Yoongi son kez üzerini düzeltip anahtar ve cüzdanını alarak evden çıktı. Kendisi için bekleyen özel arabasına binip kulaklıklarını taktı ve sevdiği iki şarkıdan birini açıp dinlerken sağ camdan, güneşin yeni aydınlatmaya başladığı şehri izlerken yolculuğunu sürdürmeye başladı.
Yeni okulunda yeni bir sayfa açmak ya da değişmek gibi bir düşüncesi yoktu. Her zamanki gibi soğuk, tek tabanca takılan Yoongi olacaktı.
Yoongi sevmezdi insanları. Onlardan çekinir, kaçınırdı. İnsanlar da ondan kaçarlardı zaten. Kimse yaklaşmazdı yanına. Onu soğuk, korkutucu bulurlar, ondan ürkerlerdi.
Şimdiye kadar neredeyse hiç arkadaşı olmamıştı Yoongi'nin. Olmasını da istemiyordu zaten. İnsan kalabalığından başka bir şey değildi kendisi için. Bu şekilde kafası rahattı. Kimse ona bulaşmıyordu, o kimseye bulaşmıyordu. Kimse için fedakarlık yapması gerekmiyordu. Yüzüne gülüp arkasından konuşan kimse yoktu hayatında hiç değilse...
Araba durduğunda kulaklıklarını çıkarıp okulun dış cephesine göz attı. Güzeldi. Bundan önceki okulu gibi.
Arabadan inip çantasının tek kolunu omzuna taktı. Ellerini ceketinin ceplerine koyup yavaş adımlarla okula ilerledi. Yeşil renk olan saçlarından olsa gerek yanından geçtiği herkes ona bakıyordu. Ya da ona öyle geliyordu.
Kendisine bakan insanları umursamayıp okul bahçesine girdi. Ardından önünde durduğu büyük binaya son kez bakıp derin bir nefes alarak içeri girdi.
Bir başkası olsa müdürün odasını birine sorma gereği duyardı. Fakat Yoongi başkasından yardım istemezdi. Ailesi de bu duruma dahildi.
Yaklaşık yarım saat süren okul turunun sonunda müdürün odasını bulduğunda kapıyı tıklayıp içeri girdi. Yaşlı, kel, göbekli bir adam beklerken gördüğü genç, uzun ve gayet fit bir adamdı. Gri saçları ise adamı resmen çekici kılan bir diğer unsurdu.
Saygısını sunmak için eğilip kendini tanıttı yeni müdürüne.
"Demek transfer öğrenci sensin..."
Müdür olan genç çocuğu süzüp kafasını salladı aşağı yukarı. Sandalyesine iyice yaslanıp ona bakmaya devam etti.
"Saçlarının rengi güzelmiş."