Demir'e baktığımda bakışlarının üzerimde olduğunu fark ettim. Başımla görüşürüz işareti yaptım ve hızlı adımlarla Sude'nin yanına gittim.
- Vay canına! Demir Yücetekin'le mi konuşuyordun sen? dedi Sude.
- Evet, dedim.
- İyi de nasıl?
Kısaca başımdan geçeni anlattım, kızların yanına gittiğimizde hala bana gülüyordu. Nİlay ve Başak' a ne olduğunu anlattık. Nilay:
- Az önce gay diye dalga geçtiğin Demir için şimdi ayıla bayıla bahsediyorsun, dedi Nilay. Bu sözü Sude'ye gayet şaka anlamında söylemişti, ama tam arkasından Demir geçiyordu ve söylediğini duydu. Suratımdaki gülümseme yok oldu, Nilay ise hala hiçbir şeyin farkında olmadan konuşuyordu. Demir hızlıca yürüyüp gitt, sinirli görünüyordu. Arkasından kalkıp gitmek istedim ama o kadar sert bakmıştı ki oturduğum yerden kalkamadım. Sude de durumu fark etmişti.
- Nilay çocuk tam arkandaydı ve söylediklerini duydu, dedim.
- Hadi ya dedi Nilay.
- Evet çok ayıp oldu, sana çok ters baktı Derin ya. Herhalde senin dalga geçtiğini falan düşündü, dedi Sude.
İçime fenalıklar geliyordu, neden bu çocukla ilgili talihsizlikler üstüste geliyordu da ben engel olamıyordum. Kızlar moralimin bozulduğunu fark ettiler. Nilay:
- Gerçekten üzgünüm Derin, hep bu salak Sude'nin yüzünden. Hem ne olacak Demir2den hoşlanmıyorsun dimi?
- Hoşlansa ne olacak ki Demir gibi biri burslu kızlarla çıkmaz herhalde, diye devam etti Başak.
Doğru ya ben burslu sıradan bir kızdım. Ben bu okula kendi hayatımı kurmaya gelmiştim ve bugünün kötü olmasına izin vermemeliydi. Gülümsedim,
- Hadi boşverin kızlar, dedim.
Birazdan okulun her noktasına asılı ses sisteminden güzel bir kadın sesi duyuldu.
" Sevgili öğrencilerimiz, oda kayıtlarınız gerçekleştirilmiştir. 1 saat sonra okul meydanında yeni dönem açılışı yapılacaktır. Tüm öğrencilerimizin katılımı zorunludur. İyi günler dileriz."
Bu anons üzerine öğrencilerde bir koşuşturma başladı, kızların söylediğine göre bir saate kadar herkes odasına yerleşecek ve meydana gidecekti. Benim de yapacak bir işim olmadığı için onlarla birlikte valizlerini bırakmaya gittim. Üçü de aynı blokta farklı odalardaydı zaten.
İlk Başak'ın odasına gittik, valizlerini bıraktık. Odalar iki kişilik geniş odalardı, o kadar kötü görünmüyordu. Ama kendi odamla kıyasladığımda ancak kıyafet odam kadar olabiliceğini fark ettim, acaba diğer odalar nasıl diye de merak etmiştim. Diğerleri de valizlerini bıraktıktan sonra, Nilay bana A bloktaki odaları göstermeyi teklif etti. Zaten merak ediyordum, hemen kabul ettim. Dördümüz A blok kısmına geçtik. Her bloğun kızlar ve erkekler bölümü vardı. Kızlar bölümüne girdik, evet burası oldukça lüks görünüyordu. Dört kişilk ultra lüx odaya girdiğimizde gerçekten burayı neden zenginlere verdiklerini anladım. Odanın içinde kocaman yatakları, çalışma odaları, kıyafet dolapları, jakuzi hatta mutfak bile vardı. Resmen kral dairesi gibi bir şeydi.
- Yaa neden bizim kalamadığımızı anlamışsındırDerin. Üstelik yarısı boş biliyor musun? Sırf daha zengin öğrenciler gelir diye bu odalar açmıyorlar. Ancak parasını verene yani, dedi Sude.
- İyi de bu çok saçma madem kurayla bence herkes kalabilmeli dedim.
- Ama öyle değil işte. Hadi oyalanmayalım, birilerine yakalnırsak laf yeriz, dedi Nilay.
