Bölüm 2

1.4K 91 39
                                    

"Tamam Marcel, yönergeleri oku." dedi Louis.

"Tamam, bir şarkı oluşturup, basit bir sözcükle adını koymalıyız, eee, bizim ilişkimizi anlatan bir şarkı." Son kısmı neredeyse fısıldamıştım.

"Bu da ne demek oluyor?" diye homurdandı Louis. "Bizim aramızda hiçbir şey yok."

"Madem aramızda bir şey yok, ne diye beni-" Bağırıyordum ama bu tutumum üzerine beni dövebileceği aklıma gelince susmuştum.

"Partnerim olarak seçtim?" Sözümü tamamladı.

Kafamı salladım, o sırıtmaya başladığında çok masum gözüküyordum.

Cevap verirken dirseğimi dürttü. "Seni daha iyi tanımak istiyorum, hepsi bu. Bilirsin, barış yapıyorum."

Yani bu neden bana şemsiye teklif ettiğini ve neden beni en yakın duvara fırlatmadığını açıklıyordu.

"Gerçekten mi?" dedim umutla.

"Evet. Gerçekten." İnandırıcı bir şekilde konuştu.

Dersin geri kalanında o bana basit birkaç piyano taktiği göstermiş ben de ona annemin beni bu sınıfı almam için ikna edişini anlatmıştım. Bana piyanoya bir şans vermem gerektiğini çünkü onun güzel bir enstrüman olduğunu söylemişti.

Bir sonra ki dersin zili çaldı ve sınıf dağılmaya başladı. Genellikle sınıftan en son çıkan kişi ben olurdum çünkü kimsenin yoluna çıkmak istememiştim. Geçen sefer koridorda yürümeyi denediğim zaman Kelly adında bir kız çarpmıştım ve o da bana "Gezegende yürüyen en üzücü yaratık." adını takmıştı.

Kafamı sallayıp yürümeye başladım ama sınıfın kapısından çıktığım anda bir el beni durdurmuştu.

Arkamı döndüğümde sırtını duvara yaslamış, elleri cebinde bir Louis'yle karşılaşmıştım.

"Öğle yemeği vakti geldiğinde, kafeteryada beni bul, tamam mı?" Gülümsedi.

"Pekala." Kafamı salladım ve ters yönde yürümeye başladım.

Şimdi, neden onu kafeteryada bulmamı istemişti? Yemin ederim, bu gün gittikçe garipleşiyor, garipleşiyordu. Bay Anderson'a partnerleri değiştirmeyi soracak kadar rahatsız hissediyordum ama sanırım tüm şu 'barış' olayına bir şans vermeliydim.

Tarih, Matematik ve İngilizce'yi de bitirdiğimde öğle yemeği zamanıydı.

Kapıdan girdiğimde benimle dalga geçen herkesle göz temasında bulunmaktan kaçındım. Omuzlarımı dikleştirdim ve gözlüğümü düzeltip Louis'yi aramaya başladım.

Serserilerin yemek masasında, günlük ve karışmış kahverengi saçları görünce onlara doğru yürüdüm.

"Ah, selam Marcel." Sırıttı.

"Evet, çocuklar onun kim olduğunu hepimiz biliyoruz. Kendisi piyano projesinde benim partnerim, umarım hepiniz iyi anlaşabilirsiniz, ha?"

Takım arkadaşlarının hepsi kafalarını salladı ve bazıları birbirlerine bir şeyler fısıldamaya başladı.

"Marcel, değil mi?" Bir çift ela göz bana bakmaya başladı.

"Evet. Ve senin ki?"

"Zayn. Zayn Malik. Bir fubol oyuncusu değilim, spordan daha çok müzikle ilgilenirim. Okul korosunun başkanıyım." diye tanıttı kendini.

"Ah, etkileyici. Ee, bir ışığı yakmak için ne kadar bas gerekir?"

"Haha, kaç?" Zayn ne yaptığımı anlamış, devam ettiriyordu.

Opposites Attract (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin