Kısa bir duşun ardından, havluyu belime sararak odama geçtim. Üzerimi giyinmeye fırsatım olmadan çalan kapının sesi ile irkilerek aşağıya doğru indim. İçimden gelen kişiye saydırırken kapıyı açtım.
Karşımda gördüğüm kişiye gözlerimi kısarak baktım. Tanımadığım bir herif kapımda dikiliyordu. Hafifçe geriye çekilerek gülümsemeye çalıştım. "Merhaba," dedim sorgulayacı bir tonda.
Karşımda bana sırıtarak bakan sarı kafaya karşı kaşlarımı çattım.
"Özür dilerim, tanıyamadım," diyerek yüzüne dik dik bakmaya başladım. Salak herif hala sırıtıyordu. Beni hafifçe iterek içeri geçti.
"Ne halt ediyorsun sen?"
Kapıyı kapatarak içeri geçtim ve koltuğuma oturup kendi eviymiş gibi ayaklarını masaya koyan adama baktım.
"Kuzenimin evinde oturuyorum," ciddi bir yüz ifadesi ile bana baktıktan sonra başını geriye yasladı. Ona aptalmış gibi baktığımı fark edince bana açıklama yapmak zorunda olduğunu anladı.
Karşısında ki koltuğa oturduktan sonra dikkatle ona baktım.
Gözlerini devirdikten sonra öne doğru eğildi. "Geri zekalı herif. Kaç yaşına geldin hala beyin yaşın aynı. Ben senin altına kaçırdığın hallerini biliyorum, hergele."
Şaşkınlıkla ona bakarken ağzımdan çıkan kelimeleri durduramadım. "Hassiktir. O sen misin? Benim aptal kuzenim. Sümüklü, her şeye ağlayan, beni anneme şikayet eden."
Ayağa kalkarak yanına gittim. O da ayağa kalkınca sıkıca sarıldım. "Kwon Sümüklü Aynı Zamanda Aptal Soonyoung. O kadar önce gittin ki, hatırlayamadım," geri çekilerek yüzüne bakındım. "Cidden. Tanımak elde değil. Küçükken götüme benziyordun."
Bana kaşlarını çatarken koltuğa geri oturdum.
Küçük bir kıkırtı dudaklarım arasından dökülürken, Soonyoung bana abartılı bir şekilde gözlerini devirdi. Yanıma oturduktan sonra bana döndü.
"Annem Kore'ye geri dönmek istedi. Artık tamamen babamı unutmuş. Bende bu fikrine katıldım. Cidden, o kadar uzun zaman oldu ki. Gelir gelmez seni görmek istedim. Evinin adresini teyzemden öğrendim," saçlarımı karıştırarak kıkırdadı. "Kocaman olmuşsun."
Başımı sallayarak onu onayladım. "Kendini görmüyorsun herhalde." Üzerimi inceledikten sonra sertçe omzuma vurdu. "Git üzerine bir şeyler giy, it herif," üzerime göz gezdirdikten sonra kahkaha attım. Ayağa kalkarak ona baktım. "Gidip giyeceğim, ortalığı karıştırma."
●
Saatlerdir evimin balkonunda Soonyoung ile oturuyorduk. İyice soğumaya yüz tutmuş kahvemden bir yudum aldım. Soonyoung. Küçükken her zaman yanımda olan kuzenim. Wonwoo'yu bilen tek kişi. Soonyoung annesi ile birlikte her yaz bize kalmaya gelirdi. Küçükken cidden çirkin bir çocuktu. Herkes onunla alay ederdi, benim görevim ise onunla dalga geçenleri dövmek olurdu. Wonwoo'yu ona ilk anlattığımda beni paylaşmak istemediğini söylemişti. Bir kaç gün küs kaldığımızı hatırlıyorum. Ama daha sonra bana annemin yaptığı kurabiyelerden getirince dayanamayıp kucağıma atlamıştı. Her zaman aptaldı bu herif.
On üç yaşım, en kötü yaşımdı. En sevdiğim iki insan gitmişti. Wonwoo ve Soonyoung. Soonyoung'ın annesi babası ile ayrılınca annesi onu da alarak Çin'e gitmişti. O zamandan sonra onu hiç görmedim. On üç yaşımdan sonra bir daha hiçbir zaman eski Mingyu olamadım.
Soonyoung omzumu dürtünce anılarımdan sıyrılarak onun haddinden fazla çekik olan gözlerine baktım. "Ne dedin? Duymadım," saçlarımı karıştırarak yüzüne bakındım.
"Şey, ben," tedirgince dudaklarını ısırdı. "Wonwoo ile neler oldu? Hiç konuştun mu?"
Ani gelen sorusu karşısında başıma şiddetli bir ağrı girdi. Wonwoo'yu bir kez daha hatırlamak kalbimin en sessiz ve uzak yerlerinde küçük çaplı bir depreme sebep oldu.
İç çektim.
"Hayır. Gittiğinden beri hiç konuşmadım. Sadece.." Çekinerek kahve bardağımı masaya bıraktım.
"Sadece bu aralar, sürekli rüyalarım da onu görüyorum. Ben.. ben," boğazımda bir şeyler toplanarak konuşmamı engelliyordu. Çaresizlikle Soonyoung'ın yüzüne baktım."Onu o kadar çok özlüyorum ki, kuzen. Bazen keşke şimdi olsa diyorum. Acaba nasıl bir adam oldu, aradan on yıl geçse de beni unuttu mu? En çok da," aklıma gelen anı beynimin her köşesini doldururken burukca gülümsedim.
"Onu ilk öptüğüm zamanı hatırlıyor mu diye düşünüyorum. Ben o anı hafızamdan silemiyorum, Soonyoung. Gerçekten onsuz olmuyor. O gittikten sonra her şey daha kötü bir hal aldı," gözümden düşen yaşlar ellerime damlarken sıkıca gözlerimi kapadım.
"Zaman hiçbir şeyi değiştirmedi. Ben onu unutamadım." Üzerimde hissettiğim kollar ile derin bir nefes aldım.
En azından yanımda yükümü taşımaya niyetli bir dost vardı. Belki her şey daha kolay olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mil Anos // Meanie
FanfictionBin yıl. Seni sevmem için bin yılım var. Seni bin yıl, doya doya seveceğim.