"Theon!" Ağaçların arasından geçerek karanlık ormanın içerisine girdim. Korku bir siren gibi çınlayarak beynimi ele geçirmeye başlarken uyarıcı tondaki sesini zihnimde işittim.
İçeri gir ve kapıyı kilitle!
Onu dinlemeyecektim. Eğer bir şey olacaksa bunu ikimiz de yaşamalıydık. Birbirimizi tamamlıyorduk ve bu yolda beraberdik. Adımlarımızı da birlikte atmalıydık.
Uyandığımız siyah beyaz rüyanın etkisi hala sürdüğü için zihnimde onu hissetmeye devam ediyordum. Bulanıklığın içinde her şey bir o kadar da berraktı. Ancak bu olağanüstü durumun içinde karşımızda duran adam sanki bize mutlu olamayacağımızı anlatıyordu. Mutluluğun yasak ve elimizden kayan bir ip olduğunu ispatlamaya çalışıyordu. Onu yakalamalıydık aksi halde bilmediğimiz bir hikayenin kuklaları olmaya devam edecektik
Gecenin karanlığında ormandaki ağaçlar bize yoldaş olurken hiç olmadığım kadar hızlı koşmaya devam ettim. Ay tepemizde yolumuza ışık tutarken yıldızlar parlayarak yol gösteriyordu. Nefesim kuruyan boğazımı yakarken ilerlemeye çalıştım. Theon birkaç adım ilerimdeydi ama aramızdaki mesafe gittikçe açılıyordu. Onun kadar hızlı değildim ve kendisi de o kadar odaklanmıştı ki arkasında olduğumun farkında bile değildi. Takılıp düşmemek için çabalarken etrafıma bakındım. Theon gittikçe uzaklaşıyordu ve eminim her ince detayı gören gözleri sayesinde asla düşmezdi. Gölgesiz ise karanlığın içerisinde tamamen görünmez olmuştu ve benden oldukça uzaktaydı. Belki de bu işi Theon'a bırakmalıydım. Ama onu gözümün önünden ayırırsam başına bir şey gelecek korkusu beni yiyip bitiriyordu. Aylardır tanışıyor olmamıza rağmen birbirimizi yeni bulmuştuk, yeni görmüştük yeni duymuştuk ve yeni hissetmiştik.
Sağındayım. Zihnimde işittiğim sesle aniden durdum ve sağıma baktım. Karanlıktan korkmazdım ama bu orman beni fazlasıyla ürkütmüştü ve Theon sağımda değildi. Oysa ki benim burada olduğumun farkında bile olmadığını düşünüyordum.
Kumral saçlarım havanın neminde dağılırken etrafımı kolaçan ettim. Duyduğum sesin gerçekliğini sorgularken sağ tarafa doğru ilerliyordum. Nefesimi kontrol altında tutmaya çalışırken bir yandan bakışlarım ormanın derinliklerinde geziniyor bir yandan da korkak ve temkinli adımlar atıyordum. Vücudum yırtıcı bir hayvan gibi önüme çıkabilecek herhangi bir tehlikeye karşı hazırlıkta bekliyordu.
Theon! Bağırmaya çalıştım ama sanki zihnimin derinliklerinde kaybolmuştum ve sesim hapsolmuştu. Bu telepatiden nasıl çıkacağımı bilemiyorken tedirginlik dalgası beni ele geçirdi. Konuşamamak hala rüyada olduğum düşüncesini getirdiğinde nefesimi tuttum.
Bu mümkün olabilir miydi?
Theon kaybolmuştu ve tek başımaydım. Yaşadıklarımın hayalimde oluşan bir kurgu olma ihtimali beni ele geçirirken tekrar bağırdım.
Theon! Sesim yine içimde patlarken beni duyup duymadığını merak ettim. Cevap yoktu ve yapayalnızdım.
Lanet olsun neredesin?
İçinde bulunduğum durumun gerçek olup olmadığını ayırt etmek için aklıma gelen ilk fikirle yere eğildim. Rüyada acıyı hissedemezdik öyle değil mi? Belki acıyı hissedersem rüya olmadığını anlardım. Sivri bir taş bulmayı başardığımda elime bastırdım. Avucumdan koluma yayılan acı rüyada olmadığımı kanıtlıyor olmalıydı. Kaşlarım hissettiğim acı karşısında çatılırken kanımın bulaştığı taşı yere atıp etrafıma bakındım. Ya ona bir şey olduysa? Ya Gölgesiz onu yakaladıysa?
Karamsarlık beni boğarken elimi göğsüme koyarak nefes almaya çalıştım. Korku ve endişeden gözlerime dolan yaşları geri itmek için başımı yukarı kaldırdığımda kanım çekildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAZA
Science FictionMerhabalar, uzun bir aradan sonra Yakaza 2 ile beraberiz. Kitabı yakında yayınlamayı düşündüğüm için buradan bir giriş yapmak istedim.