"Aşk, ciddi bir akıl hastalığıdır," demiş Platon. Düşünüyorum ve bu sözünün doğruluğuna yavaş yavaş inanıyorum sanırım. Wonwoo yüzünden akıl hastası olmuştum, delirmiştim.
Onu öpeceğim sırada Vernon gelmiş ve resmen anın içine etmişti. Wonwoo bu yakalanma ile gayet tepkisiz bir şekilde bizi orada öylece bırakıp gitmişti. Saatlerce Vernon'a onunla aramızda bir şey olmadığını anlatmıştım. O ise çoktan bize ilişki ismi bulmaya başlamıştı bile.
Şuan ne olduğuna gelirsem.. Tamamen Platon'un dediği şey oluyordu. Ben akıl hastası oluyordum. Aslında olmaya devam ediyordum. Wonwoo ani yakınlaşmamızdan ve basılmamızdan sonra bir kere bile yüzüme bakmamış, beni sikine takmamıştı.
Sonunda akşam olmuş ve ateş yakılmıştı. Bir çocuk gitarı eline almış, şarkısını söylemeye başlamıştı bile. İşte tam bu andan bahsediyordum bende. Wonwoo kız arkadaşının elini tutmuş, omzuna yaslanıyordu. İçim yanan ateşten bile daha beterdi. Kavruluyordum. İkili, dengesiz ve karmakarışık hareketlerine yetişemiyordum. Yorulmuştum.
İç çekerek bakışlarımı ondan çektim. Ne yapacağımı bilmiyordum, nasıl davranacağımı bilmiyordum.. Her şey o kadar garip ilerliyordu ki. Sikeyim yetişemiyordum işte. Wonwoo beni yoruyordu, Wonwoo beni akıl hastası ediyordu.Üşümüş kemikler, evet bu benim aşkım.
Uzakta gizleniyor, bir hayalet gibi,
Aynı şekilde kan ağladığımızı biliyor mu?
Ağlamak istemiyorum ama bu şekilde yaralandım.
Çocuğun söylediği şarkının sözleri adeta yüreğime otururken tanıdık olduğum sözlere eşlik ettim. Yavaşça gözümde bir su damlası süzülürken çeneme doğru, minik bir el hemen sildi onu. İkinci kez oluyordu bu. Karşımda duran kişi ikinci kez yarama dokunuyordu. Yutkundum. Bir şeyler gitmedi.
"Sanırım yine rüzgâr," küçük bir gülümseme sunarken bana aklıma o gün ona söylediğim yalan geldi. Bende güldüm.
"Ya, yine rüzgâr."
Mina'nın bakışları yüzümde gezinirken bir müddet ona baktım. Daha sonra istemsizce gözlerim Wonwoo'ya gitti. Bana bakmıyordu bile. Mümkünmüş gibi sevgilisine daha çok yanaşmıştı hatta. O an aklımda tek bir düşünce vardı. Yarın bu kamptan döndüğümde o sikik gruptan çıkıp daha fazla katlanmayacaktım bu acıya. Gerekirse onu unutacaktım, evet yapacaktım.
●●●
Soonyoung
"Mingyu şerefsizi artık kalkar mısın şu yataktan? Pirelendin. Yeter artık ya. Bir haftadır aynı yerdesin. Çöp diye atacağım yakında seni yeter."
Mingyu'nun odasındaki dağınıklığı biraz olsun toplamaya çalışırken bir haftadır olduğu gibi söylenmeye devam ediyordum. Göt herif, asla anlamıyordu.
Kamptan döndüğümüzden beri bu haldeydi. Gruptan çıkmıştı. Yatağına oturup tüm gün boyunca dışarıyı izliyordu, kafasına aldığı yorganı ile kendine sadece nefes alma olanağı tanıyordu. Yemeğini bile ben yediriyordum yahu.
Onu böyle görmek canımı yakıyordu. Wonwoo ile arasında bir şey geçmişti eminim. Ama bana anlatmıyordu işte. O siktiğim Wonwoo'sunu öldürmek istiyordum.
"Ben Jihoon ile buluşmaya gidiyorum. Lütfen ben gelene kadar aptalca şeyler yapma," bana hâlâ bir tepki vermezken iç çekerek odadan çıkıp Jihoon ile buluşmak için hızlıca evi terk ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mil Anos // Meanie
FanfictionBin yıl. Seni sevmem için bin yılım var. Seni bin yıl, doya doya seveceğim.