Ben kız'ım

55 4 2
                                    



- Şşşttt baksana adın ne senin?
Yirmili yaşlarda , uzun boylu , esmer , yüzünde sivilceleri olan kumaş pantolon ve gömlek giymiş bir delikanlıydı seslenen. Bütün ailelerin çocuklarına öğrettiği gibi onun ailesi de yabancılarla konuşmaması gerektiğini öğretmişti ona. Ama yabancı kimdi ve kime denirdi öğretmemişlerdi. Dut ağacının dalına oturmuş şaşkın şaşkın irileşmiş gözlerle ona bakıyordu.

- Sana diyorum , sağır mısın ?
- Bana mı ? Dedi korkarak
- Evet
- Efendim!
- Adın ne senin ?
- Saliha dedi.
Adını söylerken yine utanmıştı. Arkadaşlarının hepsi Kemal Sunal'ın 'Şabaniye' filminden örnekler vererek Salih Saliha diyerek onunla dalga geçiyorlardı.İsmini babannesinden almıştı ve bu durumdan her şikayet ettiğinde babannesi ona "bak bana erkeğe benziyor muyum hiç ? Taş gibi altı tane çocuk doğurdum '' diyordu kalçasına vurarak. Bütün yaşamları   gibi ismi de bir gelenekti.
-Saliha , hımmm güzel isim. Ne yapıyorsun bu öğlen vakti o ağacın tepesinde ?
-Saklanıyorum
-Kimden ? Annenden mi yoksa? Bir suç mu işledin ?
-Hayııırrrr . Saklambaç oynuyoruz. Yukarı bakmadan konuş , yerimi belli ediyorsun. Görecek ebe beni senin yüzünden sobelencem. Dedi beş ev ötesinin duvarını göstererek.
-Burada çok çabuk bulurlar seni. Gel ben sana daha güzel bir yer göstereyim.
- Hayır dedi etrafına bakınarak. Gerçektende arkadaşlarının hiçbirini göremiyordu. O mu çok kolay bir yere saklanmıştı yoksa diğerleri mi iyi saklanmıştı anlamaya çalışıyordu.Bir an panik oldu yakalancağını düşünerek. O sırada ebenin ileri doğru hareketlendiğini gördü.
-Bak , güzel yere saklanmışım ebe diğer tarafa gidiyor dedi bilmiş bir tavırla.

- Tamam hadi çabuk ol. İn ağaçtan , arkama saklan da seni oraya kadar götüreyim. Yaklaşınca koşup sobelersin. Yardım edeyim mi ?
-Olur tamammm. Yok ben kendim inerim.
-Düşersin !
Bir şey olmaz der gibi kafasını salladı. Aşağı doğru büyük bir çeviklikle sallandı.Delikanlı şaşırmışa benziyordu. Şaşırdığını anlayınca ağacın dalında biraz daha uzun sallandı.
-Hadi in artık ben ebeye bakıyorum sen de arkama saklan.
-İyi bak ama. Gelecek olursa bize doğru haber ver. Derken bacağını ağacın dalına sürtmüştü. Oyunun telaşından bir de az önce attığı havanın sönmesinden endişe ettiğinden sesini çıkaramamıştı.
         Birden o delikanlı dünyanın en iyi abisi oluvermişti. Canı çok yanıyordu ama oyun daha tatlı ve heyecanlı geliyordu.
-Saklan saklan !
-Tamam arkana sakladım. Geliyor mu ?
-Hayır , sessiz ol tut belimden gülüm gidelim.
Öyle kaptırmıştı ki oyuna kendini abisinin belinden tuttu ve yürümeye başladılar. Ebe onlardan tarafa bakınca yavaşlıyorlar , ebe diğer yöne gidince yada kafasını çevirince yürümeye devam ediyorlardı.

Abisinin arkasından görünmediğine emindi. Duvara yaklaştıklarında koşmaya başladı ve ebenin saydığı yere ellerini vurarak çığlıklarla sobe sobe sobe diye bağırmaya başladı.
Aylardan ağustostu ve sıcaktan etrafta kuş bile uçmuyordu. Her yer o kadar sessizdi ki fısıltılı konuşsan çığlık gibi geliyordu. Saliha'nın sobelediğimi duyan bütün arkadaşları birer birer dökülmeye başlamıştı. En son Arif kalmıştı ve ebelenmişti. Herkes delikanlının etrafında idi.
-Abi sen de bizimle oynar mısın ? Dedi Zeynep.
Zayıf, ince, çelimsiz haline rağmen uzun boylu masmavi gözleri olan esmer bir kızdı. Babası memur annesi öğretmendi. Aralarında her zaman en şanslı olduğunu düşündükleri çocuktu. Her zaman yeni kıyafetleri olurdu , temiz ve bakımlı bir çocuktu. İzmirlilerdi ve babasının yıllık izninde birlikte tatile giderler , bazı hafta sonları şehre inip gezerlerdi. Kısacası aralarında en fazla anne ve babası olan çocuktu Zeynep. Aslında öğlenin bu ıssız sıcağında Saliha'nın annesi dışarı çıkmasına izin vermezdi ama o gün annesinin mahalle günü vardı. Bahaneyle evde gürültü yapıyor diye annesi daha rahat otursun diye onu dışarı yollamıştı.

Pembe ve TelaşlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin