"Pekala. Akşam ki yemekte görüşürüz öyleyse?"
dedi üzerini giyinirken.
"Akşamki yemek mi?" dedim.
Böyle bir şeyden haberim yoktu.
"Sadece bir kutlama. Francis de orada olacak. Gelince görürsün."
Yanağıma minik bir öpücük kondurup çıktı. Yataktan kalkıp odanın dört bir yanına saçılmış olan kıyafetlerimi toplayıp üzerimi giyindim. Francis'in atölyesini savaş alanına çevirmiştik adeta. Oysaki burası yıllar önce prensin doğumu şerefine Camelot'un dört bir yanında şenliklerin ilan edildiği soğuk ocak ayından beri onun tek eviymiş. Bir gün sohbet ederken bana anlattığına göre, yine aynı ocak ayında hayatının aşkını kaybetmiş Francis. Karısının hatıralarıyla dolu küçük evinde artık onun için bir şey kalmadığına karar verince de kralın aylar önce yaptığı teklifi kabul etmiş ve saraya gelip burada kral için çizmeye başlamış. Bense az önce atölyesinin her bir köşesinde kralın oğluyla sevişmiştim. Tanrım, dedim kendi kendime. Yaşlı adama biraz saygı göster, Castiel.***
"...sizin emirlerinize sadık kalacağıma, bu krallığı ve içinde yaşayan insanları koruyacağıma söz veriyorum." diyerek bağlılık yeminini tamamladı Dean.
Kral elindeki altın tacı prensin başına yerleştirmek üzere havaya kaldırdı.
"Artık yaşını doldurduğun ve meşru varis olduğun için seni Camelot'un veliaht prensi ilan ediyorum." dedi ve tacı yavaşça başına yerleştirdi.
Büyük salon alkışlara boğulmuştu. Herkes kadehini prens için kaldırdı. Onları taklit ederek bal şarabıyla dolu kadehimi kaldırdım. Uzun masanın sonunda, saray ressamının yardımcısı olarak oturuyordum. Gelecekten geldiğimi düşününce kendi kendime gülmeden edemedim. Sarayda kendime mevki bile edinmiştim.Dean masada babasının yanındaki yerine geçerken bana bakıp hafifçe göz kırptı. Bunu yakalayan birkaç kişi merakla yüzüme bakarken onlara aldırış etmeden tabağımdaki yemekle oynadım. Gelecekten gelsem bile, aramızda geçenler duyulursa sonuçlarının ağır olacağını biliyordum.
Gecenin sonunda veliaht prens fena halde sarhoş olmuştu. Salonun ortasına kustuğunda misafirlerin çoğu gittiği için şanslıydı. Yinede kral birileriyle sohbet ederken küçük düşmüş gibi görünüyordu. Hizmetkarı ortalığı temizlerken, bende onu odasına götürdüm. Yatağını açıp içine girmesine yardımcı oldum. Ayakta zar zor duruyordu.
"Seninle ilgili çok güzel bir şey var." diye fısıldadı. "Tanrı aşkına." dedim gülerek. "Kaç kadeh içtin sen?" Gülümsedi. "Bir sürü." dedi. "Ama gerçekten çok güzelsin. Ve yarın sabah ayıldığımda yine öyle olmaya devam edeceksin." Yavaşça üzerini örttüm. Odadan çıkarken arkamdan belli belirsiz "Seni seviyorum." dediğini duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost in Time (Destiel)
Fanfiction"İsmim Castiel. Castiel Novak. Güzel sanatlar öğrencisiyim. İngiltere'de yaşıyorum. Gelecekten geliyorum...Belki de farklı bir evrenden? Kahretsin...Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum, ama bundan yüzyıllar sonrasında, gelecekte bir yerlerde bir hayat...