Odanın muhteşem kapısını kapattık ve büyük merdivenlerden aşağı inmeye başladık, tam o esnada Melis'i gördük. Bize dönüp,
- Hey ezikler! Ne zamandan beri burada kalıyorsunuz?
Yanındaki yaverleri de kıkırdıyordu. Melis devam etti:
- Bana bakın, pisliğinizi buralara bulaştırmayan da 15. sınıf bloklarınıza dönün!. Burası sizi aşar.
Bu konuşması karşısında şok oldum, bir çok zengin gördüm ama bu kadar küstah birisiyle ilk defa karşılaşıyordum. Hayır, insanın parası başkalarını aşağılama hakkı vermezdi, annem bana böyle öğretmişti.
- Senin bizi aşağılamaya hakkın yok!, dedim kızgınlıkla. Nilay kolumu sıktı, sessizce kulağıma " Hadi gidelim" dedi.
- Aaa öyle mi? Neden yok? Aşağıda olan aşağılanır, dedi Melis.
- Öyleyse ben susmayı tercih ederim. Sen aşağılanmayacak kadar aşağılarda birisin,dedim ve arkamı dönüp gittim. Kızlar koşarak peşimden geliyordu. Sude:
- Sen ne yaptın öyle? Melis Deriler'le nasıl konuştun?
- Ne var bunda Sude? Şunları gözünüzde fazla büyütüyorsunuz, onlar da insan biz de insanız, dedim.
Sude şaşkın şaşkın bana bakıyordu, vallahi bu kız çok saf ya. Nİlay:
- Aynen öyle Derin. Zaten bunun bu kadar kendini beğenmesine neden olan şey ablası.
- Ne olmuş ablasına? , diye sordum.
- Ya ablası işte Melek Deriler, sizin Hakan Mirhansoy'la beraber. Gerçi sen daha iyi bilirsin aynı evdesiniz, dedi Nilay.
-Abim mi? dedim, bir anda ağzımdan kaçmıştı. Üçü birden "abi mi?" dedi. Durumu düzeltmeye çalıştım:
- Be... ben küçüklüğümden beri o evde yaşadığım için Hakan abi diye bahsederim ondan.
Kızlar şok içinde bana bakıyordu, ama inandılar. Nilay:
- Vavv Hakan Mirhansoy'a abi diye hitap ediyorsun he.
- Neyse siz şu kızın ablasıyla Hakan Mirhansoy'un ilişkisinden bahseder misiniz? dedim, gerçekten merak ediyordum. Sude hevesle anlatmaya başladı:
- Bak tatlım biliyorsun ki Mirhansoy Holding dünyada ilk 10 holding arasında olan tek Türk şirketi. Ne kadar zengin ve asil olduklarını zaten herkes biliyor. Deriler de zengin ama Mirhansoyların yanında çölde kum tanesi gibi düşün. Ee hal böyle olunca herkes onlardan birinin yakınında olmak, onların prestijinden yararlanmak istiyor Derincim. Melek Deriler şimdi havalarda yani sağlam yere kapak attı, kız kardeşi de bi havalara girmiş anlaşılan.
- Peki bu Deriler ailesi nasıl insanlar? Hİç gördünüz mü? dedim.
- Iyy evet bir kere geldiler tam bir sonradan görmeler! Hele annesi Eylül ayında kürk giymiş diye televizyona çıkmıştı. Çok magazinel bir hayatları var, dedi Nilay.
Benim abim nasıl böyle bir ailenin beraber olurdu anlayamıyorum. Peki babam bu işe ne diyecekti? Işte en çok onu merak ediyordum. Bir yandan da insanların benim aileme hayran olma durumunu düşünüyordum bilmiyorum ama bu holding magazin benden çok uzak şeylerdi her zaman.
Bu durumu eve gittiğimde babamla konuşacaktım, son istediğim şey bu gibi insanlarla muhattap olmaktı.
Üstelik bu durum sırrımı ortaya çıkarabilirdi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dinle Beni!
Roman pour AdolescentsDünya zenginleri arasında yer alan bir ailenin kızını düşünün! Herkesin amacı zenginlik, Derin Mirhansoy ise tıpkı yaşıtları gibi normal ve sıradan bir hayat istiyor. Bu zor olacaktı ama acı verici olacağını nerden bilebilirdi ki ?!