1

69 8 2
                                    


Halbuki tarih dersinin en can alıcı noktasında mışıl mışıl uyuyordum. Taa ki arka sıralardan kafama gelen buruşmuş kağıdın beynimin tüm hücrelerine tecavüz etmeye kalkmasına kadar. Kağıdı fırlatanın her ne kadar kim olduğunu tahmin etsemde kendime engel olamayarak hışımla arkamı döndüm. Onur iki elinin işaret ve baş parmağını birleştirmiş kalbinin hizasına getirmiş parmaklarıyla eğri büğrü yaptığı kalbi bana gönderiyoruyordu. Gözlerimi açabildiğimce açıp dik dik baktım. Sağ elimi boynumu kesiyormuş gibi yapıp '' Öldün sen '' dedim. Yalnız Onur bu hareketlerime alışmış olduğu için tüm sıfatsızlığıyla kaşlarını kaldırıp kafama fırlattığı kağıdı işaret ediyordu. Subhanallah deyip kafamdan sekip yere düşen kağıdı alıp açtım.

'' Pazara kadar değil mezara kadar Tuğbammm. Gelirim senle mezara kadar kız :) '' yazmış gerizekalı. Arkama dönüp sessiz ama oldukça şiddetli cevap verdim heyecanla bakan Onur'a  '' Ge-ri-ze-ka-lı''

Verdiğim cevaptan tatmin olmamış olacak ki kafamı tekrar sıraya koyalı saniyeler olmadan bir kağıt daha geldi.

'' Off offf kömür gibi yanıyorum , off off ayıp mıdır seviyorum. Düşlerime giriyorsun bi girdin mi çıkmıyorsun Tuğbammm!!! ''

Sakin ol Tuğba sakin ol kızım alıştın artık sakin diye kendime telkin verirken bu sefer omzuma gelen kağıt zorla yatıştırmaya çalıştığım sinirlerimi yeniden ayaklandırdı.

'' Bir güzellik yapsana gece benle kalsana, kitabına uydur gel Tuğbamm. '' İşte bu tam olarak bardak taştığı halde üstüne su döken gerizekalının işiydi. Yavaşça yerimden kalkıp ''Yeminimi bozdum Onur kaç oğlum'' deyip oturduğu son sıraya doğru koşmaya başladım ardımda nazik tarih öğretmenimizin çığlıklarını bırakarak.

Sınıf fazlasıyla alışıktı bu duruma o yüzden benle beraber fırladılar onlarda peşimden. Onur'un sırasına vardığımda yakasından tuttuğum gibi yere yatırdım. Ben Onuru bir güzel pataklerken sınıftakiler bizi ayırmaya çalışıyordu. Daha doğrusu beni Onurun üzerinden kaldırmaya.. Ne kadar cimdiklesem saçlarını çeksemde bir türlü sinirim geçmiyordu. Onurun bizi ayırmaya çalışanlara '' Bırakın lan Tuğbamın vurduğu yerde gül biter'' demesi daha da hırslandırıyordu.

Nitekim sınıfın çabaları, öğretmenimizin el atmasıyla Onurun üzerinden kalkıp müdürün kapısına gelmiştim. Öğretmenin müdürün kapısına tıklatmasıyla içeriden gelen ''Gel'' sesine biat edip odaya girdik.

'' Lan yine mi siz! ''

'' Müdür Bey bu ikisinden şikayetçiyim kavga çıkartıp dersimi sabote ettiler.''

'' Siz derse gidin Merve Hanım ben ilgileneceğim bu iki sıpayla. '' Demekki tarihçinin adı Merveymiş bu sebeple bu değerli bilgiyi zihnimin bir köşesine not ettim ileride lazım olma ihtimaline karşın.

Tarihçi peki deyip kapıdan çıkınca müdürün odasında üçümüz kalmıştık. Bizim Antartikalıları aratmayan beyaz tenli müdürümüzün rengi kırmızının en koyu tonunu aldığında şiddetli birkaç dakikanın bizi beklediğini anlamıştım. Birkaç dakika diyorum çünkü müdürde benim gibi Onura üç dakikadan fazla dayanamıyor beyni akışkan hal aldığından odadan kovuyordu bizi.

Kendini teskin etmek istercesine derin bir nefes alıp söze girdi müdürcüm '' Tuğba anlat bakalım bu sefer ne oldu ? ' ben cevap vermek üzere ağzımı açmak istemiştim ki Onur parmak kaldırdı.

'' Hocam hep Tuğbaya öncelik tanıyorsunuz bu sefer ben anlatabilir miyim? ''

'' Oğlum yavrum evladım geçen sefer sana sorduğumda bayanlara öncelik deyip söz hakkını Tuğbaya vermiştin ya.''

KUYRUKLU BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin