Demon

71 10 4
                                    


   Ormandan döndüğümüzde yine o kulübeye geldik.Ormandan nasıl çıktığımızı hatırlamıyordum bile. O kadar boşlukta hissediyordum ki kendimi. Ve bir o kadar da çaresiz. Ne yapacağımı bilemiyordum. Ne yapmak istediğimi de bilmiyordum.

   Ve ormanda olanlar, bütün ayrıntısıyla gözümde canlanıyordu sürekli. Lilith'in ellerinde beliren o kırmızı alev topu. Annem'in yarattığı hava akımı.

   Annem. Ona kızgın hissediyordum. Tüm bunları bizden yıllarca nasıl saklayabilmişti? Benden,  babamdan, kardeşimden... Bunları düşünmek canımı yakıyordu.

   Kulübeye geldiğimizde yatağın üzerine oturup başımı ellerimin arasına aldım. Annem yanıma oturup sırtımı sıvazlamaya başladı. O an o kadar sinirlendim ki elini itip ayağa kalktım.

   "Dokunma bana!" sesim titrek çıkmıştı. Annem şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu .O da ayağa kalktı ve tam karşıma geçti.

   "Tatlım biliyorum tüm bunlar..." diye söze başladı ama onu susturdum. Konuşmasını istemiyordum. Bana söyleyeceği hiç bir sevgi sözcüğü kırılan kalbimi onaramazdı.

   "Hayır sus! Sakın konuşma anne. Bizden bunları nasıl saklarsın? Tüm bunları! Senden nefret ediyorum anne. Senden nefret ediyorum. Sakın peşimden gelme!"  akan gözyaşlarıma ve titreyen sesime rağmen bağırıyor, güçlü durmaya çalışıyordum.

   Kapıdan koşarak çıktım. Annem arkamdan bağırıyordu ama peşimden gelmedi. Sakinleşmemi bekliyordu. Geri döneceğimi sanıyordu. Ama dönmeyecektim. Belki eve giderdim. Belki de... Gidecek başka bir yer yoktu benim için.

   Bir süre koştum. Nereye gittiğimi tam olarak bilmiyordum. Sadece koşuyordum işte ve büyük ihtimalle de kaybolmuştum.

   Tam o sırada ayağım bir ağaç köküne takıldı ve yere kapaklandım. Başımı öyle sert vurmuştum ki yerimden kalkamadım bile. Zaten kalkmama gerek kalmadan bir çift el beni kaldırdı. Başım öyle dönüyordu ki beni kimin kaldırdığını göremedim.

   Arkamdaki ağaca yaslandım ve gözlerimi kapattım. Başımın dönmesi geçtiğinde gözlerimi açtım ve bana biraz merak biraz da endişeyle bakan bir çift gözle karşılaştım. Bal rengi mükemmel bir çift göz.

  "İyi misin?" diye sordu. Gözlerindeki endişe sesine de yansımıştı.

   "Evet. Evet iyiyim." sesim güçsüz çıkmıştı.

   "İyi olduğuna emin misin?  Baya kötü düştün de."

  "Hayır, evet şey iyiyim sanırım."

  O sırada gözüm sırtında asılı olan yaya takıldı. Hangi manyak sırtında bir yayla ormanda gezerdi ki? Ama ormanda gördüklerimle kıyasladığımda bunu anormal derecede normal olduğunu fark ettim.

  Çocuk yayına baktığımı anlamış olacak ki konuşmaya yeltendi.

  "Şey..."

  Onu susturdum. Yayıyla ne halt ettiği cidden umurumda değildi.

   "Beni Waterfall Parkı'na götürür müsün. Evim o civarda ve sanırım ormanda kayboldum.Nasıl gideceğim hakkında en ufak bir fikrim yok." bunları söylerken yere bakıyordum. Birilerinden bir şey istemeyeli uzun zaman olmuştu. Kendimi işimi hep kendim hallederdim genelde. Ama bugün, hayatım başıma yıkılmıştı ve lanet olası gururum hiç umurumda değildi.

   "Tabii." beni ayağa kaldırmak için elini uzattı. Elini tutmadım ve kendim kalkmaya çalıştım. Ama kalkmamla tekrar düşmem bir oldu. Bileğim o kadar acıyordu ki doğrulamıyordum.

   Çocuk derin bir iç çekerek beni kucağına aldı ve sordu "Dea'nın kızı sen misin?".

   Hayretle gözlerine baktım. Bunu nasıl tahmin etmiş olabilirdi ki? 

   "E-evet nereden bildin?" konuşmakta zorlanıyordum.

   Çocuk güldü.

   "Aynı dik başlılık aynı yeşil gözler." Haklıydı. Gözlerim anneminkilere çok benziyordu.Ve dik başlılığım... Evet kesinlikle ona benziyordum.

   Hala çocuğun kucağında olduğumu fark edip sinirlendim.

  "İndir beni, yürüyebilirim." Çocuk bana bakma gereği bile duymadan cevap verdi.

  "Bileğini burkmuşsun yürüyemezsin."

   Daha da sinirlenmiştim."Tanrı aşkına bırak beni kendim yürürüm."

   Çocuk omuz silkti ve beni yere bıraktı. "Pekala bunu sen istedin."

   Ayağım yere değer değmez bir çığlık attım ve sendeledim. Çocuk derin bir iç çekerek beni tekrar kucağına aldı. Bu sefer itiraz etmedim.

    Beni Waterfall Parkı'na kadar taşıdı ve geldiğimizden beni yavaşça yere indirdi. Koluna tutunarak doğruldum.

   "Teşekkür ederim. Yani beni buraya kadar taşıdığın için." yanaklarım kızarmıştı. Bunu görmemesi için yere baktım. Ama çoktan fark etmiş olacak ki güldü.

    "Önemli değil.Bu arada ben Demon."

    Çocuğun gözlerine baktım. Keskin ve soğuk bakışlar.

   "Ben de Sarah." dedim.

   Çocuk elimi sıktı, eli soğuktu.Havanın sıcaklığına rağmen eli o kadar soğuktu ki ürperdim. Elimi hemen geri çektim.

   "Pekala sonra görüşürüz." arkamı döndüm ve giderken kendime kızdım. Bir daha nerede görüşecektim ki onunla?  Değil mi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 24, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HEXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin