İstediğimiz tek şey belki de bir parça mutluluktu. Kimimiz bir adamda aradı bunu, kimimiz bir kadında, kimimiz işinde kimimiz başka şeylerde...
Bulabildik mi peki? Hedefimize ulaşabildik mi? Ya kırıldık, ya kırdık. Kalbimiz bazen delicesine coştu, bazen saatlerce ağladık. Haketmediğimiz şeyler yaşadık, yaşattık. Olayların üzerinden zaman geçti yine bir arayış içinde bulduk kendimizi.
Biz daha 8 yaşındayken karşımızda sarılıp öpüşen çiftlere rastladık. Onları gördükçe midelerimiz bulandı, onlardan sırf bunları yapıyor diye uzaklaştık. Daha yaşımız 10 iken önümüze bir kara kutu koydular. Neymiş diziler varmış...
O küçük yaşımızda bize aldatmayı, aşık olmayı, sevgiyi, terk etmeyi, vazgeçmeyi en kötü şekilde gösterdiler. Hem de o ne gösteriş. Bilinç altımıza öyle bir yerleştirdiler ki hala orada yaşıyor.
Yaş 14. Sokaktaki çocuğun biri ben aşığım diye çıkageldi karşımıza. Böyle bir şeyle karşılaşmamıştık hiç. Böyle olayları sadece filmlerde, dizilerde görmüştük. Büyüklerimizin öğütlerini unuttuk bir anda. Ne diyorlardı onlar. ''Yaşınız daha çok küçük, aşk meşk işleriyle uğraşmayın.''
Biz özendik yine o güzel oyunculara. Onlar gibi yapıp, onlar gibi yaşamaya çalıştık. Biz hatayı çok erken yaşta yaptık. Hem de çok erken.
Belki bir yerlerde hala hiç sevgilisi olmayan kızlar vardır. Hiç aşık olmamış. Doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişiyle olun arkadaşlar. Gerisi palavra.
Yaş 15. Sevgilimiz var; işe bakın ki çok mutlu hissediyoruz. Hatta evleneceğiz bir gün biliyor musunuz? Hepimizin bir döneminde geçirdiği hastalık olmalı bu. Nasıl evlenirsin sen daha yeni tanıdığın insanla? Sahiden bazen anlaşılmaz oluyoruz. İlişkimiz devam ediyor, hayallerin ardı kesilmiyor. Bir gün geliyor; bir bakmışsın seni yarı yolda bırakıyor. Aaa üzüldüm bak şimdi, hani çok seviyordu? Hani seni bırakmayacaktı? Hani evlenecektiniz? Ne oldu?
Biz kendi kendimize çok yazık ettik. Biz doğruyu iş işten geçtikten sonra öğrendik ama doğrusunu bildiğimiz halde yanlışını uygulamaya devam ettik.
Yaş 16. Deli çağların başlangıcı. Hep kullandığımız cümlelerden biri ise ''Kimseye güvenmeyeceğim.'' Her ne kadar kullansak da yapamadığımız tek şey de diyebilirim. Her kim bize güler yüz gösterse hemen ona her sıkıntımızı döker olduk. Ondandır içimizin yangınlığı...
Hani 15 yaşımızda bir ders almıştık hatırladın mı? Sevgili olmayacaktı hayatımızda, yoksa ailemize ne derdik? Yaş 16 olunca bu kural da 2 dk da silindi. Biz sevilmek istedik, değer görmek istedik. Ama yaptığımız yanlışlardan biri de buydu. Kendimiz sevmediğimiz halde o çocuk beni sevsin diye uğraştık. Belki oldu, belki olmadı. Sonucunda çok üzüldük. Çocuk bizi sevdiyse eğer ben sevmedim diye üzüldük, çocuk sevmediyse de ''niye ben ya'' diye isyan ettik. Biz hatayı başta yaptık.
Soruyorum kızlar size? Şununla sevgiliyim, bunun arabasıyla geziyoruz, bana hediye aldı, beni ilk şurada öptü diye bahsediyorsunuz ya hani... Ya o sizin evleneceğiniz adam değilse? Ya yaşadıklarınız, insanlara anlattıklarınız yanlış insanla ise? Evlendiğiniz adam sormayacak mı size geçmişinizi? Araştırmayacak mı? Ne diyebileceksiniz?
Erkekler size soruyorum. Helaliniz olmadığı şeye niye dokunuyorsunuz? Siz kardeşinize, kız kuzeninize, annenize bir şey yapsalar, laf etseler kıyameti koparırsınız. Ama sıra başka insanların kardeşine kızına gelince işi nasıl değiştirebiliyorsunuz?
''Helaliniz olmayan şeye el sürmeyiniz lütfen''
![](https://img.wattpad.com/cover/63579162-288-k962719.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK GÖKYÜZÜ
ChickLitNe güzel söylemiş Mehmet Akif ''Ağlarım ağlatamam, hissederim söyleyemem.'' Oysa ne fırtınalar kopuyor içimizde. Ne gemiler batıyor, ne limanlar yok oluyor. Sussak içimiz köpürüyor, konuşsak canımız acıyor. Bu kitap tam olarak senden, benden, bi...