Donup kalırken, başımı o olamaz dercesine iki yana salladım. Uzel babam olduğunu bilseydi, beni buradan uzaklaştırmak için elinden geleni yapardı. Bu yüzden ona bu adamın babam olduğunu söylemeyecektim. Ama babamda olmayabilirdi.
"İçeriye girelim," dedi ve elimden tutup beni dış kapıya kadar götürdü. Ellerimizin tekrar değmesine mi şaşırsam, utansam mı bilememiştim ama şuanda buna odaklanmam son şeydi. Bu yüzden kendimi şuan ki yaşadığımız olaylara verdim.
"Anahtar yanında mı?" başımı salladım ve cebimden anahtarı çıkardım. Evden çıkmadan önce anahtarımı almıştım çünkü markete giderken adamlar beni takip etmeye başlamışlardı. Gecenin bir yarısı canınız çikolata çekerse ve açık market aramaya kalkışırsanız, elinizden gelebildiği kadar kalabalık yerlerden yürümenizi tavsiye ederim.
Uzel anahtarı kapıya soktu ve yavaşça kapıyı itti. Kapı açılırken Uzel bana baktı ve başını girelim dercesine salladı. Gözlerimle onay işareti verdiğimde elini elimden çekmeden içeriye girdik. Görünürde ses veya kimse yoktu. Bu beni biraz daha rahatlatırken, içimden bir ses tek olmadığımızı söylüyordu ama buna inanmak istemiyordum.
Uzel babama benzettiğim adama doğru ilerlerken, eli elimden kaydı ve durup adama baktım. Uzel arkasını dönerek bakışlarını bana çevirdi.
"Sorun ne?" yutkunarak başımı iki yana salladım ve bir adım ilerledim. O senin baban değil. Git ve bak. Git ve o adamın yüzüne bak. Gözlerimi Uzel'e çevirdim.
"Sorun...yok," diyerek onun önüne geçip temkinli adımlarla adama doğru yürüdüğümde Uzel hala kaşlarını çatmış beni izliyordu. Adamın yüzünü daha iyi seçerken, bu adamın aile dostumuz olan Erkan amca olduğunu anladım ve elimi çığlık atmamak için ağzıma götürdüm.
"Hayır," diye fısıldadım. Erkan amca babamın en iyi dostuydu ve babam hakkında herşeyi biliyordu. Babamın öldürüleceği zaman babamın öldürüleceğini bilse bile, yanımda durmuştu ve babama yardım edememişti. Küçüktüm. Çok küçüktüm ve korkuyordum.
Gözlerimin üstüne bir perde indi ve gözlerimin önündeki perde açılarak beni o zaman götürdü.
"Babam, nerede?" dediğimde Erkan amca gülümseyerek bana ardından yere baktı. Sıkıntılı gibiydi, bunu anlamıştım ama asıl sorun gecenin bu saatinde babam neredeydi?
Erkan amcayı dürtüp bana bakmasını sağladım. "Babam nerede Erkan amca?" derin bir nefes aldı ve buruk bir şekilde gülümsedi.
"Cennette," bunu anlamasamda, babamın cennete gitmiş olduğunu anladım. Cennet nasıl bir yerdi ki? Neden oraya gitmişti? Orada yapacak işleri mi vardı? Sabah yapamaz mıydı?
"Cennette mi? Orası neresi?" Erkan amca beni omuzlarımdan tutup yatağıma geriye doğru yatırdı ve üstümü yorganla örterek yanağımı öptü. Yanağıma bir damla yaş damlayınca, Erkan amcanın ağladığını anladım ama neden olduğunu sormadım, soramadım. Nasıl olsa söylemeyecekti.
"Baban cennete gitti ve gelmeyecek. Ama o seni hep izliyor olacak, sadece sen onu göremeyeceksin," diyerek yanıma oturdu. Dediklerini kafamda tartarken hiçbir dediğini anlamamıştım ama sadece babamın gelemeyeceğini idrak edebilmiştim. Neden babam gelemiyordu? Orası çok mu uzak bir yerdi?
"18 yaşına geldiğin zaman, bu evden git Dalya. Arkana bakmadan git. Şunu bil, burası o zaman senin için iyi bir yer olmayacak," diyerek yanağından bir damla yaş daha süzüldü. Dediklerini anlamasam bile sözcükleri inanılmaz bir şekilde kafama kazınıyordu.
"İyi de, neden? Neden babam cennette? Neden gelemiyor, çok mu uzak orası?" Erkan amca dudaklarını birbirine bastırdı ve yataktan kalktı. Ağzım aralık, onu izlerken alnımdan öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINTI
Romance"Dalya! Kaçamazsın! Annemlere hamile olduğunu söylemeliydik!" olduğum yerde kalakalırken, bu salağın beni büyük bir yalanın ortasına attığını düştüğüm boşluğun soğuk rüzgarını hissedince anladım. O anda aklıma bana dediği tehdidi geldi. "Ya anlat, y...