Gözlerimi açtığımda terden sırılsıklam olmuştum. Evimde ve güvende olduğumu kavrayınca tuttuğum nefesi verdim. 'Sadece aptal bir kabus' diye düşündüm. Bazen bu tarz kabuslar görürdüm, fakat hala nasıl baş edeceğimi bilmiyordum. Genelde bir ormanda olurdum , iki topluluğun büyük bir savaşa tutuştuğu ve kanın su gibi aktığı ormanlar... Sonra bir kız sesi duyardım. Bana 'sen yaşamalısın.' diye fısıldardı ve o anda uyanırdım. Neden böyle kabuslar gördüğümü bilmiyordum ve hiçbir zaman öğrenememiştim. Durumu anneme anlattığımda endişelenecek bir şey olmadığını söyleyip beni geçiştirmişti.
Kabusun etkisinden çıkmak için başka şeylerle ilgilenmeye karar verdim. Telefonuma uzandığımda beş dakika sonra alarmımın çalacağını fark ettim. Yani tekrar yatma gibi bir imkanım yoktu. Hızla kalkıp duşa girdim. Soğuk suyla kendime geleceğimi düşünürken bile kabusun etkisindeydim ve annem kapıyı tıklattığında yerimden zıplamıştım.
''Care iyi misin? Orada uyuya kaldığını düşünmeye başladım.'' Ellerime baktığımda buruş buruş olduklarını fark ettim. Ne kadar süredir buradaydım ben? '' Ben dalmışım, üzgünüm.''
''Tamam, biraz çabuk ol. Geç kalacaksın''
''Tamam.'' konuşma bitince biraz daha hızlandım ve kısa bir süre sonra duştan çıktım. Telefonum yanıp sönerken elime alıp gelen mesajı açtım, Jackson'dandı.
Gelen:Jackson
5 dakika sonra sizdeyim.
Jackson çocukluğumdan beri tanıdığım biriydi. İlk başlarda çok yakın iki arkadaşken nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde sevgili olmuştuk. Onun beş dakika sonra burada olacağını hatırlayınca hazırlanmaya başladım. Hızla üzerimi değiştirip saçlarımı kuruladım ve merdivenlere yöneldim. Bu sırada yanlışlıkla Stefan'a çarpmıştım. Benden 2 yaş büyük erkek kardeşim Stefan'a.
''Üzgünüm.'' dedi hızlıca. Her zaman böyleydi. Evde kendisine çarpan kız kardeşine bile kibardı. Zaten onu benden ve diğer erkek kardeşim Damon'dan farklı kılan da buydu. Oldukça nazik ve sakin olması.
''Sana çarpan benim. Sadece geç kaldım biraz. Kısaca görüşürüz.'' dedim ve onu yanağından öpüp aşağı indim. Bu davranışım onu güldürmüştü. Kapıya doğru ilerlerken annemin sesiyle duraksadım.
''Kahvaltı yapmayacak mısın?''
''Eğer kahvaltı dediğin şey o aptal mısır gevreğiyse almayayım.'' dedim alaylı bir şekilde ve evden dışarı çıktım. Jackson spor arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Gözlerimiz buluştuğunda ''Günaydın'' dedi. Gülümsedim ve''Günaydın'' diyerek karşılık verdim. Bu sırada evin kapısını açan büyük kardeşim Damon bize tuhaf tuhaf bakmaya başladı.
''Saatin 7 olduğunu ve bazı insanların hala uyumak isteyebileceğini farkındasınız değil mi?'' dedi somurtkan bir ifadeyle. Anlaşılan Jackson'ın spor arabası çok ses çıkarıyordu. Zaten Damon'da ona kızmaktan zevk alıyordu. Jackson,
''Evet ,efendim. Biz üzgünüz.'' dedi çekinerek. Onun bu kadar korkak olması sinirimi bozuyordu. Kendinden aşağı birini görünce saldırmaktan zevk alırdı, fakat konu kardeşlerim olunca bir tavuğa dönüşüyordu.
''Aa Jackson görüşmeyeli uzun zaman oldu, yaklaşık 24 saat kadar. '' Kafasını yukarı kaldırıp iç çekti ve devam etti, '' Hayatımın en güzel 24 saatiydi. Her neyse kız kardeşime iyi bak.'' Damon'ın alaycı tavrı sinirimi bozmaya başlamışken onu uyarma gereği duydum.
''Damon, geç kalıyoruz. Kısaca kes sesini.'' Beni görmezden gelerek Jackson'a yaklaştı.
''Son bir şey daha'' diye fısıldadı. Jackson'a korkutucu gözlerle bakarken bir anda ''Booom!'' diye aptal bir ses çıkardı ve yan bir gülüş attı. Bu hareket Jackson'ın zıplamasına sebep olmuştu. Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Derin bir nefes aldıktan sonra ''Çok komik. Aferin sana koca bebek.'' diye fısıldadım ve Jackson'ı elinden tutup arabaya doğru çekiştirmeye başladım.Hızla arabaya bindik. Çantamı arka koltuğa koyarken konuştum,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cadıların Savaşı (Klaroline Fanfic)
FantasyYıllar önce iki güçlü cadı soyu arasında kanlı bir savaş gerçekleşir. Evrenin en zalim cadısı Qetsiyah hileyle kazandığı savaşın sonunda en güçlü cadı olmayı başarır ve bunu kimsenin bozamayacağını düşünür. Fakat savaştan kaçırılıp başka bir aileye...