Ruh Mezarlığı

110 4 0
                                    

"İlk ziyaret orospu çocuğu patrona!" dedi beni sırtından indirken.Sızlandım ama bir şey demeden onu takip ettim.
"Patronun odasına girip,ortağımızın anlaşmaları iptal ettiğini söylüyorsun tamam mı? Nedenini sorarsa kendi açısından zararlı bir anlaşma olduğunu söylediğini söyle."
"Anlaşıldı." dedim gösterdiği odaya doğru ilerlerken.Kapıya yaklaşınca dönüp:
"Adamın adı neydi?" diye sordum.
Kahkaha atıp "Murtaza." dedi.Elimi onaylandı anlamında kaldırıp odaya daldım.
"Murtaza Bey..Ortağımız son anlaşmayı iptal ettiğini söylüyor."
Adam gözlerini bilgisayardan ayırıp pörtlemiş gözlerle bana öyle bir baktı ki,topuklama isteğim tüm vücudumu kapladı.
"O şerefsizi gebertirim!! Ne demek iptal etmiş! Şirketimizi batıracak pezevenk!"
Adam kafayı yemiş gibi yerinden fırladı.
Masasına baktığımda üstünde 'Fevzi Açıkyol' yazıyordu.Ne yani adı Murtaza değil miydi? Adam söylediğim şeyle adına Murtaza dediğimi farketmemiş miydi? O anda bir kahkaha patlattığımda adam çıldırmış gibi bana dönüp elindeki telefonu duvara fırlattı.
"Benimle dalga mı geçiyorsun sen!!"
Korkuyla karışık bir adrenalin patlamasıyla vücudumu kuşatan topuklama isteğine yenilip odadan fırladım ve beni bekleyen çocuğun yanına koşturdum.Fevzi Bey de arkamdan fırlayınca ikimiz beraber koşarken kahkahalarımızın arasında patrona bir orta parmak gösterdik.
"Sürpriz orospu çocuğu!!" diye bağırdı.Kahkaha atarken koşmak zor olsa da onu atlatıp ofisten çıkabilmiştik.Caddeye geldiğimizde arabasını gösterdi.
"Sıra kardeşinin yanına gitmekte,gece uzun."
"Murtaza demek..?" diye hesap sordum. "Orada ölebilirdim!"
Kahkaha atıp arabasının kapısını açtı.Oturup sürücü koltuğuna geçmesini bekledim.
"Yolu tarif et bakalım."
xxx
Vardığımızda hava oldukça kararmıştı.Daha iyiydi böyle olması çünkü birazdan oldukça ağlayacaktım.
Mezarına gelince duraksayıp "Yapamam." dedim gözlerimi kapatarak.
"Ağlayacak mısın? Hadi ama birazdan biz de öleceğiz."
Evet,bu biraz rahatlatmıştı.
"Pekala." dedim mezar taşının olduğu yere çömelerek. "Ona ne söyleyeceğim?"
"Onu sevdiğini ve özlediğini."
"O bunları çok iyi biliyor zaten..Mert benim hislerimi anlayan tek insandı.Şimdi kimse anlamıyor."
Çocuk yanıma yaklaşıp mezar taşına döndü.
"Mert Göker..Bu tuhaf kardeşini bile anlayabildiğine göre epey zekiydin galiba.Seni görmek isterdim.
"Canım acıyor." dedim istemsizce akan göz yaşlarımı silerken.
"Bugün bu acılara son vermek için yapıyoruz bu işi,ağlamak yasak."
"Pekala.." derken daha çocuğun adını bilmediğimi farkettim. "Adın ne?"
Tam cevap veriyordu ki:"Sakın Murtaza deme." diye atladım.
Gülüp:"Aslına bakarsan adım Mert ama sen ikinci adımı kullansan daha iyi olacak galiba.Deniz." dedi.
"Hislerimi anlayabilirsen sana Mert derim." dedim.
Elimi kardeşimin mezarında gezindirip bir avuç toprak aldım ve sıktım.
"Şu an hislerimi anlıyorsun değil mi? Ölüyorum.Seni çok özledim.Canım çok acıyor.İçimde her dakika büyüyen ve kapanmayan bir yara var."
Ağlamaya başladığımı Deniz'in sarılmasıyla anladım.
"Gidelim."
"İstemiyorum." dedim ağladığım için boğuk çıkan sesimle.
"Mert şu an acılarını hissediyor.Ona bunu yapma."
İkna etmişti.Yerimden güçsüzce kalktım.
"Hoşçakal,seni çok seviyorum.Her zaman yanımdasın." dedim gözyaşlarımı silerken.
"Sırtıma çıkmak ister misin?" diye sordu.
"Hayır."
"Peki." dedi ama aniden önüme geçip beni sırtına aldı.Mezarlıktan çıkana kadar başımı omzuna koyup ağladım.
Mert'i yanımda istiyordum.Sarılmayı sevmezdim ama bu kez öyle bir sarılmak istiyordum ki..Ruhumdaki yarayı kapatacak gibi geliyordu.
Arabasına vardığımız zaman beni indirdi.Arabasına bindiğimizde şimdi nereye gideceğimizi düşünmeye başladım.Sırada ne vardı? Hislerimizi mi öldürecektik? Beni duymuş gibi konuşmaya başladı.
"Şimdi..Klişeleşmek istemiyorum o yüzden hislerimizi,yani kötü hislerimizi yok etmek için başka bir şey yapacağız."
"Ne yapacağız?" diye sordum kirpiklerimdeki nemi koluma silerken.
"Herkes sahile gidip kötü anılarını denize atar ya?"
"Hı Hı?"
"Biz yakacağız."
Bu fikir hoşuma gitmişti.Bana tuhaf diyordu ama o da ilginç biriydi.
Arabayı çalıştırdığında başımı geriye yaslayıp bir melodi mırıldanmaya başladım.Mutsuzken,üzüldüğümde böyle yapardım.
"Hangi şarkı?" diye sordu.
"Uyduruk bir şey." dedim.Kahkaha atacak sanmıştım ama sadece gülmüştü.
Onun dışında hiç konuşmadık.Ne kadar olduğunu kestiremediğim bir süre içerisinde neresi olduğunu bilmediğim bir yere vardık.Torpidodan sigara paketini aldı ve içinden çakmağını çıkarttı.Arabadan inince ben de indim.Tamamiyle ağaç dolu olan bir yoldu ve şehir uzaklaştıkça önümüzde serilmişti.
"Uçurumumsu bir yer." dedim.
Gülüp elini omzuma attı.
"Şimdi dikkatli adımlarla aşağıya kimsenin bizi göremeyeceği bir yere ineceğiz." dedi yaramaz bir sırıtışla.
Gözlerimi kocaman açıp ona baktım.Sahi ben tanımadığım bir çocukla,gecenin bu vaktinde,ıssız biryolda ne yapıyordum?!
Kaçmaya hazırlanırken beni yine hızlı bir hareketle sırtına aldı.
"Oha oha! Bıraksana be!"
"Seni korkutmak için öyle dedim aptal,şimdi tepinmeyi bırak."
"Beni saf buldun tabii..Kandır sürekli.."
Kahkaha attığında kaşlarımı çattım.
Yavaş adımlarla aşağıya inmeye başladı.Çalılıklardan geçtiğinde beni indirdi ve üstündeki resmi kıyafetlere aldırmadan yere oturdu.Ben de omuzlarımı silkip karşısına oturdum.
Elinde sımsıkı tuttuğu çakmağı yaktı ve gözlerinde parlayan ateşle:
"Şimdi ruhunu öldürmek için bir neden söyle ve çakmağa üfle." dedi.
Kafamı sallayıp: "Yalnızım." dedim ve çakmağa üfleyip ateşi söndürdüm.
Deniz bana baygın bir bakış attı.Karanlıktı ama farkedebilmiştim.
"Söndürmeyeceksin." dedi. "Ateş daha güçlü,içini kemiren hislerini yakacak."
Yaramaz bir gülümsemeyle kafamı salladım.
"Baştan." deyince yine aynı şeyi yapıp ateşi söndürdüm.
"Oyun mu oynuyoruz sence?" diye sordu ciddi bir şekilde.
"Ortamın ciddiyeti hoşuma gitmemişti." dedim kahkaha atarak.O da gülüp baştan yaktı.Tam yine söndürecektim ki elini çakmaktan çekip: "Kandırdım." dedi.
"Sence oyun mu oynuyoruz?" dedim onu taklit ederek.
Kahkaha attı ve: "Bu kez ciddi ol." dedi.
"Kimse yok,beni anlayabilen bu boktan hisleri yok edebilecek hiç kimse yok."
Ateşi söndürmeden üfledim,ateş Deniz'e doğru eğildi.
"Kalabalık.İnanılmaz kalabalık ama kimsenin umrunda değilim.Ölürsem üzülecek insan sayısı parmaklarımdan az."
"Ben üzülürdüm beni de say." dedim.
Güldü ve ateşi yüzüme yaklaştırdı.
"Nefes alamıyorum." dedim kendimle çelişip derin bir nefes alarak. "Sanki bedenim yavaş yavaş çürüyor ve güzel olan tüm hislerimi kaybediyorum." Yine üfledim.
"Herkesin içten içe nedensizce nefret ettiği biri olmak istemiyorum.Ailem bile istememişken beni kim ister ki?" dedi ve üfledi. "Şimdi aynı anda üflüyoruz.Şimdi,ölüyoruz.."
Heyecandan ellerim terlemişti.
"Sanki gerçekten ölüyorum." dedim.Elimi tuttu.
"Ben." dedi. "Şu zamana kadar hiç ölmek istememiştim ama düşünüyorum da ölmek istemek zaten korkaklıkmış.Yaşamak için sebebim yok ama geleceğin merakıyla yaşamak istiyorum.Güçlü olduğumu görmek istiyorum."
"Ben Mert'in bu halde olduğumu görmesini istemiyorum.Onu özledim ama daha fazla üzmek istemiyorum.Hep dışlandım,tek o vardı,hep o vardı.Şimdi yok..Her şey yok oldu."
Aynı anda ateşe üfleyip söndürdük ve o an ağlamaya başladım.Hıçkırarak ağlıyordum.Deniz ne yapacağını şaşırıp gözyaşlarımı silmeye çalıştı beceremeyince kendine çekip sarıldı.İçimdeki acı tarifsizdi.Hiçbir kelime bunu anlatmama yetmezdi.
Sakinleştiğimde geri çekildi.
"Ne zamandır ağlamıyorsun sen?" diye sordu.
"Unuttum." dedim. "Çok oldu."
Elindeki taşı mezar gibi toprağa sabitledi.
"Ağlamak rahatlatır." dedi yerinden kalkarken.Elinden tutup beni de kaldırdı.Arabasına doğru ilerlerken: "Şimdi sıra sevgilimde." dedi.
"Ben yoruldum." dedim.
"Bu çok kısa sürecek."
"Yolda uyuyabilir miyim?"
"Bilmem uyuyabilir misin?" dedi gülerek.
"Çok güzel uyurum,iyi izle."
xxx

RUHSUZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin