BÖLÜM BİR: TESADÜF

973 59 16
                                    


Bu bölüm bize yazmadan önce ve yazım aşamasında destek olan biricik arkadaşımız Aslınur Çıbıkçı'ya ithaf edilmiştir. 

Bu bölümü Gesi Bağları'nı dinleyerek yeniden yazdım. Onu dinleyerek okumanızı öneriyorum. Özellikle bir kısmı var ki -geldiğinde anlayacaksınız- o zaman kesinlikle Gesi Bağları'nı açarak okuyun lütfen. Kimden dinleyeceğinizi size bırakıyorum ama öneri isterseniz ya Barış Manço ya da Barış Akarsu derim. :)

Keyifli okumalar!

BÖLÜM BİR: TESADÜF

''Ben yapmadım!''

Hayatın ne kadar hızlı olduğunu ve sen ne yaparsan yap bu hızı değiştiremeyeceğini anladığım an, işte tam bu andı. Bir gün babamla oturmuş televizyon seyrederken hayatımın bu noktalara geleceğini asla tahmin etmezdim. Kendimi bir anda koşarken bulmuştum ama şu noktada düşündüğüm şey neden koştuğum değil, koşmaya başlamadan önce ne yaptığımdı.

Sahi, ne yapıyordum?

Gözlerim kapalı bir şekilde öylece dikildiğimi düşünmek yanlış geliyordu. Cidden o kadar kör müydüm dünyaya? Yoksa nasılsa babam var diye her şeyi boş mu vermiştim?

Koşmak için geç kalmıştım ama nihayetinde koşuyordum. Kaçırdığım o trenleri yakalayabilir miydim, bilmiyordum ama bu artık öylece durup bekleyeceğim anlamına gelmiyordu.

Ben yapmadım, diye bağırırken aynı zamanda bunları düşünüyor olmam yanlıştı belki. Şu an bunları değil de üzerime atılan bu iftirayı nasıl sileceğimi düşünmek daha mantıklı olurdu ama hayatın beni getirdiği nokta buydu işte. Bir şeyle uğraşırken başka bir şeyi de düşünmek zorundaydım çünkü artık tutunacak tek bir dalım dahi yoktu. Bir cambaz ipinin üzerinde, tek kolla öylece kalakalmış gibi hissediyordum.

Gözlerini kapadı.

Belki de şu an kapıyı çarpıp çıksam ve bunu yapanı sürükleyerek buraya getirip konuştursam bundan kurtulabilirdim ama sorun şuydu ki bunu kimin yaptığına dair tek bir fikrim bile yoktu. Birçok kişi olabilirdi. Bir değil, birçok düşmanım vardı ve onlara düşman demek bana mantıksız geliyordu çünkü ortada düşman olmamızı gerektirecek hiçbir şey yoktu. Kibirli ve mesafeli kişiliğimi saymazsak elbette ama bence bunlar düşman olmaya yetecek bahaneler değildi. Düşman olmak için büyük savaşlar gerekirdi.

Derin bir nefes aldığını duydum ama ona bakmayı kesmiştim, bomboş gözlerle karşımdaki duvarı izliyordum.

Masanın üzerindeki küçük poşeti bana doğru yavaşça itti. Kafasını kaldırmamıştı ama gözlerinin üzerime kaydığını hissettim. ''Bunları dolabında bulduk.'' dedi. Bunun yeterli bir kanıt olmayacağını, onların benim olmadığını bağırmak istiyordum ama yapmadım. Neye yarayacaktı ki? Buna inanmazdı. Buna inanmayacağını biliyordum. ''Bak, buranın sahibi olduğun için sana gereğinden fazla müsamaha gösteriyoruz ama bu yaptığın kabul edilemez. Bunun için ceza almayacağını sanıyorsan çok yanılıyorsun.''

Derin bir nefes aldım ve bakışlarımı karşımdaki duvardan alıp ona çevirdim. Acaba şu an babam olsa her şey nasıl olurdu? Muhtemelen birazdan buraya gelir ve gerekli konuşmayı önce benimle yapardı. Bana güveneceğini ve bu olanlara inanmayacağına emindim. Sonra bunun için müdürle konuşurdu, bir şekilde de suçsuz olduğumu kanıtlardı. Çünkü o benim süper kahramanımdı ve beni her şeyden kurtarırdı. Babalar kızlarının süper kahramanı olurdu değil mi?

Buruk bir şekilde gülümsemek istedim ama yüzümdeki ifadede herhangi bir oynama olmadı. Benim süper kahramanım artık yoktu.

Odanın kapısı yavaşça aralandı. İçeriye dolan parfüm kokusundan gelenin kim olduğunu anlamak zor değildi. Dakikalardır ağzımı bıçak açmıyordu ama tam şu an dönmek ve ona defolmasını söylemek istiyordum. Yine de yapmadım çünkü gereksiz bağırışlarıma insanların sağır olduğunu öğrenmiştim. Yüzüme bir tokat gibi çarparak öğrenmiştim ve bir daha da unutacağımı sanmıyordum.

GEÇMİŞİN YANKISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin