Eve vardığımızda Theon her ne kadar karşı dairemde oturuyor olsa da beni bırakmakta zorlanmıştı. Benim de bunu istediğim söylenemezdi. Hatta odada yalnız olmaktan bile rahatsızlık duymuştum. Ancak eve girer girmez telefonda görüntülü bir şekilde arama geldi. İkimiz de yattığımızda aramızda bir duvar olsa bile görüntülü konuşmak rahatlamamı sağlamıştı ve ben uyuyana kadar telefonu kapatmamıştı.
Şimdi herkesten habersiz geldiğim hastaneye adım atarken belki de yanlış yapıyordum ama en kötü ne olabilirdi ki?
Dışındaki beyazlığıyla içindeki kasveti saklamaya çalışan binaya doğru yaklaştım. Her adımımda göğsüm daha fazla sıkışıyordu. Belki de Theon'a karşı duyduğum suçluluktan kaynaklıydı.
İçeri girip görevli kadına ilerlerken endişeli bakışlarımı kendime saklamaya çalışarak Ultor'u ziyarete geldiğimi söyledim. Evet, yanlış ihtimal bundan kaynaklanıyordu. İlk defa akıl hastalıkları hastanesine gelmiştim.
"Pekala, ziyaretçi kabul edip etmediklerine bakmam gerekiyor." dediğinde tebessüm etmeye çalışarak ellerimi kenetledim. Etrafımdaki hastalar normal görünüyorlardı. Onları sağlıklı görmek içime biraz olsun su serpmişi. Belki Ultor'un durumu da onlar gibiydi ve abartılacak bir şey yoktu. Peki ya onun iyi olması bana ne kazandırırdı?
"Size görevli eşlik edecek." diyerek yanında duran adamı yönlendirdi. "Gitmeden kimliğinizi bırakmanızı rica edeceğim."
Çantamdan çıkardığım kimliğimi masanın üzerine bırakıp beyaz önlüklü adamı takip etmeye koyuldum.
İlerledikçe gerginliğim artıyordu. Durumunun nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yokken söze nasıl başlayacağımı düşünüyordum. Tamamen saçmalık.
"Nesi oluyorsunuz?" diye bir soru duyduğumda aklımdaki düşünceleri silkeleyerek görevliye döndüm.
"Sadece arkadaş." Tek kaşını kaldırdığında neden böyle bir ifade takındığını anlamama fırsat tanımayarak beyaz bir kapının önünde durup anahtarlarını çıkardı. O an diğer hastalar gibi olmadığını anladım. Herkes dışarıdayken, o kilit altındaydı.
İstemsizce kaşlarım çatıldı. "Onu neden kilitliyorsunuz?"
"Sadece kendine zarar vermesi için." Suratındaki ifade o kadar bencilceydi ki bir an için Ultor'u savunmak istedim. Tüm bu olanlar sadece onun hatası değildi. Sadece kendi yolunu yanlış seçmişti. Belki de çaresi yoktu. Bağımlısı olduğu şey onu bu hale getirmişti. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorduk ve bu kadar ılımlı olmam bizimkilerin sinirini bozabilirdi.
Kapıyı açtı ve "On beş dakika." diyerek içeri yönlendirdi.
Arkamdan gelmemesine sevinirken yavaşça ilerledim. Sadece kendine zarar vermesi için içeri kilitliyorlar ancak içeri girmiyorlar bile.
Tekli koltukta oturmuş ve camdan dışarı bakan zayıf cüssesiyle karşılaştığımda nefesimi tuttum. Turuncu saçlarını üç numaraya kesmişlerdi. Boğazımdan yukarı tırmanan gerginlik konuşmamı zorlaştırıyordu. Theon bu yaptığımı öğrenirse beni nasıl affeder bilmiyorum.
Arkası dönük bir şekilde konuştu. "Sonunda."
Geldiğimi camdan görmüş olmalı.
"Nasılsın?" Kekelememeye çalışarak olduğum yerde durdum. Ardımdaki kapı hala açıktı.
Başını yavaşça bana doğru çevirdiğinde gözünün altını gölgeleyen yorgunlukla karşılaştım. Sanki önümdeki bu çocuk benim tanıdığım biri değildi. Bakışlarındaki çözemediğim ifadesiyle ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAZA
Science FictionMerhabalar, uzun bir aradan sonra Yakaza 2 ile beraberiz. Kitabı yakında yayınlamayı düşündüğüm için buradan bir giriş yapmak istedim.