Yerimden kalkmamı söylediğinde ona döndüm. Göğsümde bir kabarma hissettim. Benden vazgeçeceğini düşünme korkusu sardı içimi. Bakışlarına sinir hakimdi ama bu herhangi birine olan bir sinir değildi. Söyleyecek hiçbir şey bulamadığımda Eris konuştu.
"Niyeti kötü değildi. Yargılamadan önce dinlemeyi öğrenin."
Pythias "Sen biliyor muydun?" diye sorduğunda "Evet." dedi.
Theon'la göz göze bakmaya devam ederken yüzü öfkeden buruşmuştu. Belki de hayal kırıklığından.
Gözlerini kapatıp zorla nefes aldı. "Kalk Carsin." İsmimi onun sesinden böyle ifadesiz duymak elektrikle dolmama neden oldu.
Pythias "Theon seni anlıyorum ama önce dinle." derken yerimden kalktım. Ona yol verdiğimde yanımdan bir şimşek gibi geçti. Beni de sürükleyecek sanmıştım ama tek gidiyordu. Bu bir anlığına afallamama neden oldu. Ancak endişe beni rahat bırakmadığında peşinden gitmek için adımımı attım. Arkamda bıraktıklarıma ise burada kalmalarını söyledim.
Bahçeden çıktığımda yetişebilmiştim.
Peşinden hızlı adımlarla yürürken sesimi duyurabilmek için bağırdım. "Theon beni dinler misin?" Susmaya devam ederek arabasının yanına vardı.
"Peşimden gelme Carsin." Ses tonu gök gürültüsünü hazırlayan bir şimşek gibiydi ama buna ilk kez tanıklık etmiyordum.
"Bunu yapmayacağımı benim kadar iyi biliyorsun."
Yanına gidip açtığı kapıyı hızla iterek kapattığımda belli etmemeye çalıştığı şaşkınlığını görebilmiştim. Arabalar yanımızdan hızla geçiyorlardı.
"Sorunlarımızı kaçarak çözmeyeceğimizi sanıyordum." İfadem karşısında sanki sinirini yerinde tutmakta zorlanırcasına başını benden çevirdi. Kaşlarını çatmaya devam ederek yolun karşısına doğru yürümeye başladı.
"Bu kadar kızmana gerek yok, sensiz de yaşayabiliyorum. Her yaptığımızı birbirimize söyleyecek değiliz ya." Peşinden hızla yürürken arabaların gürültüsünden beni duyabilmesi için bağırıyordum.
Söylediğime cevaben hızla bana döndü. "Öyle mi?" Gözlerini siyah gölgeler bürürken kulağım ağzımdan çıkanı yeni işitiyordu. Bakışlarında beliren hayal kırıklığı benim de kalbimi kırmıştı. Bu akşam konuştukça daha derine saplanıyordum.
"Öyle demek istemedim." Peşinden yürümeye devam ederken uzuvlarım elektriklenmişti ve söyleyeceklerimi iki kere düşünmeye başlamıştım. "Sadece cesaretli olup, bir şeyleri kendim halledebilmek istiyorum." Yolun karşısına vardığımızda önümüzde denizin sakinliği, arkamızda hızla geçen arabaların gerginliği barınıyordu. "Sürekli senin koruman altında olamam."
Sonunda yürümeyi durdurdu ve bana döndü. "Hayır, olabilirsin." Aramızda birkaç adımlık mesafe vardı.
Gözlerimi devirdim. "Yapma Theon."
Ardından cevap vermeyerek ellerini kot pantolonunun ceplerine sıkıştırdı ve karanlık denizi izlemeye başladı. Yan yana öylece dururken ben de aynı şekilde onu izliyordum. Yüzü bir heykel gibi kıpırdamıyordu bile. Çatık kaşlarının altındaki gözlerine dalgalar vururken çenesi kasılmıştı. Ama bu haliyle daha da yıkılmaz görünüyordu. Ve bu dik duruşu ona duyduğum hayranlığın bir sebebiydi. Ona sarılmak istedim, onu öpmek istedim ve bu istek yumruklarımı sıkmama neden oldu. Vücudumda karıncalanma hissederken ona baktığımın farkındaydı. Başını havaya doğru kaldırıp nefes alarak "Anlat." dedi ama bana bakmıyordu. Onun karşı refleksi olarak anı şekilde nefes aldım ve kendimi toparlamak adına yere baktım. Kaşlarım benden bağımsız olarak kalkmıştı ve dudaklarım aralanmıştı. Tekrar bir nefes aldığımda sıktığım yumruklarımı gevşettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAZA
Science FictionMerhabalar, uzun bir aradan sonra Yakaza 2 ile beraberiz. Kitabı yakında yayınlamayı düşündüğüm için buradan bir giriş yapmak istedim.