Rüzgâr

25 5 1
                                    

Okulların açılmasına bir hafta kalmıştı. Halası gelmediği için sessiz sakin bir yaz geçirmişti. Artık kötünün iyisine bakıyordu. Her gün yaptığı gibi sanah annesine yardım etti , öğlen ders çalıştı ve ikindin Ayşe'yle oynamak için dışarı çıktı. Bugün piknik yapacaklardı. Herkes evinden azar azar bir şeyler getirdi. Aslında dedesi olmasa Saliha böyle oyunlar oynayamazdı. Annesine söyler söylemez kızıyordu ama dedesi kırma çocuğu diye müdahale edince annesi mevburiyetten Saliha'ya kıza , kıra da olsa bir şeyler hazırlıyordu. Zaten piknik hazırlığı bile sayılmazdı. Bahçenin bağından koparılmış bir bağ üzüm. Bahçeden bir iki domates ve salatalık. Biraz ekmek ya da yufka getiriyorlardı.
Herşeyi hazırlamışlardı tam pikniğe başlayacaklardı ki annesi kapıda belirdi.
- Saliha kalk kız bahçede elinin yüzünün tozunu yıka da saçlarını kestirmeye gidelim. Hadi çabuk hadi daha evde bi ton işim var.
- Ya anne yaaa.
- Kalk dedim kız. Sana demiyor muyum bana bir şeyi iki kere söyletme diye. Hadi çabuk çabuk.
- Anne saçlarım ayşenin ki gibi uzun olsa. Kestirmesek. Söz sağda solda taramam. Hep toplarım gözümün önüne gelmez. Ne olur anne ne olur.
- Olmaz. Bu uzadım uzaycam deyinceye kadar pis pis olur. Hadi gevezelenme de yıka elini yüzünü.
Oflanarak bahçe kapısına doğru gidiyordu ki annesi kolundan asılarak
- Oflanma kız . Daha yola çıkmadan rezil etme beni. Şunca lafı edinceye kadar çoktan yolu yarılamıştık. Hadi kız çabuk diyerek Saliha'yı kapıya fırlattı.
Ayşe'nin gözleri açılmış bakıyordu. Saliha'yla Ayşe gözgöze geldi. Ayşe'nin kendi annesinden korkup bir daha yanına gelmeme ihtimalini düşündü. Bir şey yok dercesine güldü. Saliha gülünce Ayşe'nin yüzündeki gergin ifade de gitmişti .Tam içeri giriyordu ki bir ses işitti
- Ne yapıyorsunuz sokak ortasında siz öyle. Kızım hiç mi utanmıyon sen. Sesin dünyaları alıyor.
- Off anne ya bıktım bu kızdan ben. Ne desem bir cevap ne desem bir bahane. Bıktım vallaha. Bunu doğuracağıma taş doğuraydım. Hiç değilse çocuğum yok diye ağlardım.
- Tövbe de kız. Elinde avucunda bir bu var. Bu da olmasa kocan ne diye tutsun seni kapısında. Saçma salak konuşma.
Saliha sevinmişti. Çünkü annesi annannesinden hep korkardı.
- Annanne ben saçlarımı kestirmek istemiyorum. Bütün arkadaşlarımın saçı uzun bir tek benimki kısa. Erkek diye dalga geçiyorlar benimle.
- Ağlama sen kuzum ağlama. Tamam tamam deyip Saliha 'ya sarıldı. Sonra kaşlarını çatıp annesine bakarak
-Bana bak kız. Uğraşma artık şuncacık sabiyle. İstemiyorsa kestirme noolcak sanki. Zaten mendebur kocanla kayınnan yüzünden göremiyorum torunumu. Üzme çocuğu onun ne suçu var. Siz peydahladınız. Allah 'da böyle uygun görmüş. Nasipte bir çocuk varmış.Bu çocuğun suçu ne ki?Aklını başına al bak yarın bir gün bir şey olur adam basar kıçına tekmeyi.
- Yüzle anne sen de yüzle. Dedesi yetmiyor sen de şımart. Tepeme sıçsın.
- Konuşma be. Anne oldun da annene mi karşılık veriyorsun. Altı üstü bir saç uzun olda noolcak. Taramaya mı eriniyon. Evdekilerin bokunu temizleyeceğine kızına analık et azıcıkta. Neyse ben gidiyorum. Şimdi kaynanan falan çıkar yüz göz olmayalım. Bak bi görürsem kestirdiğini fena ederim seni.
- Tamam anne. Hadi selam söyle evdekilere.
- Aleyküm selam. Görüşürüz. Kuzucum tamam üzülme artık. Saçların uzasın ben de sana toka alayım.
- Tamam annanne teşekkür ederim. Anne ben oyun oynayabilir miyim?
- Ne halin varsa gör.
Annesi Saliha şikayet ettiği için kızmıştı ama yine de mutluydu artık saçları kesilmeyecekti.
Piknik oyunu otomatik olarak yerini kuaförcülüğe bırakmıştı. Annenesi farketmese de Saliha'ya çok büyük bir iyilik yapmıştı. Sanki Saliha'nın saçları uzayınca kendisi de büyüyordu......

.............

Artık üçüncü sınıfa başlıyordu. Daha da büyümüştü ve daha çok şey öğrenmişti. Artık bazen çok nadirde olsa okulda ya da evde kendini savunabiliyordu. Annannesi gizliden bir çift beyaz toka yollamıştı. Geç kalmış karne hediyen demişti. Annesi ise sıkı sıkı tembihlemişti Saliha'yı. Tokalarını kim aldı diye soran olursa annem diyecekti.Saliha ilk yalanını söylemişti üstelik annesinin gözetiminde. Bir tek dedesine doğruyu söylemişti. Dedesi de sırrımız olsun demişti ve kimseye söylememişti.
Yaz tatili boyunca bir sürü kitap okumuştu. Sabah kalktığında önlüğünü giyerken hangi kitaptan başlasam anlatmaya diye mırıldandı durdu. Kahvaltısını yaptı sanki ilk defa okula gidiyormuş gibi heyecanla çantasını aldı ve erkenden Ayşe'lerin ziline bastı. Ayşe de Saliha gibi erkenden hazırlanmıştı. El ele tutuşup okula gittiler. Bu sene okula kendileri gidip gelecekti. Saliha buna da ayrı seviniyordu.
Okula geldiklerinde arkadaşları ile oynadılar sonra zil çaldı ve sıra oldular. İsitklal marşı konuşmalar derken en son müdür yardımcısı beklenilen cümleyi kurdu herkes sınıflarına. Sınıfındaki talaş kokusunu özlemişti. Bu sene Ayşe'yle aldıkları karar doğrultusunda en önde ve yan yana oturacaklardı. Çok ders çalışcaklardı. Ayşe de öğretmen olacaktı. Çantalarını sıralarına koydukları anda içeri genç ve bakımlı bir bayan girdi. Herkes birbirine bakıyordu sınıfa yeni bir öğrenci mi geldi acaba onun annesi mi diye sorgular gözlerle bakıyorlardı.
İçeri gelen bayan bulundukları kasabaya göre biraz açık giyinmişti. Saçları sarıydı ve çok güzeldi. Mini siyah bir eteği vardı , kırmızı yakası açık bir gömleği vardı. Tırnakları uzundu ve kırmızı ojesi vardı. Yüzünde de makyaj vardı. Herkese gülümseyerek bakıyordu.
        İçeri ağır adımlarla girdi sınıfta sadece onun ayakkabısının topuk sesi duyuluyordu. Ağır adımlarla öğretmen masasına doğru yürüdü çantasını masanın üzerine koydu ve gülümseyerek günaydın arkadaşlar dedi. O an herkes anladı ki sınıfa giren bayan öğretmendi. Herkes ayağa kalkıp tek bir ağızdan sağol diye bağırdı ve geri yerlerine oturdu. Sınıfta bir uğultu oluştu. Çantasından çıkardığı bir kalemle masasına hafifce vurdu. Ve ardından
    - Arkadaşlar merak ettiğiniz şeyleri bana sorarsanız hem daha az ses olur hem de herkes herşeyi öğrenir Ne dersiniz öyle yapalım mı?
      Birden herkes sessizleşmişti ve bir kaç kişi olur dercesine kafasını aşağı yukarı salladı.
Öğretmen aynı güler yüzü ile devam etti
    - Ben önce kendimi tanıtmak istiyorum. Ardından da neden burada olduğumu açıklamak istiyorum. Benim adım Aydan. Aslen Antalya'lıyım. İlk ve ortaokulu Antalya da liseyi ise annemin memleketi olan Ankara da okudum. Üniversiteyi ise İzmir de okudum. Bu benim öğretmenlikteki ilk günüm. Yani sizler gibi meraklı ve heyecanlıyım. Umarım güzel yıllar geçiririz. Üç sene birlikte çalışacağız. Burada olma nedenime gelince. Üzülerek söylemek isterim ki Sami öğretmenimiz yaz tatilinde geçirdiği bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Sanırım bu durumdan haberdar değildiniz. Kendisi memleketi denizliye giderken maalesef kaza yapmış ve vefat etmiş. Sebebi hüzünlü de olsa burada olmak beni mutlu ediyor. Evet şimdi bana sormak istediğiniz bir soru var mı? Eğer yoksa ben de sizi ve ailelerinizi tanımak isterim. Herkes sırayla ayağa kalkıp adını memleketini annesinin ve babasının işini söyleyebilir mi ? Evet sorusu olan var mı?
        Aydan öğretmen sınıfa göz gezdirirken Saliha'nın ağladığını farketti. Ağır adımlarla yanına gidip.
    - Adın ne senin arkadaşım. Neden ağlıyorsun paylaşmak ister misin?
      - Şey , şey ...... Saliha benim adım Ben herşeyi Sami öğretmenimden öğrenmiştim. Okumayı yazmayı o öğretti bize. Ben onu çok özlemiştim.
Mezarı bile yok burada.
      - Üzüntünü anlıyorum. Ben de çok üzüldüm. Sami öğretmen çok saygıdeğer ve iyi bir öğretmenmiş. Mekanı cennet olsun. Dediğim gibi ne hissettiğini anlıyorum ama bir yerde yanılıyorsun.
      Saliha'nın gözleri açılmıştı. Öğrenmeye aç olduğu her halinden belliydi. Aydan hoca Saliha'nın gözlerindeki ışığa bakarken Saliha da içinden üzüntünün hatası ne olabilir ki diye  düşündü. Pür dikkat öğretmenini dinliyordu.
      - Nerede yanıldığını öğrenmek ister misin?
   Evet dercesine kafasını salladı.
      - Öğretmeninin vefat etmesi üzücü , onu özlemiş olman ve bir daha göremeyecek olman daha da üzücü hatta başka memleketten olması ve mezarına bir çiçek bile götüremeyecek olman daha da kötü. Öğretmenine vefalı davranman bunları düşünmen güzel fakat burada bir yanılma var. Evet şimdiye kadar öğrendiğin herşeyi o öğretti ama senin öğrenecek şeyin henüz bitmedi. Herşeyi öğrenmiş ve sanki başka hiç kimse sana hiçbirşey öğretemezmiş gibi umutsuzca üzülmen kötü. Zaten ben onun yerine geçmek için gelmedim. Okul müdüründen Sami öğretmenin bir resmini istedim. Çerçeveletip duvara asacağım. Ben onun kaldığı yerden devam etmek için buradayım. İstersen ağlamaya devam edebilirsin hüznünü anlıyorum ama umutsuzca ağlamanı istemem. Ve bir gün kendi mesleğini aldığında bence mezarını ziyarete gidebilirsin. Ne dersin?
      Saliha'nın içi aydınlanmıştı. Öğretmen tek tek ve çok güzel anlatıyordu. Öğretmenin sözleri çok hoşuna gitmişti.
      Gözlerini sildi tamam dercesine gülümseyerek kafasını salladı.
         Yanında getirdiği çizgili defterini açtı en baş sayfasına " Ben onun yerine geçmek için gelmedim ; onun kaldığı yerden devam etmek için buradayım" ve altına ekledi " gidenlerdir kalanlar aslında ve ölüm meleği bazen arkasında bir hayat meleği bırakarak alır can'ı " yazıp tarih attı.
     Bu yazdığı ilk notuydu ama son olmayacaktı...
......
Öğretmen içeri girdi ve rutin defter kontrolü yapacağını sınıf listesine göre sırayla defterlerini öğretmen masasına getirmelerini istedi. Rutin bir defter kontrolüydü. Saliha bunu çok seviyordu çünkü her defasında yıldız alıyordu. Sanki o yıldızları biriktiriyo gibiydi. Hayallerini kuruyordu. Bir tek kırmızı değil de pembe yıldız olmasını istiyordu. Onun gökyüzü lacivert ay ve yıldızları pembeydi. Sıra Saliha'ya gelince özenle defterlerini aldı ve öğretmeninin yanına gitti. Aydan hoca ilk kez kontrol edecekti. Onun yıldızını merak ediyordu. Sırayla defterlerine bakarken türkçe defterinin ilk sayfasını açtı ve biraz bekledi. Saliha korkmuştu çünkü orada yazdığı cümle vardı. Korkan yarı dolmuş gözlerle öğretmeninin yüzündeki ifadeye bakıyordu. Öğretmeni cümleleri okudu. Saliha'ya baktı
