ROJA 2. BÖLÜM

817 72 23
                                    

Eğer okuyan birileri varsa lütfen oy ve yorum atsın. Çok ihtiyacım var! 

"Ne oluyor?"

"Bas hadi! Öldürecekler ikimizi de!"

Sözlerimin ardından gaza basan kızla birlikte derin bir nefes verdim. Kurtulmuştum işte! Bundan sonra çok iyi saklanmalıydım. Eğer beni bulurlursa öldüreceklerdi ve ben kurtuluşun ferahlığını yaşamışken ölmek istemiyordum.

"Pekala," dedi arabasına bindiğim kız, "Kimsin sen ve neler oluyor? Kim bizi öldürecek?"

Sorularının ardından kızı inceledim. Sarı saçları omuzlarına kadardı. Başında siyah bir güneş gözlüğü, üstünde turuncu bir şort ve beyaz kolsuz bir tişört vardı. Şehirli olmalıydı. Ben böyle giyinsem babam büyük ihtimalle beni sokağa atar, orospu damgasını yerdim.

"Ben Roja," dedim ona bakarak. Kendimi tanıtmak önce gelirdi. Sorularını sonra cevaplayabilirdim. O da haklıydı, herkesin arabasına gelinlikli bir kız binmiyordu.

"Ben de Gülru. Sorularıma cevap verecek misin?"

Tamam anlamında başımı salladıktan sonra olan biteni tüm çıplaklığıyla anlattım. Umarım bana yardımcı olacaktı. Beni şehre kadar götürse yeterdi aslında. İstanbul otobüsüne biner ve orada kendime yepyeni bir hayat kurabilirdim. Tek temennim buydu.

"Vay be! Ailen iğrenç insanlar! Kaçıp kurtulmakla iyi etmişsin. Peki ya şimdi ne yapacaksın?" dedi Gülru merakla. Bunu ben de merak ediyordum.

"İstanbul'a gitmek istiyorum. Orada kendime yepyeni bir hayat kuracağım. Töreden uzak..." dedim sonuna doğru kısılan sesimle. Buna inanıyor muydum acaba gerçekten? Belki.

"Bak, hevesini kırmak istemem fakat İstanbul'da işler istediğin gibi gitmeyebilir. Ben iki senedir İstanbul'da okuyorum. Oraları iyi biliyorum," dedi Gülru, "Orada tanıdığın birileri var mı?" Hayır anlamında başımı salladığımda gülümsedi, komik olan bir şey mi vardı?

"İstersen sana yardımcı olabilirim! Bak ben Bitlis'de yaşıyorum, yani ailem orada. İstanbul'da da okuyorum, kız arkadaşlarımla yaşadığım bir evim var. Bir süre bizimle kalırsın. Seni bizim yanımızda kimse bulamaz. Eğer yaklaşırsa da amcam gemi kaptanı, mültecilere yardımcı oluyor, bir arkadaşı sahte pasaport çıkartıyor ve onları Fransa'ya götürüyor. Seni de gönderebilirim! Orada yepyeni bir hayata başlarsın?"

Dediklerini can kulağıyla dinlediğimde kalbim burkulmuştu. Fransa diyordu... Oysa Eflesya ne merak ederdi Fransa'yı. Komşumuzun oğlu iş için Fransa'ya giderdi biz küçükken, oradan bize hediyeler, çikolatalar aldırırdı. Şimdiyse Fransa'ya gidebilme gibi bir ihtimalim vardı. Gidersem ailemi bir daha göremeyecek ve kardeşimle kurduğumuz hayali onsuz yaşayacaktım. Geri ailemi zaten bir daha hiç görmeyecektim. Fakat Gülru'nun dedikleri mantıklıydı. Ne kadar onları tehlikeye atmak istemesem de bir süre orada kalabilirdim. İyi bir kıza benziyordu. Onun yanında beni kim bulabilirdi ki?

"Pekala xwişkamin (kız kardeşim). Sanırım kabul edebilirim. Fakat seni zor durumda bırakmak istemiyorum. Arkadaşların beni kabul eder mi?"

"Ne amin? Dua mı ettin?"

Dudaklarımın arasından bir kahkaha koyverdiğimde bana anlamsızca baktı. İlk defa farklı bir arkadaşım vardı. Gerçek bir arkadaşım.

***

Uzun ve yorucu yolculuğun ardından tedirgin bir şekilde indim arabadan. İçimde büyük bir sıkıntı, hüzün ama bunun yanında özgürlüğün verdiği coşku vardı. Karamsar yanım ağır basmış olacak ki gözlerim yavaş yavaş doldu. Bir aynım azadi! (özgürlük) diye haykırsa da diğer yanım paramparçaydı. İstanbul'a gelene kadar birçok kez karar değiştirmiştim, bu insanları tehlikeye atmak istememiştim. Fakat sürekli kendimi teselli etmiş ve sonunda soluğu Gülru'nun evinin önünde almıştım. Gülru, göğe kadar uzanan büyük bir apartmanda oturuyordu. Bu apartmanları sadece televizyonda görürdüm. Şu anda bu apartmana girecek olmak beni heyecanlandırıyordu.

ROJAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin