacaktı. O doğrulunca Kemal amca ve Yasemin teyze odadan çıktılar. Elif güzel yüzünü sallandırıp yerle döğüş ediyor gibi karşı koltuğa geçti. Elinde hâlâ sıkıca tuttuğu kemanı vardı. Ona bu kadar bağlı olduğunu iki ay önce, müzik okulu öğrencilerinin lösemili çocuklar için yaptığı konserde anlamıştım zaten. Ben de o konserde konferans niteliğindeki konuşma için görevli doktorlardan biriydim. O sahnede kemanıyla adeta dans ederken, kıskançlık neredeyse tüm bedenimi ele geçirmişti.
Ne saçmalık öyle değil mi? Bir kemanı ondan kıskanacak kadar ona bağlanmıştım o an. Yavaşça bende koltuğuma oturup gözlerine baktım. Ya beni sevmezse evhamı beynimin içinde yankı bulurken hızla kurtuldum onlardan... Onu kendime aşık edecektim...
~Elif~
Şişen dilimi daha fazla idare edemeden atladım konuşmaya zira beyefendi beni süzüm süzüm süzmekten başka birşey yapmıyordu. Ah pardon sanırım yüzündeki sinir bozucu sırtışı söylemeyi unutmuşum.
"Senden on yaş küçük birine talip olmaya utanmıyor musun?"dedim hırsla. Zavallı ben... babamın karşısına geçip ' bana nasıl kıydınız' diye feryadı figan etmek en yerinde hareketti halbuki. Herşey babamda bitiyordu sonuçta.
Acaba son günlerimi yaşıyorum deyip onu kandırarak istediğim herşeyi yapana kadar duygu sömürüsü mü yapmalıydım? Ama bizim istenmeyen koca elimi tutarak tüm dikkatimi dağıtmıştı.
O bakmaktan, yani oymaktan zevk alacağım gözlerini bana çevirerek, "Bana ilanı aşk etmiştin, unutun mu yoksa?" dedi ve beni altetti.
Öyle mi İstenmeyen Koca, madem herkes kartlarını açıyor, "O zaman henüz beş yaşındaydım" diyerek ben de açtım kartımı. Ama o bundan hiç etkilenmedi ve hâlâ tuttuğunu yeni farkettiğim elimi bırakıp çenemi tuttu yumuşak bir şekilde. Allahım! Bu adamı derhal kurtulmalıyım, benim için tehlike arzetmeye başladı.
"Bence herşey aynı. Gözler yalan söylemez güzel kız." dedi.
Kendimi elinin kıskacından kurtarıp, "Bana güzel kız deme!"dedim.Umarım başarılı olmuştur çünkü gerçekten sert bir dille ikaz etmiştim onu. Eh bugüne bugün albay kızıyım öyle değil mi? Ve devam ettim."Ayrıca gözlerimde hiçbir mana arama. Orada göreceğin tek şey öfke olabilir. Seninle- evlenmek-istemiyorum. Beni anladın mı?"
Yüzüme ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Donup kaldı mı acaba derken...
Beyefendi koltuğundan kalkıp yüzüme eğildi. Yüzyüze kalmıştık inanamıyorum...
Dağıtmaktan zevk alacağım yüzüne bir tebessüm yerleştirip,"Peki orada kendimi görene kadar uğraşırsam benimle evlenir misin?"diye sordu.Höynk..!
Bu adam cool mu olmaya çalışıyordu acaba, dediğinden hiçbirşey anlamamıştım. Sağolsun açıklama zahmetinde bulundu Kötü Damat.Evet buna sevinmeliydi çünkü İstenmeyenden, Kötü sıfatına terfi etmiştim onu.
"Eğer seni tekrar kendime aşık edersem benimle evlenmeyi kabul edecek misin?"
Allahım hâlâ tekrar aşık etmekten bahsediyor. Kaç kere söylemeliyim acaba ben ona aşık değildim...
Ona aşık değil...Bir dakika! Aşık etmekten söz etmişti değil mi?
Aman Allahım...Sanırım bu evlilikten kaçışım yoktu.
Kötü damat... herşey senin yüzünden.
Bölüm Sonu