Olgunlaşan Düşünceler

42 14 0
                                    

...Evine vardığında dar, sıcak ve loş odasına yöneldi. Masa lambasından gelen ve karanlığı delen zayıf ışık hüzmesi, Aydın'ın gözünü bozar gibiydi. Ama o, bunu düşünecek durumda değildi. Saatlerce çalma listesinde tekrar tekrar çalacak hüzünlü şarkının eşliğinde, Sevgi'yle olan eski fotoğraflarına bakacaktı.

İki sene ne de çabuk geçmiş!

Evet, onunla tam iki sene önce tanışmış ve hem tatlı, hem acı günler yaşamıştı. Şimdi ise, bir süre önce bitmiş olan bu birlikteliğinin, yaklaşan yıldönümünü düşünüyordu.

Onun, büyük ihtimalle bu günü düşünmek istemediğini, benden ve anılarımızdan kaçmaya çalıştığını biliyorum. Ancak bu bilgi, kendimi kandırmama yetmiyor.

Duyguları kabarmaya başladı. Gözlerinden yaşlar akmasına ve bedeninin, içindeki duyguları şu veya bu şekilde, fiziksel olarak dışarı atmasına izin vermek istemiyordu.

İçimde olanı dışarı atarak veya dış dünyadan yardım umarak bunu çözemem. Denedim, olmadı. Aşkın panzehiri nefret, bunu biliyorum. Ama tecrübe ettiğim şey aşk değil, sevgi idiyse nasıl çözeceğim? ‹Gelen gideni aratır› diyorlar. Evet, gideni arıyorum gerçekten. Çünkü gelenlerde sevgiyi bulamıyorum. Sevginin panzehiri yok mu? Neden başkası dolduramıyor ‹Sevgi›'nin yerini? Neden herkesde ‹Sevgi›'yi arıyorum?

Kambur bir şekilde oturduğu sandalyeden, bilgisayar ekranına bakıyordu. Biraz rahatlamak umuduyla, masanın köşesinde duran pet şişeye doğru uzandı ve içindeki suyu içmeye başladı.

Benim adım Aydın. Bilgiye, bilime, ilerlemeye önem veriyorum. Sevgi'yi çok sevmiştim, o da beni seviyordu. Ama o benden, yani aydınlıktan uzaklaşmaya başladı. Karanlığa sürükleniyordu. Aramız bu yüzden bozuldu. O beni dinsiz biri olarak kabul etti, bende onu dindar biri olarak kabul ettim. Ama çevresi, aklını din konusunda gün geçtikçe daha çok çelmeye başladı ve ben bunu hoşgöremezdim. Ben onu aydınlatmaya çalıştıkça, başkaları tam tersini yapıyor, gittikçe gericileşmesine yol açıyordu. Zaten beni de bu nedenle, topluma göre uygunsuz yaşadığımız evimize gelmeyi keserek, yalnızlaştırmış; yalnızlığa alışmama neden olmuştu. Gerçekler ortada, neden daha kendimi üzüyorum o halde?

Bir anda gerçekçi bir tutum almaya başladı. Yüzü ciddileşti, kaşları çatıldı, duruşu dikleşti.

Bende olgunlaşıyorum. Herkesi olduğu gibi, beni de acı tecrübeler olgunlaştırıyor. Birkaç gün sonra, yeni bitmiş olan ilişkimizin yıldönümü var. Ona geri dönemem. Belki beni unutmaya başlamıştır. Bu kötülüğü ona yapamam. Zaten beni unutmak istemese, benden kaçmaya çalışmazdı. O, hayatımda nefret etmeden, iyi bir şekilde ayrıldığım tek insan. Ama herşeye rağmen ‹Sevgi›'yi özlüyorum. Belki de onunla bir arkadaş olarak konuşmaya çalışmalıyım. Zaten böyle olacaktı, ama ben onu ürküttüm galiba, onun benden kaçmasına yol açacak duygusallığa sürükledim onu. Belkide onunla sevgili olmadan da güzel vakit geçirebilirim. Belki de bu şekilde, ikimizi de iyileştirebilirim. Evet, bunu başarabilirim ben. Herşeye rağmen bana yaşattığı güzel günler için, ona da güzel bir gün yaşatabilirim.

Kafasında Sevgi'ye, ayrılmasalar kutlayacakları yıldönümü gününde, bu sefer bir arkadaş olarak yapacağı sürprizin planlarına başladı. Rahatlamıştı. Zaten en başından beri, onunla arkadaş kalması gerektiğini biliyordu. Ve onunla henüz iletişimdeyken de, böyle davranmaya başlamıştı. Ancak günün birinde kendisini tutamamış; telefonda konuştukları sırada bir an için duygusallaşmış ve Sevgi'nin ondan ürkmesine yol açacak şekilde, onunla sanki hiç ayrılmamış gibi, eskiden aralarında kullandıkları sevgi sözcükleriyle hitap etmeye başlamıştı. O günden sonra Sevgi, onunla arkadaş olarak bile konuşmaya yanaşmadı. Çünkü Sevgi de muhtemelen bu zor durumun üstesinden gelmeye çabalıyordu ve bu yüzden kendisini duygusallığa itecek davranışlardan kaçınmaya çalışıyordu.

Bilgisayarı kapadı, masa lambasını söndürdü ve yatağına uzanarak, yüzünde, doğru olanı düşünmüş olmanın verdiği hafif bir tebessümle, uykuya daldı...

Aydınlık ve SevgiyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin