5.BÖLÜM
"Ne?! Düğün mü?"diye cırladım içerdeki ağır misafirlere aldırmadan.
Salonda sevgili ailem, tabi buna Turgut ve annesi de dahil, otururken babam birden bu konuyu açmıştı.Allah aşkına bir ay sonra dünya evine girecek kadar cesur değildim. Dahası ben henüz Turgut'a aşık değildim ki... yani değilim... sanırım.
Of her neyse, anlayacağınız henüz bu yenilgiye hazır değilim.
Babamın bu çıkışımdan sonra geri çekilmesini umdum ama hiçbir yenilgi belirtisi göstermedi. Turgut'un yüzünde doğal olarak güllerden bir gülistan oluşmuştu. Tamam nişan gününden sonra ona bir milim daha yaklaşmış olabilirim ama bu kalbimi ona verdiğim anlamına gelmezdi değil mi?
Ateş püsküren bakışlarımı babama çevirip, "Allah aşkına baba. Yangından mal mı kaçırıyoruz. Daha bir aylık nişanlıyız biz." dedim Doktor Bey'e bakarak. Ama o an ne büyük bir yanlış yaptığımı anlamış oldum. Turgut bana çapkın bir şekilde göz kırpıp babama döndü. Bu adam kesinlikle yanlış meslek seçmişti. Oyuncu olsa oskara aday olabilirdi çünkü babama döndüğünde yüzündeki sırıtış bir beyefendi tebessümüne dönüşmüştü.
"Çok iyi düşünmüşsünüz efendim. Elif ve ben düğün için hazırlanacağız"
Demez mi...Kalbime birşeyler oluyor sanırım. Bunun heyecan olmasını isterdiniz biliyorum ama kalbime giren ağrının sebebi sinirdendi.
Turgut doktor hayatıma girdiğinden beri çok asabi bir insan olmuştum. Ve tutarsız...
Onun yaptıkları bir taraftan karnımda kelebeklerin uçuşmasına sebep olurken, bir taraftan da beynimde şimşekler çakmasına sebep oluyordu.
Kriz sebeplerimin bittiğini düşünürken Turgut konuşmaya devam etti.
"Ve eğer izin verirseniz bu hafta sonu, Tıp günlerine Elif'in de benimle birlikte gelmesini istiyorum."
Tabi ki babam izin vermezdi çünkü hatırladığım kadarıyla İzmir'e gidecekti bu program için. Ama babam beni şaşırtıp, "Tabi seninle gelecek oğlum. Eş olarak başkasını götüremezsin zaten." Demesin mi? Ne yapacağım ben bunlarla?
Kesinlikle benim babam standart Türk baba modeline uymuyor....."Tamam anneciğim anladım." Dedim bıkkın bir sesle. Aynı öğütleri iki gündür dinlememe rağmen annem hiç bıkmadan tekrar ediyordu.Neymiş, nişanlım diye ona güvenmeyecekmişim. Sonuçta o bir erkekmiş ve ben kendimi korumayı bilecekmişim. Ah zavallı anneciğim, sen bunları bana değil, beni zorla damadının yanında gitmeye zorlayan babama anlat.
Arabayla evin önünde bekleyen Turgut ve babamın yanına gitmeden önce ikna edebilmek umuduyla anneme döndüm.
"Anne ne olur sanki Minnoş'u da götürsem?"
Ama ne mümkün, annemi ikna etmek krep tarifini tutturmaktan daha zordu.
İşaret parmağını bana doğru sallayıp, "Biraz da nişanlınla ilgilen kızım. Kaçıracaksın gül gibi damadı." Diyerek nasihatlerinden birini sundu bana.'Ne kadar tutarsızsın anne..' diyemedim tabi. Bunu ona söylemiş olsam o parmak bana doğru sallanmakla yetmez direk gözüme girerdi çünkü.
Elime aldığım küçükten hallice çantayla müstakbel kocamın yanına doğru yürüdüm.
Babamla da vedalaşıp yola koyulduk.
Biricik kemanımdan ayrıldığım için kalbimde burukluk olsa da damat adayımla yolculuk eğlenceli geçmişti. Aynı müzikleri seviyor olmamız gerçekten güzel bir olaydı çünkü ilerde evimde klasik müzik dinlemeyen birinin dolaşmasını istemezdim doğrusu.