Uzun, mor elbisemle Theon'u beklerken boy aynasına yansıyan görüntüme bakıyordum. Saçlarımı tepeden bir topuz haline getirerek yanlardan saç tutamlarını çıkarmıştım. Boynumda ise babamın verdiği kolye yerini koruyordu. Hem babamdan hem de Theon'dan izler taşıyordu artık.
Gece neredeyse hiç uyuyamamıştım ve saatlerdir beni içten içe kemiren bir his boğazımı düğümlüyordu. Belki de baloya gitmek iyi bir fikir değildi ama üniversiteden bir kez mezun oluyoruz. Ve bu his belki de sadece gördüğüm anlamsız rüyaya bağlıydı yani kötü bir şey olacağı yoktu. Üstelik hepimiz bir arada olacağız, herhangi olumsuz bir durumda bunun üstesinden gelebiliriz.
Bu geceyi güzel hatırlamak istiyordum. Sadece içimde beslenen his gülmemi zorlaştırıyordu. Suratsız ifademi değiştirmek için kendi kendime olumlamalar yapmaya başladım. Theon'un yanımda olduğunu ve birlikte olduğumuzu söylüyordum. Ancak Abimin homurdanan sesi iç sesimden daha başarılı olarak düşüncelerimi dağıttı. "Ne yani şimdiden geç mi kaldı?"
Son kez aynadaki görüntüme bakıp çantamı alarak odadan çıktım.
"Gecikmiş olamaz mı?" Diyerek onu terslediğimde irileşen bakışlarıyla kapıyı gösterdi.
"Çocuk karşı dairede oturuyor. Eminim bomba patlasa biz de duyardık." Bazen tam bir çocuk.
Halam'ın sesi yankılandığında bizi duyduğunu anladım. "Abartıyorsun Evander."
Gözlerimi devirdim. "Theon'u sevdiğini sanıyordum."
"Sevmediğimi söylemedim ama sevdiğimi de ima etmedim."
O sırada kapı çaldı. Abimi görmezden gelip göğsümde beliren sıkışmayla kapıyı açtım. Onun varlığına duyduğum heyecan yerini korumaya devam ediyordu ve bu taze histen memnun olmadığımı söyleyemezdim. Ayrıca beni ilk kez bu kadar şık görüyordu.
Siyah takım elbisesiyle kapıda dururken gözlerinin yoğunluğu arasında nefesimi tuttum ve bana her zaman böyle bakmasını diledim. Eşsiz olduğumu hissettiren bakışıyla. Tek kelime etmesine bile gerek yoktu, sarı harelerinden tüm duygusu okunuyordu.
Dudaklarıma kondurduğum tebessümle teşekkür ettiğimde yüzünde belli belirsiz bir afallama meydana geldi. Telepati yoluyla düşüncelerini duyduğumu sanmış olmalı.
"Merak etme," Dedim gülümseyerek. "Bir şey duymuyorum." Ancak onun da benden aşağı kalır yanı yoktu. Omuzlarına tam oturan siyah ceket ve içindeki siyah gömelğiyle son derece yakışıklıydı.
O an kendine gelircesine başını belli belirsiz hareket ettirdi ve anın güzelliğini Abimin sahte öksürmesi bozdu.
"Geç kalıyorsunuz."
"Evander benimle gelir misin? Sana bir şey göstermem gerekiyor." Halam abimin kolundan tutarak onu evin içinde sürüklediğinde gülmeye başladım. Ardından sessizce kapıda duran Theon'a döndüğümde beni izleyen bakışlarıyla buluştum.
Yüzü bembeyaz kesilmişti.
Ona yaklaşarak elimi yanağına koydum. "İyi misin?"
Elimi tutarak dudaklarına götürdüğünde ikimiz de gülümsüyorduk. "Ne kadar olağanüstü olduğunu tarif edemem ama son derece iyi olduğumu söyleyebilirim."
"Teşekkür ederim."
Evden çıktığımızdan beri Theon'un dikkatli bakışları beni bir an olsun bırakmamıştı.
"Bu şekilde bakmaya ne zaman son vereceksin?"
"Öldüğümde." Yanaklarımda hissettiğim sıcaklıkla yüzümü ondan çevirmek istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAZA
Science FictionMerhabalar, uzun bir aradan sonra Yakaza 2 ile beraberiz. Kitabı yakında yayınlamayı düşündüğüm için buradan bir giriş yapmak istedim.