Bölüm 3

292 29 1
                                    

Medyadaki Silvia William.

Kendimi koca bir yatakta buldum. Bedenim uyuşmuştu. Abimin bana yaptığı o davranış çok kabaydı. Benim yaptığım daha kabaydı.

Gözlerimi kırpıştırdım. İçeriye giren güneş ışığı canımı yakıyordu. Üzerimde bulunan kalın battaniyeyi kafama doğru çektim.

Sonra nefessizlikten gün yüzüne tekrar çıktım. Uyandıysam fazla yatakta duramazdım bu yüzden bedenimi kaldırıp valizlerin önüne doğru yürüdüm. Koskoca odada tek başımaydım. Hah! Bu çok iyiydi.

Üzerime boydan gri bir elbise ile aynı renk topuklu ayakkabılarla kombine ettim. Üzerimde ki kıyafetlerden kurtulup giyindikten sonra, aynanın karşısına geçtim. Özenle dizilmiş olan masadan tarağı bulduğumda uzun saçlarımı, ikiye ayırıp omuzlarımdan önüme atarak tarama işini daha kolay hale getirdim.

Saçlarım bittiğinde siyah iplikli, pembe ametist taşlı kolyemi taktım ve odamdan dışarıya çıktım. Koridorlarında kimseyi bulamadım. Yani doğal olarak tüm vampirler uyuyorlar. Koridorda bir tek benim topuklu ayakkabımın sesi yankılanıyordu. Merdivenlerden aşağıya indiğimde abimi ve Kurtların liderini fark ettim. Fakat saklandım. Onları dinleye başladım.

"Allen seni anlıyorum. Kardeşin biraz sorunlu..."

Hey! Sorunlu filan ama bu olmadı. Ben sana teşekkür etmeyi düşünüyordum. Ama neyse.

"Biliyorum Marcus, fakat babamın benimle beraber onunda buraya gelmesinin bir nedeni olması lazım! Sana karşı kaba davrandı, bende canını yaktım."

Marcus güldü ve abimin omzuna elini koydu. Abimi ilk kez böyle davranırken görüyorum. Bu çok salakça. Bu hiç abime göre bir davranış değil.

"Merak etme! Kardeşin böyle davrandı diye barışı hemen sonlandıracağımı düşünme!"

Ne barışı? Benim neden hiç bir şeyden haberim yok. Abim neler karıştırıyor böyle?

"Babamlar bu barış için çok uğraştı. Kurtlar ve vampirlerin düşmanlığını bitirmek için çok çalıştılar."

Bilmeden babamın mirasını yok mu edecektim. Abim bu yüzden mi bana kızgındı. Marcus havayı kokladı. Sanırım beni fark etmişti. Hızla oradan uzaklaşmaya başladım. Fakat arkamdan gelen sesleri duyuyordum. Daha hızlı Silvia!

Bu koridorlar neden birbirine benziyor? Karşımda gördüğüm çıkmaz koridor seni sersem, diye dalga geçen metal muhafıza baktım. Arkamdan gelen adım sesini daha net duyuyordum. Dinlemeseydin bunların hiçbiri olmayacaktı.

Yere bağdaş kurup oturdum. Ne olacaktı ki sanki bana zarar mı verebilecekti!

Karşımdaki muhafıza gülümsedim. Sen ne salak bir şeysin ya?

Havayı kokladım. Bu kokuyu her yerde tanırdım. Siyahi alfa kurdu...

Yanıma gelip başımda zebellah gibi dikildiğinde sıkıntıyla derin bir nefes verdim. Ne istiyordu benden? Anlaşma yaptılar diye iyi anlaşmamı beklemesinler benden ya!

"Ne var?"

Diye bağırdım ona! Tabi beni takmadı. O da benim gibi karşıdaki metal muhafıza bakıyordu.

Ah sıkıcı!

Ayağa kalktığımda kolumdan kavradı. Ah seni lanet pislik! Dokunman bile beni sinir ederken sana nasıl saygılı davranabilirim.

"Bırak beni seni pire torbası!"

Kolumu çekmeye çalıştığımda daha fazla sıktı ve beyaz tenimin kızardığını görebiliyordum.

Kırmızı gözlerimi onun cam gibi olan altın sarısı gözlerine diktim. Sinirliydi her halinden belliydi.

Ah küçük kurtçuk kızdı mı yoksa?! Ona sırıtarak baktım. Bu onun daha da sinirlenmesine neden oldu!

"Bırak artık. Bana dokunman bile senden iğrenmeme neden oluyor?"

"Sen... kendini ne sanıyorsun? Burnu havada bir kızdan başka bir şey değilsin! Vampirlerin senin gibi bir lidere ihtiyaç duyduklarına üzülüyorum. Çünkü sen asla asil bir vampir gibi davramıyorsun! Sen vampirlerin yüz karşısısın."

Bunlar gerçeklerdi. Ve ben gerçekleri asla inkar etmedim. Gerçekler acıdır. Şuan olduğu gibi canımı yakıyor. Ama bunu hakettim.

"Lütfen beni daha fazla gerçeklerle sınama! Ben kendimi biliyorum. Sizin istediğiniz kişi olamam. Ben buyum. Değişimler her zaman zorlar beni. Aynı annemin ve babamın yokluğunu hala hissediyor olmam gibi. Şimdi bırak kendi acımda boğularak yaşamaya çalışayım."

Gözlerimi kapattım. Kolumdaki elinin gevşediğini hissettiğim de odama girdim ve hızla eşyalarımın arasından kocaman bir şapka buldun. Güneş beyaz cildime zararlıydı. Kurallar vardı fakat şuan kimin umrunda.

Şapkamı başıma yerleştirdim. Ellerime kolumuda kaplayacak şekilde uzun eldivenlerimi giydim. Bacaklarımı da uzun çoraplarımdan birini giydim. Hazırdım.

Hızla dışarıya çıktığımda havanın fazla güneşli olduğunu anladım. Omuzlarıma gölge düşüren şapka sayesinde biraz olsun tenim soğuk kalıyordu. Karşımda gördüğüm okul binası, ve dışarıda gezinen öğrencileri fark ettim. Yatakhanelerin hemen karşısında konumlandırılmış bir bina.

Demir kapıyı açar açmaz karşımda iki siyah kanatlı izbandut gibi adamlarla karşı karşıya kaldım.

"Bayan William. Dışarıya çıkmazsınız."

"Size mi soracağım ne zaman çıkıp ne zaman gireceğimi?"

Kafamı kaldırıp baktım. Şapka beni güneşten koruyordu Tanrıya şükürler olsun! Yoksa bu izbandut kılıklı adamlar yüzünden yukarıya baktığımda yüzüme çarpan güneş ışığından etkilenmiyordum.

"Bayan William lütfen sorun çıkarmayın!"

Sinirle adamların karınlarına yumruğumu yerleştirip kapıdan dışarıya çıktım. Karşımda gördüğüm ormanlık olana doğru topuklu ayakkabımın el verdiği müddetçe ilerledim.

Ormanın derinliklerine geldiğimde gördüklerim beni şaşırttı, fakat biraz da sevimdim. İşte biraz aksiyon iyi gelirdi. Karşımda gördüğüm düşük seviyeli vampire doğru ilerledim. Bir insana saldırmak için pusula bekliyordu.

Arkasından yaklaşıp bekledim. Benim geldiğimi hisseder gibi arkasını döndü. Benim Asil olduğumu hissediyordu. İlk önce başını eğdi sonra bana saldırdı. Fakat elimi kaldırmamla donup kaldı. Güzel! Gözlerimi onun gözlerine diktim. Bana yalvarıyordu.

"Cehennemde yan seni vampirlerin yüz karası!"

Düşük seviyeli vampir mavi bir alevle yanarken gözlerimi alevlere diktim. Her şekilde bazen neden bu insanları vampire çeviriyoruz, sonrada avlıyoruz. Hiç anlamıyorum.

Asla da anlamayacağım. Arkamı döndüğüm an kala kaldım.

♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥

Merhaba biliyorum her seferinde söylüyorum ama tesaduflerinyazari ile ortak hesabım.

Onun kitabı Masum Kozaya bakarsanız çok mutlu olurum.

Vampir LisesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin