Ve ekledi Sude:
- Ayrıca seni Mirhansoyların malikanesinden servise binerken görmüşler. Senin orda ne işin var ki?
Sorgulayıcı tavrı hala sürüyordu. Gerilmiştim, kalbim güm güm atıyordu. En iyisi dürüst olmaktı. Ne sanıyordum ki yani sıradan bir lise öğrencisi olmayı mı umuyordum? Hayır, bu benim gibi biri için geçerli değildi. Ben yine herkesin gözünü üstüne diktiği, hep daha fazlasını beklediği, insanlar tarafından davranışları sürekli gözetlenen, dedikodu konusu olan kız olacaktım. Ve bundan nefret ediyorum!
Aklımdan bunları geçirirken Nilay'ın konuşmasıyla bulunduğum yere geri döndüm:
- Yapma Sude, belki de ailesi orda çalışıyordur, olamaz mı?
Denize düşen yılana sarılır ya:
- Evet evet aynen öyle diye devam ettim. Şeyy... Babam Mirhansoyların özel şoförü oluyor. Ve annem de orda ev işlerinden sorumlu. Eee, biz orda yaşıyoruz.
Ney? Ne dedim ben şimdi? Çok güzel şimdi de dalga konusu olacaktım. Aman sonuçta bu benim için önemli değil. Kim ne düşünürse düşünsün.
Sude kuşkuyla bakarken, Nilay şok içinde gibi konuşuyordu:
- Vay canına! Sen ciddi misin? Mirhansoyların saray yavrusunda mı yaşıyorsun?
- Evet. Üzerimdekiler de onlardan anlayacağınız,dedim ve gülümsedim. Elimdeki milkshake bardağını gösterip bu kadar pahalı olduğunu ben de bilmiyordum,dedim.
Sude'nin az önceki kuşkucu tavrından eser yoktu, sıcak gülümsemesi yüzüne yayıldı. Bence bu kız sürekli gülmeli, gerçekten daha güzel görünüyor.
- Ya kusuruma bakma lütfen. Bir an biz burslularla dalga geçen tiplerden olduğunu düşündüm. Zaman ilerledikçe sen de göreceksin ya da boşver umarım görmezsin, dedi Sude ve gülümsemesi yüzünde devam etti. Hey üstündekiler cidden çok pahalı onlar mı veriyor?
- Hmm evet, Mirhansoyların kızları bir kere bile giymiyor çoğu zaman ve bana veriyorlar. Ben de kabul ediyorum.
- Şanslısın gerçekten ya, Senem Mirhansoy'u bir kere görmek için neler vermezdim. Onunla tanışıyor musun?
Evet tanıyorum tabi, o benim ablam diyemedim tabi. Sadece başımı sallamakla yetindim. Ama Sude elime sarıldı ve Senem ablamı düzeltiyorum Senem Mirhansoy'u anlatmamı istedi. Ablam Nişantaşı'nda yeni bir butik açmıştı, meğer Sude bütün tasarımlarının takipçisiymiş. Ben modadan pek anlamadığım ve ilgi alanıma girmediği için pek bilmezdim ama Sude ablamın tasarımlarıyla ilgili benden daha fazla bilgiye sahipti. Sude'ye ablamla ilgili özel olmayan birçok şeyi anlattım.
Onlar da bana kendilerini anlattılar. Sude'nin ailesi İzmir'de yaşıyormuş,o okula ait yurtta kalıyormuş. Babası asker emeklisi ve annesi de öğretmen emeklisiymiş. Nilay'ın annesi de babası da doktormuş. Ve Nilay'ın da kesinlikle doktor olması konusu da ısrarcılarmış. Ailesi İstanbul'da yaşamasına rağmen okul İstanbul merkezine çok uzak olduğu için yurtta kalıyormuş. Başak'ın ailesi ise Konya'da çiftçilikle uğraşıyorlarmış. O da okul içindeki yurtta kalıyormuş. Böyle anlatınca ben de yutta kalsam mı diye düşündüm ama babamın izin vermeyeceğini biliyordum.
Birazdan otoparka iki tane son model jip yanaştı. İkisinden de ikişer tane kız indi, şoförleri kapılarını açmış ve önlerinde resmen eğiliyordu. Bu mide bulandırıcı, ben şoförümden hiç böyle şeyler beklemezdim. Nilay:
- Bak Sude okulumuzun prensesleri teşrif ettiler. Şunlara baksana Melis yine kapkara olmuş.
- O kız zaten kara ya baksana çakma sarışın, dedi ve güldü Sude.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dinle Beni!
Teen FictionDünya zenginleri arasında yer alan bir ailenin kızını düşünün! Herkesin amacı zenginlik, Derin Mirhansoy ise tıpkı yaşıtları gibi normal ve sıradan bir hayat istiyor. Bu zor olacaktı ama acı verici olacağını nerden bilebilirdi ki ?!