Bölüm 3

11 3 0
                                    

Üç gün sonra...

İş aramalarından maalesef bir sonuc çıkmamıştı. Bu kolla iş bulmanın zor olduğunu biliyordu elbette ama yine de bulamayınca artık ne yapacağını bilmiyordu. Parası bitmiş, dünden beri hiç bir şey yememisti. Telefonu kırıldığı için ev arkadaşını da arayamıyordu ve ne yapacağını bilemez haldeydi. Açlıktan ayakta durmakta bile zorlanıyordu artık.

En iyisi uyumak deyip yatağına uzanmıştı ki kapı çaldı. Allahım nolur kapıcı olmasın diye dua ederek –son iki ayın aidatini ödeyememişti- ve kapıyı açıp açmamak arasında kararsız bir halde kapıya doğru yavasça yürüdü. Açlıktan iyice halsizleşmişti. Kapıyı açtığında ise karşısında bir daha görmeyi hiç beklemediği, ama içten içe ümit ettiği biri vardı.

"E.. Efe bey..." diye kekeledi.

Efe hızlı bir şekilde kızı süzdü. Üç dört gün içinde daha da zayıflamıştı sanki.

"Bu taraftan geçiyordum da nasıl olduğuna bir bakayım dedim." Aslında Fidan'ı eve bıraktığından beri her gün evin önünden geçiyordu ama bir türlü kapısını çalamamıştı. Bugünse artık dayanamamış, ne var bunda, sadece nasıl olduğunu merak ediyorum deyip kapıyı çalabilmişti.

Lütfen içeri buyrun dedi Fidan bir yandan da evin toplu olmasına içinden şükrederek. İçeri giren adamın arkasından kapıyı kapatıp oturma odası olarak kullandıkları odaya yönlendirdi adamı. Buyrun diyerek hiçbiri birbirine benzemeyen koltuklardan birini işaret edip, adam oturduktan sonra kendi de başka bir koltuğa oturdu.

Efe hızlıca odaya göz gezdirdikten sonra bir kaç gün öncesine göre daha solgun görünen kıza döndü.

"Nasılsın, ağrın sızın var mı?"

"Hayır Efe bey yok, tekrar tesekkür ederim her şey için" dedi Fidan.

"Tesekkür edecek birşey yok, önemli olan iyi olman" derken kızın gözlerinin güzelliğine bakmaktan kendini alamıyordu bir türlü.

Tek kolla yalnız başına idare etmen zor olsa gerek , yemek işini nasıl hallediyorsun diye sorunca Fidan anlık bir tepkiyle gözlerini kaçırdı, "hallediyorum bir şekilde," dedi.

Hala kızın neden bu kadar solgun göründüğünü düşünen Efe bir bardak su alabilir miyim diye sorunca Fidan hemen ayağa kalktı ama dünden beri aç olduğundan bir anda dengesini kaybedip sendeledi. Düşmek üzereyken kızı tutan Efe, hemen bir koltuğa oturtup, dur sen ben sana su getireyim diyerek küçük evde bulunması zor olmayan mutfağa doğru gitti. Buzdolabını açtığında ise karşılaştığı manzaraya şaşkınlıkla bakakaldı.

Dolapta sadece bir şise su olduğunu gören genç adam aklına gelene inanmak istemedi önce ve hızla mutfak dolaplarını, çekmeceleri kontrol etti. Hiçbir yerde yiyecek hiçbir şey yoktu. Belki hazır besleniyordur dedi kendi kendine son bir umutla ve tezgahın üstünde duran çöp kovasına baktı. Ama burası da dolaplarla aynı durumdaydı, yani bomboş.

Bir an öylece kalakaldı ne yapacağını bilemez bir halde. Sonra her zamanki işadamı pratikliğiyle önce kıza götürmek için bir bardağa su doldurdu. İçeriye gittiğinde Fidan koltukta başını öne eğmiş oturuyordu, Efenin her şeyi anlayıp anlamadığını öğrenmek için yüzüne bakmaya utanarak.

"Al, önce şu suyu iç."

Suyu yavaşça içen kızın yüzünden bir an olsun bakışlarını çekmeyen Efe, hala ne söyleyeceğini, daha doğrusu söyleyeceklerini kızı incitmeden nasıl söyleyeceğini bulmaya çalışıyordu. Karşısında ki kız kimseden yardım almayı kabul etmeyen birine benziyordu ki mutfağın içler acısı durumu da bunu doğrular nitelikteydi.

ÇarpışmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin