ROJA 3. BÖLÜM

530 49 10
                                    

Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim! :)

Ben kimdim? Herkesin bir amacı vardı, yapması gereken bir şey vardı. Bu yüzden dünyaya gönderilirdi. Peki ya benim amacım neydi? Ben neden gelmiştim bu dünyada? Neden acılar çekiyordum? Ben acı çekmek için gönderildiysem dünyaya eyvallahımdır, fakat mecalim kalmıyorsa suçumdur, amacımı aştıysam günahımdır. Cezası ölümdür. Tıpkı töre gibi. Uçsuz bucaksız bir çölde gibiyim. Yolu bilmiyorum, kaybolmuşum. Yalnız başıma çıkmışım, ne olduğu bilinmeyen yollardan gidiyorum. Tabiri caizse sıçmışım ve sıvıyorum. Yaşamaya alışmışken ölüme sürükleniyorum. Ama farkındayım, ölüme de alışacağım.

Zor geçen birkaç saatin ardından Gülru'nun arkadaşları Ege ve Berkay gitmişti. Sena, İzge, Gülru ve ben oturma odasında oturuyorduk. İçim rahat değildi. Kim bilir ailem ne haldeydi, Zeynel beni öldürmek için hangi yolları düşünüyordu... Ölümüme ramak kalmıştı. Bunu hissediyordum. Bunu hissedip de susmak çok zordu.

"Roja," dedi İzge bir iç çekiş gibi, "Çocuklar adına özür dileriz. Onlar seni tanımıyorlar. Hikayeni bilmiyorlar."

Gülümsedim, acı bir gülümseyişti bu, "Sorun değil." dedim gözlerimi İzge'nin gözlerinden çekip kavuşmuş ellerime çevirirken.

"O zaman birer kahve yap da içelim Gülru!" dedi Sena sanki ortamı yumuşatmak istiyormuş gibi. "Sonra da İzge bize fal bakar."

İçimden bu dediğine kahkahalarla gülerken annem bir anda aklıma düşmüştü, her daim babamdan gizli fal baktırırdı. 'Fala inanma ama falsız kalma' her zaman onun dilinden düşmeyen özlü sözü gibiydi. Canım annem benim. Kokusunu nasıl da özlemiştim.

"Olur valla." diyerek yerinden kalktı Gülru ve içeri gitti. Birkaç dakika süren sessizliğin ardından içeri elinde kahve tepsisiyle giren Gülru herkese kahvelerini dağıttı ve yanıma oturdu.

"Ee kızlar, yarın için heyecanlı mısınız?" dedi İzge. Sesindeki heyecan belli oluyordu. Yarın ne vardı ki?

"Heyecanlı olmam mı! Sırf bunun için geldim Bitlis'den, yoksa biliyorsunuz annemin yemeklerini öyle özlemiştim ki birkaç gün daha tatil yapmaya meraklıydım."

Ben yarın ne olduğunu düşünürken Sena'yla göz göze geldik, "Sen anlamadın tabii. Yarın her yılın sonunda düzenlenen yaza merhaba partisi var. Ege düzenliyor. Hepimiz de bunu aylardır bekliyoruz. Çok önceden planlamıştık. Bir nevi bizim partimiz."

"Anladım." dedim gülümseyerek. Bugün Van'ın dışında bir yaşam olduğunu kanıtlamıştım kendime. Ben birkaç gün önce odamda yastığıma gözyaşlarımı akıtırken, tacize uğrarken birileri burada partilere gidiyor, alkol alıyor, mutlu oluyor ve gülümsüyordu. Yaşam benim de hakkımdı. Buradaki yaşam benim de hakkım olmalıydı. Herkesin dünyaya gelmesinin altında yatan bir amaç vardı evet, belki benimki de bir köylü kızının, bir köylü kızından fazlası olduğunu kanıtlamaktı.

Gülru, İzge ve Sena'nın arasında süren sessiz göz sohbetinden sonra sonunda biri konuşabilmişti, "Sen de gelmek ister misin Roja?"

İzge'nin sorusu karşısında şoka uğramıştım. Tamam, az önce kendime Van'ın dışında bir hayat olduğunu ve benim de bu hayata ayak uydurmam gerektiğini kanıtlamıştım fakat hiç tanımadığım insanlarla bir partiye gitmek mi? Buna hazır mıydım bilmiyordum. Giyecek bir elbisem bile yoktu benim! Kısa bir elbise giyebileceğimi bile sanmıyordum. Utanırdım. Benim geldiğim yerlerde yasaktı ki bu. "Ben nasıl yaparım bilmem ki! Kimseyi tanımıyorum, nasıl davranacağımı bilmem. Giyecek bir kıyafetim bile yok üstelik."

Kızlar dediklerim karşısında gülerken, dediğimde komik olan bir şey mi var diye sordum kendime. Gayet mantıklı konuşmuştum açıkçası.

ROJAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin