Nehirden
Gerçekler o kadar acıki bazen ölmek istiyor insan. Umut... Ne kadar yakındaysa bir o kadar da uzakta gözüküyor. Tam eline geçeceği anda bir anda kayb oluyor gözlerden. Ama her gecenin bir sabahı vardır. Umutlar sonsuzdur. Çünkü öyle olmalı. Hayatın kanunu bu. Bana verilen bir sonraki şansı değerlendirmeliyim. Çünkü belki de bu son şanstır. Belki de... Son şansım bile olmayacak.
Yurt dışına gitme kararı aldığım gün beni en iyi tanıyan arkadaşım bile bana karşı o kadar soğukkanlı davradıki sanki arkadaşı değilde her hangi bir tanıdığıyım. En çokta ne koydu biliyor musunuz? Hiç kimse çabalamadı. Hiç kimse gitme demedi. Burak bile... Beni hiç mi tanımamıştı? Oysa ki onu o kadar çok seviyordum ki bir kere gitme dese her şeyi anlatırdım ona. Sevdiğiniz birinin sizin için çabalamaması canını yakıyor insanın.Hava alanına gittiğimde arabanın arkasından gelen iki tane siyah araba dikkatimi fazlasıyla çekti. Kaşlarımı çatıp dikiz aynasından arkadan gelen arabalara dikkatlice bakıyordum. Onların hızları artığını fark edip şöföre daha hızlı gitmesini söyledim. Arabalardan biri sağ diğeriyse sol tarafımızda ilerliyordu. Pencereden arabanın içinde kimin olduğuna bakmaya çalışsamda siyah naylonla kaplanmış pencereden içerini göremiyordum. Arabaların bir anda hızlanıp bizi geçtiklerini görünce rahatladım. Ama biraz daha ileri gidip yolumuzu kestiler. Kalbim hızla çarparken siyah arabalardan birinin şöförü inip bir eliyle ceketinin iki düğmesini iliklerken diğer eliyle de kapıyı açıyordu. Arabanın içinden siyah takıp elbiseli birinin inmesini beklesemde tam aksi beyaz pantolonlu, su yeşili gömlek giymiş biri indi. Gömleğinin kolunu gelişigüzel dirseğine kadar çekmişti. Bu ona bir hava katarken siyah gözlükleri başka bir hava katıyordu.
Nereden geldiğini anlamadığım cesaretle arabadan indim. Şöför bişey söylemek istediğinde elimle susmasını sağladım. Yaptığım şeyin ne kadar doğru olup olmadığını bilmesemde kendi bildiğimi yapacağım kesindi. Arabanın kapısını kapadıktan sonra kendimden emin adımlarla ona doğru gitmeye başladım. Gereğinden fazla hızlı gidiyordum ve bize kenardan bakan saç baş dalacağımı tahmin ede bilirdi. Aslında yapa bilirdim ama saygın kişiliğim izin vermiyordu.
Yanına vardığımda dik dik yüzüne bakmaya çalıştım. Benden uzun olduğu için başımı yukarıya kaldırmak zorunda kalmıştım ama o da başını aşağı eğmişti. Gözlüklerinden dolayı gözlerini göremiyordum ama yüzü bir yerlerden tanıdık geliyordu.
Başını sağ tarafa azacık eğerek gülümsedi ve "Noldu? Tanıyamadın mı?"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şakamısın ya sen?
RomanceSahi .... Neydi sevmek? Bir muma ateş olmak mı?... Yoksa... YANAN BİR ATEŞE DOKUNMAK mı?