Sabah yataktan terden sırılsıklam olmuş bir halde kalktım. Antalya da yazlar gerçekten felaket sıcaktı. Ve özellikle formayla daha da zor bir hal alıyordu.
Çamaşır makinasına son anda attığım üniformalarımın kuruduğundan emin olduğumda kendimi banyoya attım. Suyu mümkün oldukça soğuğa ayarlarken aklımda sadece yüzük parmağımdaki soğuk metal vardı.
2 sene önce üniversitede tanışmıştık onunla. Aslında sürekli kavga ederken bir anda kendimizi evli olarak bulmuştuk.
Çok seviyordum. Çok seviyordu.
Şuan askerdeydi ve eğer bir aksilik çıkmazsa bu akşam dönüyordu.
Duştan çıkıp yeşillerin esiri olan üniformamı giyip siyah botlarımı ayaklarıma geçirmiştim. Lojmanda bulunan evimin kapısını kilitleyip arabaya doğru ilerledim
Komutanlığın önünde durduğumda arabayı parkedip ihtişamlı kapıdan içeri girdim. Komutana selam verip odama geçtim. Dosyalar gerektiğinden fazlaydı. Ve benim hemen bitirmem gerekiyordu.
Aynı üniversitedeydik. Harp Okulu.. İkimiz de deli gibi seviyorduk okulumuzu. Asker olmayı.. Küçükken her ne kadar dalga geçilse de vazgeçmemiştim hayalimden.
Sabah 7 sularından geçerken arabadan inip evin kapısını açtım. İçimde garip bir heyecan vardı. Üzerindekileri değiştirip rahat birşeyler giydikten sonra hızla mutfağa girip yemek yapmaya koyuldum.
Elimdeki telefon bana ben telefona bakarken hala ne yapacağıma karar verememiştim. Aklıma gelen fikirle dudağımdaki tebessüm iyice genişlemişti.Mantı hamuru bittiğinde içimden binlerce kez şükrettim. Gerçekten zordu ve mutfak bana göre değildi. Çorba ve diğer yemekler bittiğinde ellerimi yıkayıp koltuğuma geçtim.
Saatteki akrep ve yelkovan 8:30 a kadar birbirlerini kovalarken çalan zille bütün dalgınlığım son bulmuştu. Üzerimde siyah sade bir elbise vardı. Bütün aile toplanacaktık. Kapıyı açtığımda annem, babam, yengem ve onların güzeller güzeli kızları vardı. Gülerek yiğenimi kucağıma alıp içeri geçmelerine izin verdim. Onlar da yemek masasına geçtiklerinde kayınvalidemler de gelmiş ve hatta babamlar siyasete bile girmişlerdi. Biricik yiğenim Meral etrafa uykusunun olduğu sinyallerini yaydığında abim minik prensesi kucaklayıp odama doğru götürdü. Arkasını dönüp izin ister bir bakış attığında gülümseyip kafamı salladım.Yemekleri masaya yerleştirdiğimde heyecandan ellerim titriyordu. Tabaklar elimden neredeyse dans ederken Ayten anne sakin olmamı söyleyip masaya geçmişti. Az kalmıştı. Sonunda hasret bitiyordu.
Televizyonu açtığımda abim ile Meral de masaya geçmişlerdi.
Haber son dakika uyarısını verirken dikkatimi yoğunlaştırıp elimdeki bardaklarla televizyonun sesini biraz daha açmıştım.Ankara'dan Antalya'ya sefer yapan uçak belirsiz bir şekilde düştü. İçinde bir astsubayında bulunduğu askeri uçakta ne yazık ki sağ çıkan bulunamadı.
Bardaklar elimden kayıp düşerken sadece televizyona baka kalmıştım. Bardaklar yere büyük bir gürültüyle parçalara ayrılırken gözlerimi onlarla buluşturmuştum.
Cam parçaları da tıpkı kalbim gibi binlerce parçaya bölünmüştü..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Şekeri
Fiction généraleSen benim Araf'ım değil sonumsun!" Sanem, çocukluk hayalini gerçekleştirmiş ve sonunda başarılı bir subay olmuştu. Üniversite yıllarını en iyi şekilde geçiren Sanem, kedi köpek gibi kavga ettiği Araf'ı kalbine kabul etmişti. Mutlu evliliklerini d...