Herkese merhaba.. Bugün iki kitaba da zaman ayırdım. Umut Kırıntıları'na yeni bölüm geldi. E Portakal Şekeri'ne de gelsin o zaman. İyi okumalar. Ve bu arada 2. Bölümde yazmayı unuttuğum yeri bölüm başına yazacağım. Öpüldünüz. 😄
Bölüm Şarkısı; Mor Ve Ötesi 'Araf'. (Araf.... :) )
⬇2. Bölüm yazmayı unutulan yer. ⬇
Gözlerim odanın ışığına alışırken karşımdaki camda uykusuz olduğu belli olan abim vardı. Arkasından görebildiğim kadarıyla yengem ve kucağındaki Meral uyumuş, annem hala çaresizce ağlıyordu. Abim uyandığımı görür görmez bana gülümseyip el sallamıştı.
Abim yanındaki doktorla odanın içine geldiğinde yattığım yerden hafifçe doğruldum. Her şey aklıma geliyordu. Araf.. Ölmüşmüydü yani?
"Abi.. Araf.. "
Abim parmağını dudağıma hafifçe bastırdığında susmam gerektiğini anlamıştım. Doktor bana gülümsemeye başlamıştı.
Doktora soran gözlerle bakmaya başladığımda nihayet konuşmuştu.
"Sanem Soylu.. Hmm. Bayılmayla gelmişsiniz. Ama Allah büyük ki sana büyük bir hediye vermiş..""Yani. Anlam veremiyorum. Biraz daha açık konuşursanız? "
Abim elimi tutmuş yüzüme.yalvarırcasına bakıyordu. Bende doktortan bakışlarımı çekip abime odaklanmıştım.
"Hayırlı olsun Sanem Hanım. Hamilesiniz."
3. Bölüm ;
Doktor bana ben doktora bakarken abim korkarak yüzüme bakıyordu.
Elleriyle omuzlarımı sarsıyor sürekli adımı söylüyordu. Abimin ellerini tutup aşağıya çektikten sonra doktorun yakasına yapışmıştım.
Ne saçmalıyordu bunlar! Ne demek hamile! Ne çocuğu. Ben her yerde deli gibi Araf'ı ararken birde bu yalanlamı uğraşacaktım.
Abim her ne kadar beni tutmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Doktoru ittirmemle yere düşmüş elindeki telsizle birilerini çağırıyordu.
Deli gibi bağırıyor, abimi kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Elin içinde çırpınan küçük çaresiz bir kuş gibiydim.Hemşirelerin içeri girmesiyle abim bana hızlıca sarılmıştı. Abim beni yatağa doğru ittirip yatırdığında hemşire elindeki iğneyi vücut hücrelerime sabitlemişti. Hareketlerim yavaşlamış göz kapaklarım güçsüzleşmişti. Abimin elindeki elim yavaşça yatağa düştüğünde gözlerim o korkunç karanlıkta 1 küçük pasta mumuyla yolunu arıyordu.
✴✴✴Kucağımda oturmuş ve burnumu sıkmaya çalışan Meral'le kendime gelmiştim. Yüzündeki tebessüm bitmek bilmiyordu. Yanağına ufak bir öpücük kondurup yattığım yerden doğruldum. Odada Meral'den başka kimse yoktu. Meral'le kucağıma alıp dışarı çıktığımda yengem koşarcasına gelip Meral'i umursamadan hızla bana sarılmıştı.
Yengemin ayrılıp Meral'i kucağına bıraktım. Hiç kimseyle konuşmadan sadece abimin yanına gidip eve gitmek istediğimi dile getirmiştim.✴✴✴
Arabadaki sessizlik bütün her şeyi esir ediyordu. Sadece Meral'in cıvıltıları duyuluyordu. Büyük bir ihtimalle annem ve babam evdelerdi. Araba bizim sokağa girdiğinde hafifçe oturduğum yerde hareketlendim. Abim arabayı parkettiğinde arabadan inmiş kapının önüne ulaşmıştım.
Zile bastığımda kapıyı açan annem olmuştu. Bana burukça gülümsediğinde gözümden düşen damlaya engel olamamıştım.
Annemden ayrılıp odama doğru yönelmiştim. Kapıyı kapattığımda gözümdeki yaşlar durmak bilmiyordu. Gardıropun kapaklarını açtıktan sonra burnunuma gelen çikolata kokusu derinden bir nefes almamı sağlamıştı. Elime gelen ilk tişörtünü alıp boynuma ve burnuma hapsettim. Sanki yanımdaydı. Onu asla unutamazdım. Asla!
Ağzımdaki yapışkan tat daha da kötü olurken mutfağa gitmek için kapıyı açtım. Salonda kimse gözükmüyordu. Adımlarımı mutfağa yaklaştırdığımda abimin sesini duymuştum. Birine resmen bağırıyordu. Merakıma yenilip arkası bana dönük olan abimi dinlemeye başladım.
"Ne demeye çalışıyorsun sen Araf! Ne demek ben ölmedim. Ne demek ben Sanem' i sevmiyorum! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Şekeri
General FictionSen benim Araf'ım değil sonumsun!" Sanem, çocukluk hayalini gerçekleştirmiş ve sonunda başarılı bir subay olmuştu. Üniversite yıllarını en iyi şekilde geçiren Sanem, kedi köpek gibi kavga ettiği Araf'ı kalbine kabul etmişti. Mutlu evliliklerini d...