İlk Okul

39 8 0
                                    

Yaşı henüz ufaktı ama okula gitmek için heyecandan ölmek üzereydi. Babası daha küçük olduğunu söylese de annesi öğlen sonu gezmelerini daha rahat yapabilmek için kısaca kurtulabilmek için gitmesi konusunda ısrarcıydı. Hatta okul kayıtlarının başladığı dönemlerde babası annesinin sırarına öyle kızmıştı ki
"Lan Allahsız karı sadece bir tane çocuğun var ondan bile kurtulmak için elinden gelse yatılı okula verceksin" diye bağırıp sofrayı dağıtmıştı. Saliha bunu duyunca çok hoşuna gitmişti. Arkadaşlarıyla kalabilir, canı istediğinde oyun oynayabilirdi ve hatta temizlik yapmak zorunda bile kalmazdı. Acaba yatılı okullarda yazın da kalabilir miyim diye bile düşündü.
Babasının bu cümlesinden sonra annesinin bağırarak " Çok meraklıysan gel kendin bak. Yarın bir gün sürtük olunca bana dersin sen böyle yaptın diye. Gitsin de bitirsin şu okulu biran önce sonra ne yapcaksan yaparsın kızınla" diye söylenince Saliha'nın yatılı okul hayali neredeyse bir arzuya dönüşmüştü.
Nihayetinde annesi galip gelmiş ve Saliha'yı ilkokula yazdırmışlardı. Öyle mutlu ve heyecanlıydı ki neredeyse okul açılıncaya kadar öğretmencilik oynadı durdu. Geceleri okuma yazma öğrenmenin hayali ile uyudu.
......

Nihayet beklenilen gün gelip çatmıştı. Saliha önlüğünü giymiş ve okula gitmek için hazırlanmıştı. Aynada kendine bakmaktan neredeyse ilk günden geç kalacaktı. Annesi en sonunda kolundan tuttu ve dışarı çekiştirdi. Yolda yürürken de önlüğünün eteklerine , yeni okul ayakkabılarına bakıyordu. Sırt çantasını sımsıkı tutuyordu. Seke seke annesi ile birlikte okula gitti. Okul hem annesinin Saliha'dan hem de Saliha'nın evden kurtuluşu anlamına geliyordu. Yolda giderken annesi Saliha'ya öğretmen daha yapamaz küçük derse okuldan alıp diğer sene göndereceğini söyleyip , onu korkutmuştu. Saliha'nın o günden başlamıştı okuma azmi.
        Okula vardıklarında bütün öğrenciler ve birinci sınıf öğrencilerinin de velileriyle birlikte  okul kapısı önünde sıraya girmişlerdi. Sınıfından üç kişi zaten mahalleden arkadaşıydı. Okul genelinden de on oniki kişiyi tanıyordu. Diğer birinci sınıf öğrencileri korkup ağlaken Saliha annesinin elinden tutmuş etrafı izliyordu. En önemlisi de Ayşe ile aynı sınıfta olacak olmasıydı. Bunun için ayrıca mutluydu. Okul artık Saliha için bir umut olmuştu.
        Okul müdürü konuşmasını yaptıktan sonra herkes kendi sınıfına geçti. Saliha sınıfa girdiğinde ilk yerdeki talaş kokusunu almıştı. Yerlere talaş serpilmişti. Çok sonra anladı ki kayıp düşmemeleri için vardı o talaşlar. Daha sonra bile ne zaman umutsuzluğa düşse o talaş kokusu burnuna gelirdi ve ona umut verirdi.
       Sınıftaki diğer öğrencilerde kötü bir telaş vardı ama Saliha'nın telaşı pembe bir telaştı. Başarılı olmak zorundaydı. Yıllarca okuyacaktı. İçi içine sığmıyordu.
        Heyecanla etrafı seyrederken içeri sonradan öğretmeni olduğunu anladığı biri girdi. Herkes ayağa kalkmıştı Saliha'da onlarla birlikte kalktı. Sonra öğretmen oturabileceklerini ifade eder şekilde buyurun dedi tok bir sesle. Kendini tanıttı ve sırayla herkesin ayağa kalkarak kendini tanıtmasını istedi. Tek tek herkes kendini tanıttıktan sonra velileri dışarı çıkartıp , oturduğu masasından ayağa kalkıp eline bir tebeşir alıp tahtaya yazarak  konuşmaya başladı
      - Evet arkadaşlar. Bu gün okulumuzun aynı zaman da sizin eğitim hayatınızın ilk günü. Heyecanınızı anlıyorum ama artık büyümeye adım atıyorsunuz. Her yerin olduğu gibi okulumuzun ve sınıfımızın bazı kuralları var. İlk günden bunları size anlatıyorum ki sonradan aramızda sıkıntı çıkmasın. Şimdi dikkatlice dinliyoruz.
      Bunlardan ilki izin istemek. Bir şey söyleyeceğiniz ya da isteyeceğiniz zaman parmak kaldırıp ben size izin verinceye kadar bekleyecek. Ben müsade ettikten sonra konuşacaksınız. Hep bir ağızdan konuşursak anlaşamayız değil mi?