    - Saliha bunlar ne?
    - Şey öğretmenim siz geldiğiniz ilk gün söylemiştiniz benim de çok hoşuma gitmişti. Öğretmenimi özledikçe okuyorum. Hatırlamak için yazmıştım. Siliyim mi?
         Aydan öğretmen Saliha'nın gözlerinde gördüğü korkuyu hiç bir zaman unutamadı. Sınıfında bir çok çocuğun dayak yediğini anlıyordu. Bağırınca ya da yanına çağırınca "sakın bir daha yapma bu yaptığın tehlikeli " diyecekken işaret parmağını sadece tembihlemek için kaldırdığında bile bir çok çocuğun kendini tokattan korumak için ellleri ve bazen kolları ile yüzlerini kapadığını görmüştü. Bu duruma Saliha'da hiç rastlamamıştı ama ufacık bir cümle için bu kadar korku dolu gözlerle mat bir şekilde bakmasını anlayamamıştı. Aklına rahmetli sınıf hocasının bu konularda çok sert olabileceği geldi ama hiç böyle bir şey duymamıştı. Saliha ona bakarken kafasını tekrar deftere çevirip
    - Hayır neden sileceksin ki! Bu senin defterin ve dilediğin gibi kullanabilirsin. Ben defter kontrolünü sadece herkes tahtaya yazdığımız konuları tam olarak geçirmiş mi diye yapıyorum. Sen dersle alakalı gerekli olan şeyleri tam olarak yazdıktan sonra geri kalan kısmı beni ilgilendirmez ki! Hatta hiç bir öğretmeni ilgilendirmez. İster çiçek çiz ister süsle ister yazı yaz. Ben sadece not almana şaşırdım.
      Saliha biraz gülümsedi. Aydan öğretmen Saliha'nın rahatladığını görünce kendisi de rahatlamıştı. Sonra devam etti
     - Bu üstteki cümle benim de alttakini hatırlayamadım? Onu merak ettim!
    - Şey onu da ben ekledim.
     - Hımm çok güzel. Bence sen yazmaya devam etmelisin. Bir yıldız bu cümleye bir yıldızda defterin için. Hadi bakalım geçebilirsin yerine.
    - Teşekkür ederim öğretmenim.
      Saliha yerine oturdu. Ayşe'ye doğru eğildi sessizce
    - Bak Ayşe bugün gök yüzümüzde fazladan bir yıldız var. Yaşasın
     İkisi de sessizce kıkırdadı. Aynı gökyüzüne ayrı yerlerde bakacaklarından habersizce biriktirdikleri yıldızları hesapladılar....

Geride bıraktığın aşk ile bir ateş yaktım
Hoyratca yandı ve dağın eteklerine kadar gitti
Küllerini uzaydan izledim
Pencereden dışarı bakamıyorum
Buraya bakamıyorum
Yıldızlara bakamıyorum
Bana nerede olduğunu merak ettiriyorlar
Yıldızlar cennetin bulvarının üzerinde
Ve ben eğer seni tanıyorsam çok uzağa gittiğini biliyorum
İşte bu yüzden yıldızlara bakamıyorum...

Not: Gerçi bize hep yıldızlarda kayar durmaz yerinde diye öğrettiler ama kayan bir yıldız hiç olmadı hep sönen bir yıldız oldu!!!!!
Ve nerede  bir yıldız sönse birinin hayatından bir insan kaydı!!!!!!! Ve ben tanımadığım birini hiç bir zaman merak etmeyeceğimden senden sonra hiç yıldızlara bakamadım........................................

Pembe ve TelaşlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin