"Dünya.." dedim elimdeki çikolatalı pasta diliminden kalan son parçayı da ağzıma atarken. "Bir pastaya benzer."
Ne demek istediğimi anlamamıştı.Telefonu hoparlöre alıp devam ettim.
"Doğduğunda aç gözlülükle,hiç bitmeyecekmiş gibi yemeye başlarsın.Yedikçe büyür gözünde ve sonuna gelene kadar bir sonu olduğunu hatırlayamazsın.Sonra ne olur? O kadar çok yemişsindir ki obez olmuşsundur! Şekerden ölürsün işte..Dünya böyle bir yer."
"Dalga geçiyorsun değil mi?"
"Evet ." dedim açıkça. Bip bip bip.
Suratıma kapatılan telefona karşı sırıtıp büronun balkonundan şehrin gece manzarasını izlemeye başladım.Burası ortak balkondu ama benden başka kimse gelmezdi.Balkon demirlerinden ayaklarımı sarkıttığım sırada arkadan bir ses geldi:
"Biraz önce tüm dünyanı yedin sanırım."
"Komik değildi." dedim arkama dönerken.
"İntihar etmeye gelmiştim aslına bakarsan,komik olmak gibi bir amacım yoktu."
"Ben bölmeyeyim o halde." dedim ayaklarımı demirlerden çıkartırken.Ama kahkahasını duyduğumda bir an duraksadım.Ses tellerinden bir melodi mi çıkmıştı yoksa kahkaha mı atmıştı bu çocuk?
"Neden durdun?"
"Neden güldün?"
"Tuhafsın." dedi kollarını demirlere yaslayıp.
"Dünya'ya olan bakış açımdan bahsediyorsan.." derken orta parmağını 'sus'anlamında kaldırdı.
"Ondan bahsetmediğimi biliyorsun."
"Pekala tamam.Tuhaf olduğumu söyleyenler çoktur.Peki sen? Ölmek için fazla güzel bir kahkahan var."
"Demek biraz önce o yüzden duraksadın?" dedi tekrar kahkaha atmaya başlarken.Bozulmuş muydum? Fazlasıyla..
"Sadece intihar etmemen için bir faydası olur diye düşünmüştüm."
"İnanmamı bekliyor musun?"
"Yoo." dedim gözlerimi devirirken.Bir kez daha kahkaha attı.
"Ölmek için güzel olan her şeyimi kaybetmem mi gerek? Eğer öyleyse çoktan kaybettim zaten."
İçimden 'Kahkahan hala çok güzel.' diye geçirdim.Ama sesli olarak söylediğim şey kamyoncular gibi:"Hayırdır?" demek oldu.
"Ölme hevesimi kaçırdın."
"Özür dilerim." dedim. "Yine kahkaha atmazsan sevinirim.Aptal gibi hissettiriyor."
"Bak sen." dedi diğerlerine oranla kısık bir kahkahayla.
Yanına gidip yere oturdum ve ayaklarımı tekrar demirlerden sarkıttım.
"Sen de otursana."
"Düşebilirsin,geri çekil!" dedi.
"Ölmek isteyen çocuğa bak sen..Korktun mu?"
Yere oturdu ama ayaklarını sarkıtmadı.
"Sadece şaka yapmıştım ufaklık.Ölmek istediğim falan yok."
"Al işte! Aptal gibi hissettiriyorsun!"
"Belki de öyle olduğun içindir?" dedi.Hafifçe omzuna vurdum.
"Sadece moralim bozuktu,hava almak için geldim.O aptal konuşmanı dinleyince moralimi düzeltebilirsin diye uğraştım galiba."
Yüzümü buruşturup:"İşe yaradım galiba." dedim.Düşünür gibi yapınca gülmeye başladım.
"Nedenini sormayacak mısın?"
"Hayır."
"Pekala anlatıyorum o halde.Sevgilim beni aldatıyormuş.Kızı sevmiyordum ama elde etmek için çok uğraşmıştım.Aldatılmak sinir bozucuymuş."
"Bu muydu yani? İğrenç." dedim.
"Sadece bu değil aptal.O sinirle bana emir veren patronuma bağırdım ve şu an işsizim."
"Hah! İşte bu gerçek bir sorun."
"Sevgilim içi- yani eski sevgilim için ağlayacak halim yok.Ebesinin **ına kadar yolu var."
"Helal be!" dedim omzuna dostça vurarak.
"Senin biraz önce konuştuğun kimdi?" diye sordu araba seslerinin gürültüsünde.
"Arkadaşım." dedim kısa keserek. "Ölmek istiyor musun?"
Ani sorumla bir an afalladı.
"Herkes kadar evet,herkes kadar hayır."
"Herkesten çok." dedim. "Daralıyorum."
"Evren aslında çok küçük." dedi. "Bazı geceler daha da küçülüyor.Nefes alamıyorsun.Hislerinde boğuluyorsun,biliyorum."
"Vay canına,kesinlike böyle hissediyorum!"
Bu zamana kadar hislerimi anlayacak birini bulabileceğimi tahmin etmediğimden heyecanlanmıştım.
"Sen neden daralıyorsun? Nedeni var mı?"
"Kardeşim öldü." dedim. "Çok oldu ama sanki ruhumun yarısı çürüdü."
"Ruhumu hissedemiyorum bile." dedi manzaraya dönükken.Sonra aniden bana döndü.
"Hey,ruhlarımıza mezar hazırlayalım mı?"
Ciyaklayıp -normalde asla yapmadığım bir şey olmasına rağmen- boynuna atladım.
"Bu hayatımda duyduğum en sevimli şey!"
"Seveceğini biliyordum." dedi. "Ruhunu nereye gömmek istersin?"
"Hııım..Önce tamamen öldürmek gerek.Bunun için ne yapabiliriz?"
Ayağa kalkıp elini uzattı.Tuttuğumda yavaşca ayağa kaldırdı.
"Önce patronun yanına gidip ona gününü göstermeliyim." dedi.
"Eski patronun." diye düzelttim onu. "Galiba alışkanlıklarından çabuk vazgeçemiyorsun."
"Maalesef." dedi. "Sonra kardeşinin mezarına gidip onunla konuşmalıyız.Anlamsız hislerimizi yok etmeliyiz.En son benim de sevgilimi- yani eski sevgilimi aldatmam gerekiyor.Sonra da ruhlarımızı gömeriz."
"Enfes bir plan! Şimdi ruhların özgürlük savaşçıları zamanı!" diye bağırıp sırtına atladım.
xxx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZLAR
Short StoryRuhunun yarısı çürümüş bir kız ve ruhunu hissedemeyen bir çocuk.Gece vakti ruhlarını tamamen özgürlüğe kavuşturup onlara mezar hazırlamaya karar veriyorlar.Yaşadıkları acılara ve kötülüklere son vermek için yaptıkları bu şey birbirini hiç tanımayan...