        İkincisi ders zili çaldığında sınıfta, tenefüs zili çaldığında ise okulun sınırları içinde istediğiniz yerde olabilirsiniz. Ama dediğim gibi okul sınırları içinde olmak şartıyla örneğin bahçenin dışına çıkmak yasak.
       Üçüncüsü ise okul çıkışında sizi anneleriniz veya babalarınız alacak. Ya da ailenizin güvendiği kişiler. Bunun haricinde kesinlikle tanımadığınkz amca, teyze , dede , abla veya abilerle gitmek yasak. Size ne derlerse desinler onlarla gitmeyeceksiniz.
        Öğretmen tam abilerle derken Saliha'nın gözlerine bakmıştı. Saliha zaten üçüncü kuraldan sonrasını dinleyememişti. İçinden ne yani öğretmen de mi biliyor. Hatta arkadaşlarımda mı biliyor diye geçirirken gözleri dolmuştu. Birden aklından geçenler yüzüne yansımaya başlamıştı. Acaba öğretmen de mi sürtük diyecekti. Dövecekti onu arkadaşları dalga mı geçecekti. Sınıfı Saliha mı temizleyecekti. Bunları düşünürken daha fazla dayanamadı ve ağlamaya başladı.
        Öğretmen yanına yaklaştı
     - Neyin var senin evlâdım. Ne oldu?
Öğretmeni sorar sormaz ağlaması daha da şiddetlendin hıçkırıklardan cevap veremedi.
Öğretmen saçlarını okşadı cebinden bir mendil çıkardı ve beklemesini söyleyerek dışarı çıktı. Az sonra annesi ile birlikte geri geldi. Saliha'yı dışarı çıkardı. Ve annesine
    - Bu ilk günler hep olur. Çocuklar biraz tedirgin olur.Şimdi götürün yarın tekrar gelirsiniz. Alışması için biraz sabır biraz da zaman lazım. Tamam mı kızım şimdi annenle git yarın mutlaka gel olur mu?
     Saliha tamam der gibi kafasını sallıyordu ama annesinin dedikleri aklındaydı. İçinden yalvarıyordu beni göndermeyin diye. Gözleri çakmak çakmak annesine baktı annesi öğretmene bakıyordu Saliha'nın elini tutarak
    - Peki hocam. Yarın görüşürüz.
     Annesinin elinden tutması ve yarın görüşürüz demesi biraz içini rahatlatmıştı ama artık biliyordu ki elalemin olmadığı yerde annesi canına okuyordu. Tıpkı tahmin ettiği gibi olmuştu.
        Okulun bahçesinden çıkar çıkmaz annesi gerçek haline bürünmüştü. Okulda da annesini rezil etmesinden başlayan ve o eski hikayeye bağlanan bir çok cümle işitmişti. O gün okulda son ağlamasıydı. Daha sonraları elini kapıya kıstırmıştı canı çok yanmıştı ama birşey yok deyip ağlamamıştı, ayağını burkmuştu neredeyse yürüyememişti ama yine ağlamamıştı. Düşmüştü dizi kanamıştı o an okulda ağlamamıştı ama çorabı delindi diye annesi evde dövünce sessizce odada ağlamıştı. Her ne olursa olsun okula devam edecekti.
      Sınıfta herkesle çok iyi anlaşıyordu. Öğretmeni de Saliha'yı diğer arkadaşlarından daha çok seviyordu. Ödevlerini aksatmıyor öğretmeni derste can kulağı ile dinliyordu. İlk dönem bitmiş yarıyıl tatili gelmişti. Okulunu öyle çok seviyordu ki neredeyse tatilleri bile istemiyordu. Tatil öncesi veli toplantısı yapılmış Saliha sınıfın en başarılı öğrencisi olarak ilan edilmiş hatta bir çok konuda örnek gösterilmişti. Birinci sınıftaki öğrenciler arasında okumayı ilk öğrenen Saliha olmuştu. Annesi bu durumdan çok memnundu. Toplantı biterken okuma kurdaleleri takılmıştı ve öğretmen ilk Saliha'nın kurdalesini takmıştı. Öyle hoşuna gitmişti ki tatilde bile kurdalesi ile gezmişti.
      Yarıyıl tatilinde babası annesine sakın kıza iş buyurma benim kızım okuyacak diye kızmıştı. Artık biraz daha rahattı. Kitapları okuyabiliyordu. Televizyondaki yazılarıda. Sanki herşeyi daha iyi anlıyordu. Tatilini bulduğu herşeyi okuyarak geçirmişti. Tekrar okul açılınca aynı ilk günki heyecanı vardı. İkinci dönemi de başarıyla tamamladı. Herşey harika gidiyordu. Artık birinci sınıfı bitirmek üzereydi. Ama sevinemiyordu önünde kocaman okulsuz bir yaz tatili vardı. Ve yaz deyince aklına ilk gelen şey halası ve çocuklarıydı.
        Karnesini aldı koşarak bahçeye çıktı annesine verdi ve istiklal marşı okumak için sıraya geçti. Bu marş hiç bu kadar duygusallaştırmamıştı onu. Çünkü bu okullar açılıncaya kadar okula gelememek demekti. Neredeyse ağlayacaktı. Birden ağlamaması gerektiğini düşündü. Gözlerini sımsıkı kapattı marşı söylemeye devam etti. Marş bitince müdür yardımcısının iyi tatiller demesiyle annesinin yanına koştu. O sırada öğretmeni seslendi arkasını döndüğünde öğretmeninin kucağında kocaman bir ayıcık gördü. Sınıf hatta okul birincisi olduğu için Saliha'ya hediye almıştı. Öğretmenine sarılıp teşekkür ettikten sonra yanağından öptü. Sonra ayıcığı aldı ve sarıldı. Ayıcığın kucağında kocaman kıpkırmızı bir kalp vardı. Annesi öğretmeni ile konuşurken diğer arkadaşlarına ayıcığını defelarca havaya kaldırıp göstermişti.
        Sonra annesi elinden tuttu ve yürümeye başladılar. Annesi ilk kez elini sıkmadan yumuşakça tutuyordu. Yine korktu ama bu kez yüzüne baktığında annesinin de mutlu olduğunu anlamıştı. Yine de okulun bahçesinden çıkıp tek kaldıkları zamanı bekledi. Okuldan uzaklaştıklarında bile annesi hala kızmamıştı. Bu durumun verdiği rahatlıkla sekerek yürümeye başladı. Annesi sekmesine bile kızmıyordu. Daha çok mutlu olmuştu. Annesinin elinin üstünden öptü ve ona baktı annesi de ona gülümsedi. İçinden okul ne kadar güzel bir şeymiş diye geçirirken yolun karşı kaldırımında bir kadının annesine el salladığını gördü. Annesine parmağını uzatarak ilerideki kadını gösterdi. Annesi elini hafifçe sıktı
    - Dur be kızım görmezden gelcektim. Aman hemen göster. Neyse ayıp olur artık geçelim karşıya hadi.
      Şaşırmıştı normalde annesi böyle bir şey için annesi kemiklerini kırardı ama sadece az birşey kızmıştı. O da kızmaktan sayılmazdı. Annesiyle birlikte karşıya geçtiler.
        Ufak bir sarılma ve sahte sevgi gösterilerinden sonra annesi gururla Saliha'nın başarısından bahsetmişti. Saliha da bu durumdan memnundu tam övgüleri ya da tebrikleri almak için kadının yüzüne baktığında kadının ağzından dökülen cümleler önce Saliha'nın yüzüne çarptı sonra annesini yerlebir etti. Saliha da annesi de donakalmıştı kadın bütün kıskançlığını dökerek
    - Ay çok sevindim canım benim yaaa. Ne kadar da kolay atlatmış o olayı. Yerinde başka çocuk olsa sinmişin teki olurdu. Valla şaşırdım kaldım şuan. Gerçekten öyle bir olayın ardından bu kadar çalışkan olabilmek gerçekten büyük başarı. Aferin sana kız. Diyerek alaycı bir sesle güldü.
        Annesi ne yüzündeki bozulma ifadesini düzeltmeye çalışarak gülümsedi ve çatallı bir sesle
      - Hayırlısı.  Dedi.
     Kadın neyin intikamını alıyordur bilinmez annesinin bozulduğunu anlamış olacak ki sonuçlarının Saliha'ya neler yapacağını tahmin bile edemediği cümlelerine gülerek devam etti
     - Hayırlısı tabiki canım. Hem ne demişler her şerde vardır bir hayr. Bak demekki senin kız da bu olaydan sonra kimse beni almaz diye düşünüp hırs yapmış. Okuyup meslek edinmek istiyor heralde. Eee bizim buralarda başka türlüsü zor be canım. İyi iyi sevindim valla.
     - Sağol. Neyse görüşürüz eve geç kalıyoruz. Malum babannesi dedesi karne bekliyor. Buyur gel oturmaya da beklerim.
    - Tamam canım ben de beklerim. Selamlar hacı amcayla hacı teyzeme.
       Arkadaşıyla ayrıldıktan sonra annesi tekrar Saliha'nın elini tuttu ama bu sefer şevkatli ve yumuşak değildi. Yol boyu hiç konuşmadan yürüdüler. Hatta annesi öyle hızlı yürüyordu ki Saliha koşar adım gitmesine rağmen yetişemiyor ve annesi onu çekiştiriyordu.
       Eve geldiklerinde annesi bahçe kapısından içeri girer girmez elini bırakmış ve kaybol gözümün önünden deyip bağırmıştı.
        Saliha içinden "nereye kaybolabilirim ki bu evde. Hem keşke kaybolabilme özelliğim olsaydı" diye geçirdi. Yine de sesini çıkarmadan arkadaki karanlık odaya gitti. Bu oda serindi ve  yazın bu odayı seviyordu.İlk karnesinin tek bir anlamı kalmıştı o da lanet bir yaz tatili olmasıydı.

Pembe ve TelaşlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin