Kalbin Takâtten düşmemesi lazım.
O kadar karışık ki herşey, rüyanın içinde bir rüyaya daha rastlamışım gibi.
Ya da sanki o gece beni bir rüya beklemiş de ben sabaha kadar uyuyamamışım gibi..Günler ayları, aylar yılları, yıllar da yirmi yaşımı kovalıyordu sanki.
Zaman geçtikçe artık bazı şeylerin daha zor oturacağının farkındaydım fakat şeker pembesi gülüşlerim alıp götürüyordu beni umursamazlığa.
Ben neye dönüşüyorum Allah'ım.
Kendimi sorgulamaktan korkan deli bi kızdım ben.
Çorap söküğü tadındaki gerçeklere hazır değildim çünkü henüz.Biliyordum..
Evet ben herşeyi biliyordum.
"İyi de çok erken değil mi ciddiye almak için" demekten alıkoyamıyordum kendimi.
Şımarıklığımdı beni ben yapan kabul, peki ya beni ben yapan hiç mi övülesi hallerim yoktu?
Vardı tabi ki, her zaman parmakla gösterilen, deli, şımarık ama kalbi tertemiz, saf, güler yüzlü biriydim ben dillerde, gözlerde, gönüllerde..
Benim tüm zararım kendimeydi ve en yakınlarıma anne-babama belki biraz da ablamaydı.
Neden ablam hep nasipleniyordu benim pişmanlıklarımdan hatalarımın bedelinden? Nasip...Bana pirenses olmayı öğretti babam hatta pirenses perfinya der hala ironi kokan gülüşüyle..
- "Beni buna sen inandırdın baba! Sen koydun beni hep en tepeye!
Şimdi neden havalarda oluşumu sorgular bi tavırdasın ki?
Kabul. Benim yanlışlarım var ama beni buna iten de sendin bu yüzü bana veren de sendin." demek istedim defalarca yüzüne haykırarak ağlaya ağlaya.
Acı çekiyordum ve acımın dilinden anlayan kimsem yoktu..
Boğazım patlarcasına bağırıyordum- Evett benim büyüyemeyen! evett işte burda o şımarık kız gamsız umursamaz tavrıyla zirveden selamlıyor sizi hıçkıra hıçkıra.. Burdayım!
Kendimin farkındayım ve bu beni öldürecek.
Tozpembe yanlarım parça parça dökülüyor, anlıyorum değişiyor birşeyler ve inanın bu beni öldürüyor.
Bir şeyi bilmemek bazen çok iyidir, özellikle de kendini değiştirmeyeceğin yanlarını çünkü bildiğin andan itibaren geri dönüşün yok, inkâr edeceklerin yok, biliyorsun ve bu seni öldürebilir...- Yine hatalarımın şımarıklığımın engellenemediği yılların en içime oturanlarından birindeyim.
Elimin tersiyle ittiğim okulum, hayallerime attığım tekme, ilk dank edişlerden biri.Ammann okula gidip ne yapıcam ki açıktan okurum işte (hee tabi dünya benim etrafımda dönüyor çünkü) .
Ama inanın bu kadar erken pişman olacağımı ben bile tahmin etmemiştim ama oldum, iyi ki de oldum, bana iyi oldu.Pencere önündeki telaşlı bekleyişim, gözyaşlarımın akış izni evraklarını hızla tamamlayışı ve aklımda tek bi soru;
Allah'ım geç kaldım! Herkes gitti kimse kalmadı ben geç kaldım okula geç kaldım!
İyi de hangi okul benimki, hangisine aitim ben ? Hangi hoca yok yazacak beni?Defalarca koltuk tepelerinden uçmuştum ama o pencere önündeki oturuşum kadar canım yanmamıştı hiç. Mutsuzdum ve kimse bana yardım edemezdi çünkü bunu ben seçmiştim ama nasıl ben herşeyin en iyisine layıktım her zaman buna yakışır seçimler yapardım ne demek kendi elimle kendimi yaktım?
Ben büyümeyi mutlu olmak sanmışım.
Düştü yine bir kaç parça tozpembe yanım, sanırım ağır geliyorlardı bana artık.
Birden tepetaklar olmuştu hayatım hayalim, kimse beni teselli edip bir çıkar yol sunmuyordu.- Hadi ama beni mutlu edin, en'leri sunun bana seçme hakkı tanıyın yine ne olurr!
Diye diye kustum ilk şokumu fakat bu böyle devam etmeyecekti beni mutsuz bırakmazlardı çünkü kesin biri el atacaktı bu duruma, başka da bir seçenek göremiyorum zaten.
Fark ettiniz mi yine seçti Asya fakat gözden kaçırdığı acı bir ayrıntı vardı ki oda artık hayat ona seçenekler sunmuyordu biraz daha acı olan birşey daha, Asya seçmekten başka bir çıkar yol bilmiyordu.
İşte bundan sonra işler değişiyor hayatın tadı çıkıyorr! Burnundan bir birr...
Öyleyse bekleyelim görelim neler olacak bir sonraki bölümde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meğer Toz Pembeden Ibaretmişim Ben
Chick-LitYıllarca, büyümek adına karşısına çıkan tüm fırsatları alaycı tavrıyla halının altına iten kızın bayram temizliği vakti gelir ve o halı kaldırılmak zorunda kalır...